Merhaba dostlar.
Üç koca gün boyunca ateş içinde yattım. Dördüncü gün zar zor toparlanıp ayağa kalktığımda hissettiğim yorgunluğu, daha önce yaşadığımı anımsamıyorum. Hani üfleseniz yıkılacak gibiydim. Ne olduğunu bilmiyorum. Ancak yavaş yavaş toparladım ve aradan geçen on günün sonunda çok daha iyiyim.
Bu nedenle geçen hafta yazımı hazırlayamadım. Kusuruma bakmayın lütfen...
Evet geçen hafta, önceki hafta anlatmaya çalıştığım hikayenin son kısmını anlatacağımı ve sonrasında o maceralı deneyim sürecinde düşündüklerim ışığında bir girişimcilik önerisinde bulunacağımdan bahsetmiştim.
Öncelikle hikayemizi tamamlayalım.
...
Suzi’yi kurtarıp yola çıkarttıktan sonra yaya olarak kamp alanına indim. Rıfat Hocam’ın aracı da 4 çeker ancak standart donanım ve otomatik vites. Bu şartlarda işimiz zor. Aracın altı alçak olduğu için en küçük bir patinajda şasi üzerinde askıda kalıyor.
Gittim Suzi’yi getirdim. Çekmeyi deneyeceğiz. Ancak başarılı olabileceğimizi sanmıyorum. Suzi 1.250 kg ağırlığında. Rıfat Hocamın aracı 2.000 kg. Zemin çok sağlam değil. En küçük kaymada kara saplanıyor araç. Dolayısıyla eğimli ve sağlam olmayan bir zeminde daha ağır bir kütleyi çekmeye kalktığınızda, muhtemelen siz onu değil de o sizi çekecektir. Ancak yine de deneyeceğiz tabiki.
Lakin bir sorun var. Rıfat Hocamın aracında çeki demiri yeri bulamadık. Aracın ön kısmına çeki demiri yeri koymamışlar. Aradık ettik, nafile. Hani kaş yapayım derken göz çıkarmak diye bir deyim var ya. Bu nedenle herhangi bir yere bağlayıp çekmeye de cesaret edemedik.
Sonunda bir traktör bulup aracı çektirdik...
Şüphesiz bu kamp maceramız, bir deneyimleme, görme, test etme süreci idi. Rabbim kısmet ederse, şartlar da uygun olursa, gelecek sezon böyle bir ortamda 4-5 günlük bir karda doğada yaşam deneyimi gerçekleştirmek istiyorum...
KASTAMONU BİR GİRİŞİMCİLİK FIRSATLARI CENNETİ...
Şimdi gelelim Kastamonu turizmi üzerine girişimcilik düşüncelerimize.
Kastamonu Anadolu özelinde oldukça vahşi bir doğaya sahip. %70’e varan orman varlığı ile, 4 mevsim doğada yaşam kamplarından, doğal hayatı gözlem etkinliklerine, doğa yürüyüşlerine, kanyoning, mağaracılık, kaya tırmanışı vb. doğa sporları organizasyonlarına fazlasıyla müsait ve bu konuda bir çok fırsat barındırıyor.
Hele bu fırsatları birde kültürel yaşam formlarıyla birleştirebildiğinizde, uluslararası ölçekte pazarlayabileceğiniz, satabileceğiniz, para kazanabileceğiniz imkanlar söz konusu.
Bütün alt yapı hazır. Tek bir eksiğimiz var. Girişimcilik, girişimciler.
Kastamonu olarak “Turizm” adına çok büyük bir sıralama hatası yapıyoruz. Turizmi sadece tanıtmak olarak algılıyoruz. Kastamonumuzun şu an ivedi sorunu tanıtım değil bana göre.
Kastamonumuzun şu an Turizm adına en ivedi sorunu, etkin rehberlik ihtiyacı. Karşılama ve ağırlama ihtiyacı.
Gelen misafirlerimize etkin ve tatmin edici bir şekilde doğamızı, kültürümüzü, tarihimizi gösterebilme ihtiyacı.
Yeterli, etkin karşılığı olmadan insanları davet edip durmamızın bize, Kastamonu Turizmine kayda değer bir katkısı olmayacak. Yer yer zararı bile dokunabilir.
Bu sorunu çözmenin yolu da, yerel insanımızın kendi değerlerini tanıması ve fırsatlarını görmesi ile mümkün ancak.
Bizler, doğamızı, kültürümüzü korumak üzerine doğru bir şekilde planlanmış bir strateji oluşturmadan, deyim yerindeyse Turizm Anayasamızı ortaya koymadan, gel ne olursan gel mantığı ile kontrolsüz bir şekilde insanları bu şehre çekersek, çok büyük sorunlarla karşılaşacağız.
Örnek mi soruyorsunuz? Çevremize bakmamız yeterli.
Bize ne olursan ol gel mantığı ile çağıracağımız insanlar değil, doğa ve kültür açısından bilinçli, çevreye ve insana saygılı, sayıca az ama kaliteli ve verimli kitleler gerekli.
Hedefimiz nicelik değil nitelik olmalı.
Bunu da ancak turizm stratejimizi ve anayasamızı oluşturarak sağlayabiliriz. Altyapımızı oluşturarak yapabiliriz.
Altyapı diyorsam da, bu aslında insani anlamda kastetdiğim bir kavram. Yoksa Kastamonumuzun Doğa ve Kültür turizmi açısından belli bir oranda altyapısı hazır zaten. Sadece küçük revizelere, iyileştirmelere ihtiyacımız var. En önemli eksikliğimiz insan. Bilinçli, farkında olan insan.
İşte bu nedenle bizim çok sayıda özel teşebbüs girişimciliğe ihtiyacımız var. Yerel, butik girişimlere ihtiyacımız var.
Şu an, ülkemizde ve dünyada, doğaya, kültüre, tarihe meraklı ve ilgi alanlarında harcama yapmaktan çekinmeyen çok sayıda insan var.
Bu kitleleri hedef aldığımızda Turizmin özellikle çevre açısından oluşturduğu zararlarından da korunabiliriz.
Hem koruma önceliği, hem de yüksek ekonomik katma değer sağlayabilmek adına Kastamonu Turizmini, kitle turizminden ziyade alan turizmine yönlendirmek zorundayız. Nicelik değil, nitelik.
Bu konuda inanılmaz derecede fırsatlara sahibiz. Yeterki farkedelim, bu işe kafa yoralım.
Ben yine lafı uzattım. Velhasıl demem o ki, doğa turizmi üzerine girişimde bulunabilecek arkadaşlar şöyle bir şey de yapabilirler;
Ilgaz’ın zirvelerine yakın uygun noktalarda birkaç tane kar evi inşa edip kısa süre yaşanabilecek bir ortam oluşturabilir ve rehberlik hizmeti ile birlikte burada konuk ağırlayabilirler. Eğer güzel bir hizmet sunulabilirse rağbet görmemesi imkansız.
Eğer mevsim de iyi giderse Aralıkta inşa edeceğiniz bir kar evi, Nisana kadar ayakta kalır ve bu süreçte oldukçe verim sağlayabilir.
Dört Mevsim doğada yaşam paketleri ile başlı başına bir sektör oluşturabilirsiniz.
Bu konuda samimi ve iyi niyetle girişimde bulunmak isteyen olursa, hiçbir karşılık beklemeden katkı vermeye, destek vermeye hazırım. Size Kastamonu coğrafyasında alternatifli yüzlerce rota hazırlayabilirim.
Özellikle yerelde yaşayan insanımıza sesleniyorum; Tarihi evini, samanlığını, tarlanı bahçeni kazançlı yatırım araçlarına dönüştürebilirsin...
Kastamonulu iş insanlarımıza sesleniyorum; Alan turizmi üzerine yüksek kazançlı yatırımlar yapabilirsiniz...
Derneklerimize sesleniyorum; Köyünüzde ilçenizde değerlerimizin araştırılıp projelendirilmesinde hizmet üretebilirsiniz...
Size bir başka etkinliği ve hissettiklerimi anlatarak yazımı tamamlayacağım.
Ilgaz’daki kamptan hemen sonra, Kastamonumuzun ikinci en yüksek zirvesi olan Yaralıgöz Dağı zirve tırmanışı yaptık.
KADASK Kulübümüzün organize ettiği yürüyüş, Çanakkale Şehitlerini anma yürüyüşü olarak planlanmıştı.
Dağcılık büyük çoğunlukla her bireyin gönlünde heyecan oluşturan bir kavram. İnsanların büyük çoğunluğu konfor alanlarından dışarıya adım atmasalarda, atamasalarda, dağcılığa ve dağcılara her zaman imrenmiştir, imrenecektir.
Ve emin olun, teknik ve psikolojik olarak fırsat bulsalar, ikna edilebilseler büyük çoğunlu da fiili olarak dağcılığı yapmak isteyecektir.
Ancak her bireyin uzun zaman, para ve emek vererek profesyonel dağcı olma şansı da yoktur elbette.
Ülkemizde Erciyes, Ağrı, Kaçkarlar, ancak profesyonel dağcıların ulaşabileceği zirvelerdir.
Ancak bu zirvelere çıkmadan da zirve tırmanış özlemini bir nebze olsun tatmin etmek de mümkün.
Alın size bir girişim modeli daha.
Ilgaz zirve 2500 metrelerde, Yaralıgöz ise 2000 metre kadar.
Yaralıgöz zirveye ulaştığımızda rüzgar ve tipi öylesine şiddetliydi ki, 5 dakika kalıp zar zor İstiklal Marşı okuyabildik.
O gün Yaralıgöz’e çıkmak normal kondisyondaki bir insan için çok zor, imkansız değildi, ancak yaşattığı duygu belki de kendisini Everest’in zirvesinde hissettirecek kadar yoğundu.
İşte etkin rehberlik hizmeti ile normal insanların (İleri seviye dağcı olmayan) bu özlemlerini gidermelerini sağlayabilir ve bu yolla güzel bir gelir elde edebilirsiniz.
Bu işi hakkıyla yaptığınızda hem para kazanacak hem de memleketinize muhteşem bir hizmette bulunmuş olacaksınız...
Düşünün, girişimde bulunun. Sizin için mümkün olmasa bile çevrenizdeki gençleri bu yönde teşvik edin...
Yukarıda da dediğim gibi. Bu yolda samimi ve iyi niyetle girişimde bulunmak isteyen herkese, karşılıksız bir şekilde elimden geldiğince destek vermeye daima hazırım...
Yarın Bayram. Bayram gibi bir BAYRAM dileği ile... Hoşçakalın...