Kastamonu Mapushanesi

Abone Ol

Vali Abdurrahman Paşa’nın eseri, 1880’ler demir kapıya kilit vurulması, 1980’ler demir kapının kilidinin açılması…

Kimler geldi kimler geçti Kastamonu Mapushanesi’nden bir asır boyu vay vay.

Bedeni tutuklu…

Zihni yanık, dökük, tedirgin mapuslar.

İnsanlar hapsedilse de…

Aşkı esir edecek bir mapushane icat olmadı henüz.

Ne mapushane duvarı elverir o derece…

Ne de aşk silah bırakır.

İntihar eylemcisidir her aşk ehli…

Kendini yakar.

Her aşk cürümü kadar…

Ele geçirdiği kimi zihinde çoban ateşi olur geçer, kiminde tam bir kundakçıdır, ardında kül bırakmaz.

"Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim” diyen şiir/türkü...

Mapusun kardelen yanıklığını izaha kafi.

Düşünür ve sanatçı İhsan Ozanoğlu'ndan bir Kastamonu türküsü...

“Mapusluk bir şey değil, yanıklık var bir yandan”.

En yanık türküler mapushanelerde yazıldı…

Mapushanelerde yakıldı.

Nar oldu...

Duman oldu.

Kastamonu Mapushanesi’nde yangın yeri türküler...

Avlunun ortasındaki o çeşme var ya o çeşme, “yandan aktı” asır boyu, söndürmek yerine (y)aktı geçti.

Fukaralıktan üst baş dökülse de mapusun…

Gönlü zengin.

Mapus göründüğü gibi olmayan insan…

Ne olduğunu da bilse bilse ancak kendisi bilir.

Mapus kendi söküğünü dikemez…

Dışarı mağrur, içine mahzun.

(Evvel vaktin “Kastamonu Mapushanesi” şimdiki Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü/Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’nin olduğu bina…

Mapushanelerin “kültür merkezi” halini alma furyası 1983 yılında Kastamonu’da da esti.

"Türkülere hürmeten" mi desek?..

"Suçu yaratan sebeplerini ortadan kaldıramamanın mahcubiyeti" mi yoksa?

1980 askeri darbesinin ardından Kastamonu Mapushane'sine (görüşçü) girdim, çocuk olduğumdan besbelli izin verdiler koğuşa kadar çıktım, yer sofrasında çay içtim…

"Mıh gibi aklımda".

MHP davasından yatan akrabam Nazım Afacan’ı görüşe gitmiştik büyükbabamla…

Ha bu arada, büyükbabam Şakir Afacan da Çankırı ve Ankara mapushanelerinin kıdemli mapusudur, kardeşi Kamil Afacan ile.

Kastamonu Mapushanesi’nde 1970’lerin sonunda mapus yatan kıymetli ağabeyim Mustafa Sağıroğlu anlattı, içlendim, yazdım…

Mapus adam, yattığı mapushaneleri santim santim hatırlar, dökülen kireç boya parçasını dahi mapus eder zihninin mahpushanesine.

Üst kat 8 koğuş, müebbetlikler başta olmak üzere ağır mapusların yattığı “Havuz” ismi verilen katta 5 koğuş, ki "yüksek güvenlik” vardı bu bölümde...

“Çocuk Kalesi” isimli kat 4 koğuş.

Koğuşlar en aşağı 20-30 mapusluk...

Sığdırdıkça yatakları artan nüfus.

Koğuşlarda odun sobası…

Yer yataklı.

Piknik tüpte kendi yemeklerini yapardı mapuslar…

Kuru iaşe verilirdi.

Adli mapuslar olduğu gibi siyasi mapuslar da vardı…

“Sağcılar” üst katta, “solcular” alt katta, yeraltında "hücre".

  

Haftada bir gün “hamam” hakkı...

Şimdinin kültür merkezi “Saray Hamamı” o vakit Kastamonu Mapushanesi’nin hamamı idi.

“Marangozhane” ve “Halı dokuma atölyesi” vardı…

Mapusları meslek sahibi yapmak bakımından, ki büyükbabam da mapushanede meslek edinmişti marangozluğu, hala ekmeğini yiyoruz.

Kastamonu Mapushanesi’nin giriş kapısının boyu kısa tutulmuştu, iki büklüm girilirdi içeri, çıkış kapısı ferah...

“Sosyal mesaj”.

Asır boyu yandan akan çeşme…

Bugün havuz olarak yerli yerinde.

Yakılan türkülerin yankısı duvarlarda…

Gönül kulağı olan dinler.)