Eğitim

Kastamonu Üniversitesi Kanal Avrupa'ya konuk oldu

Kanal Avrupa’da Brüksel Gündemi programına canlı yayın konuğu olan Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ersoy Soydan, Gazeteci Hüseyin Dönmez’in sorularını yanıtladı, Türk basınının yaşadığı zorlukları aktardı.

Abone Ol

Türk basınının Avrupa'da yaşadığı zorlukları değerlendiren Soydan, özellikle dijitalleşme süreciyle birlikte geleneksel medyanın ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtti. Avrupa’da 6 milyonu aşkın Türk nüfusunun yaşadığına dikkat çeken Soydan, "Uydu ve internet yayınları Türk toplumunu Türkiye'ye bağlasa da, yerel sorunlarına yeterince cevap vermiyor" dedi.

“TÜRKÇE’NİN VE TÜRK KÜLTÜRÜNÜN YAŞATILMASI İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”
Soydan, Avrupa’daki Türkçe medya kuruluşlarının ayakta kalabilmesi için daha fazla desteğe ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Türklerin yaşadığı ülkelerde karşılaştıkları sorunlara yerel medya organlarının daha fazla eğilmesi gerektiğini ifade eden Soydan, "Türkçe’nin ve Türk kültürünün yaşatılması için bu yayınlar hayati önem taşıyor. Ancak ne yazık ki hem Türkiye’den hem de Avrupa’daki iş insanlarından yeterli maddi ve manevi destek alamıyorlar" diye konuştu.

Dijitalleşmenin sunduğu imkanlara rağmen Türkçe medyanın ekonomik zorluklar nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getiren Soydan, özellikle Türk girişimcilerin bu konuda daha duyarlı olmaları gerektiğini belirtti. Soydan, "Avrupa’da 6 milyonluk Türk toplumu önemli bir müşteri potansiyeli oluşturuyor. Türk işverenler bu fırsatı değerlendirmeli ve medyaya reklam vererek bu kültürel mirasın devamına katkıda bulunmalı" çağrısında bulundu.

Soydan, Avrupa'da yaşayan Türk toplumunun, Türk Dünyasının, Türkçe medyanın etkisini kaybetmesi, yok olması ihtimalinin etkileri ve diğer konular üzerine şu ifadelerde yer verdi:

“AVRUPA’DAKİ TÜRKLERİN KENDİNE HAS SORUNLARI VAR”
“Bir kere dilin kullanımı kaybedilecek. Uyduyla ve internet yoluyla Türkiye'deki televizyonları, radyoları dinlememeniz mümkün. Ancak Brüksel'deki insanların sorunları farklı. Brüksel'de diyelim 13 Ekim'de yerel seçimler olmuştu. Brüksel'deki Türklerin gündemi başka bir gündem. Almanya'daki Türklerin, Norveç'teki Türklerin kendine has sorunları var. Dolayısıyla ikinci, üçüncü kuşak göçmenlerin Türkiye'den yapılan yayınlar bir noktadan sonra ilgisini çekmez, çekmeyebilir. Zaten çekmediği de yapılan araştırmalarda ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Belçika merkezi, Norveç merkezi, İsviçre merkezi yayın organlarının varlığına sürdürmesi son derece önemli. İki dilli, ikinci, üçüncü, dördüncü kuşak, hatta bir göçmen çocuk olarak düşünün kendinizi. Türkiye'deki gündelik politik gelişmeler falan ne kadar ilgilendirebilir ki sizi? Dolayısıyla orada gerek Brüksel'de, gerek Berlin'de, gerek Lisbon'da neyse. Oradaki sorunları, çünkü bunlar artık çifte vatandaş. Çoğu Avrupa'lı Türkler, her ne kadar Türk kökenli olsalar da artık o ülkelerin içinde entegre olmuş, o ülkelerin ayrılmaz bir parçası olmuş insanlar. Ama bu tür yayın organlarını yaşatmayı beceremezsek, haliyle iki dillilikten bulundukları ülkenin diline doğru gidecekler ve Türk televizyonlarında elbette dizileri seyredebilirler fakat herhangi bir Alman kanalındaki, Belçika kanalındaki diziyi seyrettiği gibi seyreder. Bunu kaybedersek; yumuşak güç olarak değerlendirilen medyayı, oradaki medya organlarını kaybetmiş olacağız.  Medyayı, Türkiye’nin Avrupa'daki sivil temsilcilikleri gibi düşünmek gerekiyor.


“BRÜKSEL’DE BİR RADYO OLSA NE OLUR, OLMASA NE OLUR?”
Brüksel’de Radyo programcısı Zana Eminli Acar Hanım'ın 6 Şubat Maraş, Hatay Merkezi depremdeki yardım kampanyasını düşünün. Oradaki Türk toplumunun dayanışmasını sağlayan organize olmasını sağlayan bir kampanya yürütmüştü Brüksel ile ki burada bir Türk vatandaşı olarak teşekkür ederim kendisine. Bunların hepsinden mahrum kalacağız. Muhtemelen şöyle düşünüyor olabilir bir kesim, ya zaten uydu yayınları var, internet var, ne gerek var ki hani Brüksel’de bir radyo olsa ne olur? Olmasa ne olur? Ama oradaki Türkler artık yaşadıkları ülkelerde kendilerini temsil etmek istiyorlar.

NEDEN TÜRK MEDYASINI DA TAKİP ETSİN?
Belediye başkanı olmak istiyorlar, milletvekili olmak istiyorlar, orada temsil edilmek istiyorlar ve elbette Dayanışma içinde olmak istiyorlar. Bu imkanları kaybedecekler. En önemlisi bu. Bir yandan haliyle göçmen orada yaşayan Avrupalı Türkler çifte vatandaş ve iki dilli hayatlarını sürdürüyorlar ama siz onları bu ilgiden yaşadıkları bölgelerdeki olaylardan uzak tuttuğunuzda ki medyanız olmazsa uzak kalmaları gayet normal. Neden Türk medyasını da takip etsin? Bulunduğu ülkenin medyasını da takip eder ve Türkçe’nin kullanımı da azalır. En nihayetinde Türk kültüründen de kopar. Böyle bir sonuçla karşılaşacağız bir süre sonra.

DİJİTALLEŞME KAÇINILAZ BİR SONUÇ
Dijitalleşme kaçınılmaz bir sonuç. Bundan kaçamayacağız. Herkesi etkileyecek, gazeteleri de etkileyecek, radyoyu da etkileyecek, televizyonu da etkileyecek. Sadece yaşadığım şehir Kastamonu'da son iki senede 6 yerel gazetenin 3'ü bu süreçte kapandı. Birçok gazeteci işsiz kaldı.”

(SERKAN KEBECİOĞLU)