Öğrenciler, açıklamalarında Gazze’de yaşanan insanlık dışı şartlara vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı:
Dünyanın gözü önünde yakılan Gazze’de su yok. Yemek yok. İlaç yok. Ağrı kesici yok. Ev yok. Hastane yok. Okul yok. Uyku yok. İnsanlık yok. Gazzeliler’in koruyucuları olarak tek sığındıkları Allah var. Macera ve dram tarzı filmleri sevenler için de ekran başında canlı ölümler diyarı Gazze var. Bir de bu ıstırabın karşısında sahtekarlığına, ruhsuzluğuna, satılmışlığına, varlığına, gücünü devam ettirmek için oradaki canları alet edenler var.Gazze’yi anlatan ve hissettiren kelimeler artık kalbimizde en ağır şekilde kifayetsiz kaldı. Çünkü Gazze, hasret kalınan zamanların şahididir. Onurlu insanların, taş olan yüreklere kaldıramayacağı ağırlıkta en büyük sözüdür. Vicdanları sızlatan bir gerçektir, duyulmayan bir feryattır, bitmeyen bir çiledir. Gözlerin görmediği, kulakların duymadığıdır. Beklenen şühedadır. Gazze, yiğitlerin yurdudur.
Teknolojinin ve iletişimin bilinen tarihin en hızlı ve ileri olduğu bir dönemde; sözde insan hak ve hürriyetlerinin dillere, belgelere, mevzuatlara pelesenk edildiği bir çağda; dünyanın bir ucunda olan bir olayı birkaç saniyede diğer ucundakilerin duyduğu, hatta canlı olarak izleyebildiği bir zamanda, bütün dünyanın gözleri önünde, canlı yayınlarda bir mazlum milletin haykırışları, acıları ve imanı ile koskoca bir yıldan fazla bir zaman geride kaldı. Bu sürede İsrail özellikle çocukları vuruyor. Hastaneleri vuruyor. Okulları, evleri, camileri, kiliseleri vuruyor. Hatta o kadar ki çocuklara karşı savaşıyor. Çünkü Siyonist rejim biliyor ki insan psikolojisinde çocuklarını ellerinden alırsanız, hayatını elinden alırsınız.
İnternetten ve sosyal medyadan bakıyoruz. Bir kişi söylesin: Bir baba, bisikletinin arkasındaki sepete ne koyar, ne koyabilir? Evine götüreceği ekmeği koyabilir, çocuğuna götüreceği hediyeyi koyabilir. Hangi baba, parçalanmış çocuğunun cesedini koyabilir ki? Bu cevabı sadece Gazze’de görebiliyoruz. Görmemeliydik. Böyle bir vahşet bu çağda yaşanmamalıydı. 2 milyarlık sözde İslam dünyası, 2 milyonluk Siyonist rejime cevap verebilmeliydi. Maalesef olmadı.
Buna sebep olanlar, dolaylı yollardan dahil olanlar, etkisi olabilecek olan ama sessizce izleyenler; iki cihanda gün yüzü görmemenizi diliyoruz. Yaşattığınızı yaşamanız en büyük arzumuzdur. Sizin vurdumduymazlığınıza rağmen Gazzeliler’in imanı her ağırlığa, her acıya galebe çalıyor. Yaşanılanlar gösteriyor ki sözde İslam devletleri başta olmak üzere bütün dünya devletlerinin kukla yönetimleri Gazze’nin ölmesi için topyekûn çalışıyor. Çünkü İsrail’den korktukları kadar Allah’tan korkmuyorlar. Gerçekten yazıklar olsun. Satılmış iktidarlarınıza, makamlarınıza, paralarınıza, arabalarınıza, eğlencenize, tatilinize, maçınıza... Lanet olsun.
Neden mi? Çünkü bizler sadece öğrenciyiz. Ancak duygusuz ve düşüncesiz değiliz. Dünyanın öbür ucunda da olsa bir insan haksız yere katlediliyorsa buna her şeyden önce insani olarak ses çıkarmak zorundayız. Çünkü biliyoruz ki: Acıyı hissediyorsan canlısındır. Ama başkasının acısını hissediyorsan insansındır.
Bizler bu vesileyle insani bir vecibeyi yerine getirmenin gayretindeyiz. Sonrasında ise Peygamber Efendimiz’in buyurduğu üzere: “Bir kötülük gördüğünüzde elinizle değiştirin. Gücünüz yetmiyorsa dilinizle değiştirin. Buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz edin. Bu, imanın en zayıf noktasıdır.” hadis-i şerifinin gereği olarak inancımız için tarafımızı belli etmek zorundayız. Bu protestomuzla da tarafımızı bir kez daha ilan ediyoruz.
Bugün Ortadoğu’da, 100 yıl önce emperyal güçlerin desteği ve fırsatçılığıyla çıbanbaşı olarak yerleştirilen Siyonist zihniyet, o zamandan beri devam eden zulmünün son 438 gününde daha da pervasızlaşmış; dünyanın gözü önünde, çoluk çocuk, kadın, genç, yaşlı, engelli demeden; okul, hastane, pazar yeri demeden katliamını canlı yayınlar eşliğinde yapar olmuştur. Son 438 günde katledilen insan sayısı resmi rakamlara göre 150 bini geçmiştir. Daha kayıpların, kaçırılanların, tanklar altında yok edilenlerin, bina enkazlarında kalanların sayısı belli değildir. En son katledilerek şehit olan ise, “Ruhumun ruhu” diyerek torunu Rim’i cennete gönderen Halid Nebhan olmuştur.
Kıymetli arkadaşlar! Bizler tribünlere oynamadık. Makamların hiçbirine esir olmadık. Villaların da sahibi olmadık. Son model arabaların keyfini de sürmedik. Ama Gazze’de bir çadıra düşen her bomba, bizim kalbimize düştü. Gazze’de sırtında kardeşini taşıyan küçük kızın ağırlığının altında biz ezildik.
İşte bunun için biliyoruz ki: Bir ülkede tribünlerden gelen çığlıklar, savaşlardaki mazlumların çığlıklarını bastırıyorsa; makam koltuklarının, villaların, son model arabaların rahatlığı; çadırları bombalananların, vücutları parçalanmışların sesini duyurmuyorsa; kendi zevkleriniz, sahte şeyhleriniz, satılık önderleriniz; İslam kardeşimiz denilen Gazzeliler’in, Arakanlılar’ın, Uygurlar’ın, Keşmirliler’in dertlerinden daha güzel geliyorsa; paranın yüzü Gazzeliler’in yüzünden daha sıcak geliyorsa, o zaman yaşadığınız ve bağlandığınız her şey afyondur.
Anlaşılıyor ki çok çetin bir hesap günü bizleri bekliyor. Siyonist kafiri beklediği gibi... Zalim Siyonistler, sözde güvenli bölgelerde dahi katliamlarına devam ediyorlar. İsrail eşkıyalarının Gazze Şeridi’nde yerinden edilen Filistinlilerin çadırlarına düzenlediği saldırılarda yaralananların da şehit olanların da hesabı yok. Katil İsrail eşkıyaları, Filistinlilerin çadırlarını bombalarken; o sırada Yahudi işgalciler ise Filistinlilerin diri diri yakıldığı görüntüleri paylaşarak katliamı kutlayabiliyor. İnsan olan, zalimin bu hastalıklı ruh hâlini nasıl anlayabilir?
Elbette Allah’ın da vakti kesin olan bir hesabı vardır. Şuursuz İslam toplumunun ve yönetimlerinin vereceği hesap ise inanıyoruz ki Siyonistlerinkinden daha şiddetli olacaktır. Zira Cenab-ı Hak, Hud Suresi’nde her inatçı zorbanın emri ardınca yürüyenlerin bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutulduğunu belirtir. Çünkü zalimleri zulümlerini işlerken de işlemişken de pek acıklı ve pek şiddetli bir şekilde yakalamak, Cenab-ı Hak’kın vaadidir. Bu vaat mutlaka bu asırda da asrın zalimleri ve destekçileri için herkesin şahitliğinde gerçekleşecektir.
Hud Suresi’nin 113. ayetinde Cenab-ı Hak: “Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateş dokunmasın. Allah’tan başka yardımcılarınız da yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.” buyurmaktadır. Ayet, zulüm yapanlarla birlikte olmak bir yana; onlara istinat etmeyi, meyletmeyi, yönelmeyi, sempati duymayı, yardımcı olmayı ve dolaylı destek vermeyi dahi yasaklamaktadır.
Nuri Pakdil zamanın ötesinden “İhtiyacımız olan asil ve soylu bir öfke!” diyordu. Şimdi siyonistin zulmü öfkemizi daha da diri tutuyor. Freni patlamış bir kamyon gibi sağa sola yalpalayan siyonistler, her şeye rağmen her saldırı da inşallah kendi kaçınılmaz sonlarına yaklaşıyorlar. Vakti geldiğinde hakkın yanında duran halkların öfkesi ve laneti hem kendi hain yönetimlerini kendi ülkelerinden hemde İsrail’i, Filistin’in kalbinden mutlaka söküp atacaktır. Dünyadaki zulümlerin bitmesi, insanların insanca yaşayabileceği bir dünyaya kavuşması, hak ve adalete dayalı bir yeni dünyanın kurulması mücadelesinde inanıyoruz ki rahmetli Erbakan hocanın kurduğu D-8’lerin aktif hale getirilmesinden, ümmetin yeniden vahdete sarılmasından geçmektedir.Basın açıklamamız vesilesiyle üniversite kampüsümüzde açılan Starbucks ürünleri satan işletmeyide, yine boykot ürünleri satan diğer işletmeleride bu ürünleri satmaktan vazgeçmeye, ellerine Müslüman kanı bulaştırmamaya davet ediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle açıklamamızı bir niyazla bitirmek istiyorum. Rabbim biran önce Başta Gazze, Doğu Türkistan ve Arakan olmak üzere tüm dünya mazlumlarına kurtuluş ihsan eylesin. Rabbim bizlere şuur versin. Rabbim hepimize hayırlı bir ömür versin. Rabbim hepimize hayırlı bir ölüm versin. Ömürümüzüde ölümümüzüde yapılacak en güzel hizmetlere vesile eylesin. Ve Rabbim hepimizi Hakk’ı hak bilip Hakk’a ittiba eden, batılı batıl bilip batıldan içtinap eden kullarından eylesin. Bu açıklamamıza hoşgörü gösteren başta üniversite yönetimimiz olmak üzere buraya iştirak eden tüm kardeşlerimize teşekkürlerimi arz ediyorum."