Merkez

Kastamonu, Ata’sını andı

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aramızdan ayrılışının 86’ncı yıldönümünde Kastamonu’da düzenlenen törenle saygı ve özlemle anıldı. Türkiye genelinde olduğu gibi şehrimizde de Atatürk’ün manevi huzurunda yapılan anma etkinliklerinin ilk kısmı, Cumhuriyet Meydanı’nda ikinci kısmı ise Halk Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Abone Ol

Anma töreni, Kastamonu Valiliği, Garnizon Komutanlığı, Belediye Başkanlığı ve diğer kurumların çelenklerini Atatürk ve Şehit Şerife Bacı Anıtı önüne sunmasıyla başladı.

Saat 09.05'te, Türkiye genelinde olduğu gibi şehrimizde de sirenlerin çaldığı an, tüm halk saygı duruşunda bulundu. Ardından, İstiklal Marşı’nın coşkuyla okunmasıyla tören devam etti.

Ayrıca, anıt önünde yakılan meşale önünde izciler saygı nöbeti tuttu.

Anma töreninin ikinci kısmı Halk Eğitim Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Program Orhan Şaik Gökyay Güzel Sanatlar Lisesi tarafından düzenlendi. Açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik; saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması, günün anlam ve önemini belirten konuşma, Orhan Şaik Gökyay Güzel Sanatlar Lisesi öğrencisi Sena Acar’ın ‘Bir Tutkudur Mustafa Kemal’ adlı şiirini okuması, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi-Genliğin Ata’ya cevabı şeklinde ilerledi. Program, ’Bir Ömrün Hikâyesi’ isimli söz korosu ve müzik dinletisi ile de sona erdi.

Orhan Şaik Gökyay Güzel Sanatlar Lisesi Okul Müdürü Hadi Yılmaz’ın, günün anlam ve önemine ilişkin yaptığı konuşma şöyle oldu:

"Öncelikle kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun silah arkadaşlarını, hürmetle ve minnetle anıyorum. Elbette ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk fikir, ideal ve eserleriyle bağımsızlığımızdan tarihimize, dilimizden sanatımıza ve milli benliğimize kadar ulusumuzun tüm fikriyatında ve en sıcak, en samimi duyguların içerisinde aramızda yaşamaya devam etmektedir.

Atatürk'ün ebediyete uğurlandığı günün yıldönümünde hepimize düşen görev ise bir matemin ötesinde Atatürk'ü ve en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyetini, onun kuruluş felsefesini anlamak ve yaşatmaktır yaşatmak olmalıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk için, tarih sahnesine çıktığı günden bu yana yeryüzünde hür yaşamış, zincir vurulamamış, bulunduğu yerde tarihin akışını değiştirmiş baş eğdirilemeyen bir ulusun evladı olmanın bilinciyle kurduğu cumhuriyetin en temel hedefi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmaktır. Zira bu Büyük Millet sıradan bir topluluk değil amil bir ulustur.

Öyle ise Türkiye Cumhuriyeti bir varoluş mücadelesinden öte, köklerinden ve asaletinden almış olduğu güçle tarihe yöne veren, âleme nizam veren bir konumda olmalıdır. Bununda yegâne yolu çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm mücadelesi bu ideal uğruna güçlü ve aydınlık Türkiye'nin inşasına ayrılmıştır. Kanaatimce de onu anlamanın yolu öncelikle onun bu hissiyatını anlamaktan geçmektedir.

Atatürk büyük idealleri olan büyük bir liderdi. Memleketi ile ilgili büyük hayalleri vardı. Ancak o, hayallerini ve ideallerini oluştururken gerçekçi temellere oturturdu. Milletinin geçmişine, büyüklüğüne, zekâsına ve çalışkanlığına inanıyordu. Onun içindir ki 19 Mayıs günü Samsun'dan yaktığı mücadele ateşinin ışığında 9 Eylül günü İzmir de düşmanın denize dökülüşünü görüyordu. İşgalin en umutsuz, en karanlık günlerinde İstanbul a bakarken "Geldikleri gibi giderler" diyebiliyordu. Asil bir milletin asil bir evladı olarak naçar görülen ulusunun gözlerine bakarak hürriyeti ve tam bağımsızlığı işaret edip "Manda ve Himaye kabul edilemez" diye haykırıyordu. Düşmanın Polatlı önlerine kadar geldiği günlerde umudunu yitirenlere inat tüm sorumluluğu üstlenerek başkomutanlığı sırtlayıp ordusunun önüne düşüyor zaferi tamda namlunun ucundan görüyordu. Çünkü o biliyordu bu millet sinmez, bu millet boyun eğmezdi. Eğmedi de...

Kurtuluş mücadelesi kazanıldı. Düşman topraklarımızdan kovuldu ve cumhuriyet ilan edildi. Asıl mücadele yeni başlıyordu. Fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş milletin yeniden ayağa kaldırılması, hak ettiği refaha ve saygınlığa ulaşması gerekiyordu. İlmin ve bilimin ışığında verilmesi gereken en temel mücadele buydu. Genç cumhuriyetin kurumları oluşturuldu ve ülke hızlı bir kalkınma mücadelesine girdi. Kısa süre içinde birçok alanda medeni dünyayı bile geride bırakan adımlar atıldı. Ancak bu büyük millet için daha yolun başıydı. Ve bu idealler için bir tek Mustafa Kemal yetmezdi.

O yüzden şöyle diyordu Atatürk, "iki Mustafa Kemal vardır. Biri ben et ve kemik geçici Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal ise onu ben kelimesi ile ifade edemem. O ben değil bizdir. O memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ideal için uğraşan aydın ve savaşçı topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim onların özlemini çektikleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur."

Bu sebeple büyük ve müreffeh bir Türkiye ideali, çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefi olan her Türk evladı bugünün yaşayan Mustafa Kemalidir.

Dünyanın birçok bölgesinde, özellikle bulunduğumuz coğrafyada etrafımızı saran emperyalist ateşi de göz önünde bulundurursak, bugünün gözüyle Gazi Mustafa Kemal in ideallerini anlamak iç barışı korurken dünya barışını da tesis eden büyük Türkiye'yi inşa etmek bu milletin boynunun borcudur.

İşte bu duygu ve düşüncelerle vefatının 86. yıldönümünde Cumhuriyetimizin kurucusu, Türk milletinin büyük önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha özlemle ve minnetle anıyorum.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun..." (Ercan ÇATAL)