"Mukadderat" isimli sinema filminin şehrimizde gerçekleştirilen galasını "halk" salonunda izledim, afişe edilen "Bir Kastamonu Hikayesi" iddiasına koşut salonun merdivenlerini sevinçle tırmanarak çıktım, "hazin bir Kastamonu hikayesi" izlemiş olmanın acı tadı eşliğinde merdivenleri kederle indim...
Kalesine giren topu hüzünle yerden alıp hiddetle havaya vuran kaleci asabiyetinde salondan çıktım.
Mukadderatı Kastamonu'nun hep yanlış anlatılmak mıdır?..
Görmeden bakmanın faturasının önüne konulması hep hazin kaderi midir Kastamonu'nun?
Hep populist zihinli öznelerin nesnesi olmak mıdır yahut?..
Her anla(t)ma eyleminin bilançosu neden zarar çıkar Kastamonu'ya?
Kastamonu'nun boş bir bir "tuval" olmadığını sanatçıların anlaması lazım...
Kastamonu üzerine sıfırdan resim yapılamaz, iştahla önüne oturdukları tuval asırlar boyu kadını-erkeği Kastamonulular tarafından binbir emekle dünyanın en nadide ve ders veren tablolarından biri haline getirildi, üzerine fırça vuracak zerre beyaz zemin kalmadı.
Sanatçı ancak o tuvaldeki resme bağlı ve sadık kalarak alt resimleri kendi kağıdı üzerine çizer/boyar...
Gerçeğini tahrif etmeden ama.
"Mukadderat" filminde tarihsel ve sosyolojik dayanak üzerinde inşa edilen bir "Kastamonu" resmi yok...
Acı olan bu.
(Sinemayı "teknik" üzerinden kritik edecek sanat bilgim yok...
Haddim de yok.
Oyuncular muhteşem...
Sanatsal kalibrelerine binaen yanlarında fotoğrafa duracak cesareti bile bulamam.
"Nur Sürer" misal...
Sinemanın kült ismi, Mukadderat'taki rolünde izlerken zihnime o dakika Sofia Loren'in "Onca Yoksulluk Varken" filmi geldi, iki filmi aynı anda zihnimde oynattım.
Değil Türkiye, dünya ödülleri hak edecek bir emek Nur Sürer'in performansı, olağanüstü...
Kastamonu'nun gelini olduğunun da altını çizeyim.
Kadronun İstanbul'dan kalkıp Kastamonu'ya "gala" için gelmesi de ayrı takdire şayan...
Emeğe emek katan bir jest.
Sağ olsunlar...
Şükranlarımızla.)
(Yönetmen ve senaryo ekibindeki sinema emekçilerinin eğer ki "gerçekçi sinema" kulvarında ilerleyeceklerse mesleğe başlamadan önce muhakkak "sosyoloji" okumaları gerektiğine bir kez daha iman ettim Mukadderat'ı izlediğimde...
Tarih, ekonomipolitik, coğrafyanın öznel derinliği bilinmeden nasıl "gerçekçi" film çekilebilir?
Türk sinemacısı "Kemal Tahir" hatmi yapmadan eline ne kalem ne de kamera almalı, duvara toslar, hakikate halel getirir...
"Devlet Ana" romanı dahi üstadın, Anadolu hikayesi çeken sinema emekçilerine rota olur da artar, bu sayede emperyalist ve hegemonik Batı kültürünün Anadolu'nun iktisat ve sosyal kurumlarını anlatmaya yetersiz ve hatta ters olduğunu anlamış olurlar(dı).
Batı alfabesi ile Anadolu ne yazılır ne de okunur...
"Kadim Anadolu" diyoruz boşuna mı?)
(2024 Türkiyesinde eşi öldükten sonra sosyal ve iktisadi yaşama giren yaşı kemale ermiş bir Cideli kadın filmdeki ana eksen...
İyi de, Kastamonu Kadını ezelden beri kır ve kasaba yaşamında sosyal ve iktisadi yaşamın odağıdır, temelidir, direğidir, çatısıdır. Bahçesini eker, ürününü yetiştirir, hasat eder, ağıl ve ahırı halleder, hayvan güder, sağar, katmadeğerli ürüne dönüştürür, ilçenin pazarında satışa sunar. Tarlayı kaldırır, mahsülü muhafaza eder, hanenin ekmeğini yapar. Gelişen sosyal yaşamda doğa turizmi de yapar, pansiyon da işletir, sıfırdan başlayıp fabrikatör de olur, armatör de.
Ey aziz Kastamonulular...
Ezelden beri Kastamonu Kadını'nın ekonomideki emeği sayesinde ayakta durmuyor mu Kastamonu? 2024 yılında yeni mi indi Kastamonu Kadını bahçeye, pazara, ekonomik işletmelerin başına? Kastamonu'daki üretim ilişkilerini, üretici güçleri, artı değeri göz ardı eden sinema senaryosu olur mu? Kastamonu'nun kır üreticilerinin yer aldığı pazarlarında kadın manavların ezelden beri baş köşeyi tuttuğunu unuttuk mu? "Kadınlar Pazarı" ismiyle pazaryerimiz tarihimizin en nadide çakıl taşlarından biri değil mi?
Erkekler kahveye gider...
Kadınlar çalışır.
Unuttuk mu?..
Yok mu sayalım kendi tarihimizi filmi izlerken?")
(Türk istiklal ve istikbaline kağnı kolları, Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Kadınlar Cemiyeti, çeyiziyle ve kalemiyle onca temel olmuş Kastamonu Kadını...
Ezik bir halde karşımıza çıkıyor filmin başında, neyse ki sonunda aslına rücu ettiriliyor, şükür.
Anadolu'nun işgal yıllarında dünyaya kafa tutan Kastamonu Kadını, gel gör ki, filmde erkek hegemonyasının yekun zaptıraptı altında inliyor iyi mi?..
Cideli Rahime Kaptan'dan da mı bihabersiniz?
10 Aralık İlk Türk Kadın Mitingi'nin 105'inci yılını tam da kutladığımız hele bu günlerde...
Kastamonu Kadını'nın sosyal, ekonomik ve iradi özünü "ters yüz" eden bu film hiç şık olmadı.
"Bir Kastamonu Hikayesi" değil bu film...
Kadın üzerinden politika vizyonuna sunulan populizme sinema alanında yenik düşmüş bir film sadece.
Kastamonu Kadını'nın mukadderatı asla bu değil...
Tarihin hiç bir döneminde nesne olmadı Kastamonu Kadını, "özne" oldu daim, baki kalacaktır yedi düvele meydan okuyan iradesi.)