Konuşmasına kendisini tanıtarak başlayan Karahasan, 36 yıllık kamu hizmetine ve eğitim sürecine dair bilgiler verdi. Karahasan hayatının büyük bölümünün Kastamonu’ya hizmet etmekle geçtiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“30 YILIMI AKTİF ÇALIŞARAK KASTAMONU’YA HİZMETE VERDİM”
“İsmim Tahir Zafer Karahasan… 1966 yılında Kastamonu’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Kastamonu’da tamamladım. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Mühendislik eğitimimi tamamladıktan sonra bir müddet Mercedes firmasında çalıştım. Daha sonra babamızın Kastamonu sevdası dolayısıyla; memleketimize hizmet etme anlamında biraz da babamızın zoruyla, Kastamonu DSİ 23. Bölge Müdürlüğü'nde makine mühendisi olarak 1987 yılında göreve başladım. O günden bugüne mühendis, baş mühendis, şube müdürü, vekaleten bölge müdür yardımcısı ve 10 yılı aşkın bir sürede genel sekreterlik yaptım. Hayatımız Kastamonu’ya hizmet ile geçti diyebilirim. 36 yıldır kamu hizmetindeyim. Bu 36 yılın içinden askerliği ve bir dönem Ankara ve Antalya hizmetimi çıkarırsak işte yaklaşık 30 yılımı aktif çalışarak Kastamonu’ya hizmete verdim. Kastamonu’da baraj, gölet, sulama ve okulların yanı sıra havalimanı gibi birçok yatırımın yapılmasına vesile oldum. Bu akşam da siz davet ettiniz, havalimanının 10. yılı olması hasebiyle. Özel İdare’nin tüm ekibiyle birlikte, Kastamonu’nun tüm siyasetiyle birlikte ve sivil toplum örgütlerinin desteğiyle Kastamonu’nun tamamı birlikte çok güzel bir eser ortaya koymuştur.”
“BİR İLİN HAVALİMANI VARSA O İL BİRİNCİ SINIF İLDİR”
İllerin havalimanına sahip olmasının önemini dikkat çeken Karahasan: “Havalimanları bir il için çok önemlidir. Neden önemlidir? Dünyadaki iller havalimanı olanlar ve olmayanlar diye ayrılır. Yani bir ilin havalimanı varsa o birinci sınıf ildir, özellikli bir ildir, her şeyin yapılmasına müsait bir ildir” dedi.
Karahasan, Kastamonu’nun dışarıya göç veren bir şehir olduğunun altını çizerek; “Kastamonu zaten her şeyin yapılmasına müsait bir il ama yıllarca göç verdiği için kendi potansiyellerini bir türlü aktif bir şekilde devreye sokmadığı, nüfus kaybettiği için ve sürekli göç verdiği için haliyle bu hakkından da mahrum kalmış” diye sözlerine ekledi.
“KASTAMONU NE HİKMETSE SÜREKLİ KAN KAYBETMİŞ”
“Çok kısaca Kastamonu hakkında birkaç anekdot anlatmak istiyorum. Tarihi belgelerle anlatmak istiyorum. Kastamonu çok büyük bir il. Türkiye’nin önemli illerinden bir tanesi. Gerek Osmanlı İmparatorluğu döneminde gerekse sonrasında, yani yeni Türkiye'de Cumhuriyet’in kurulmasında birçok tarihe tanıklık etmiş, destek vermiş ve bununla birlikte potansiyelleri çok büyük bir il. Ama ne hikmetse sürekli kan kaybetmiş. Bunda da hepimizin kabahati var. Şunu Kastamonuluların çok iyi düşünmesi lazım ki bunu bütün Kastamonuluların kendi kendine de sorgulaması lazım. Çok örnek verilebilir ama çok basit bir örnek vereyim; 1950 ile 1960 yılları arası Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yatırım kuruluşlarının genel müdürlerinin yapılandırılma ve kuruluş yılları. O günkü devlet erkanı bir taraftan işte DSİ gibi Karayolları gibi eski YSİ gibi orman idareleri gibi genel müdürlükleri kurarken diğer taraftan da Türkiye coğrafyasında pilot iller tespit etmiş. Yani bu pilot illeri niye tespit etmiş? Civarındaki illeri oraya bağlayarak hizmeti o odaktan götürebilmek için. 21 tane il tespit edilmiş, pilot illerden bir tanesi de Kastamonu. Kastamonu zaten tarihi itibariyle merkez olma özelliğine sahip. Zamanla Üsküdar’a kadar bağlı olması işte Bolu, Düzce, Çankırı'nın sancak beyliği olması hep Türk devletinin önemli bir merkezi olarak yer almış. Keza 1950-60 yılları arasında da hem coğrafi konumu hem lokasyonu hem bu yapısı hem potansiyelleri dikkate alınarak bir merkezi il olma yolunda pilot il olarak addedilmiş ve tüm bölge müdürlükleri Kastamonu'da kurulmuş. Civarındaki illerin tüm ilgili müdürlükleri de Kastamonu ilimize bağlanmış. Şimdi geliyorum bugüne. Türkiye Cumhuriyeti devletimizin 81 tane ili var. Bunun 30 tanesi büyükşehir, 51 tanesi büyükşehir olmayan statüde. Bugün o 30 tane Büyükşehir olan ilimizin 20 tanesi o gün pilot olan illerden. Pilot illerden bir tek Kastamonu Büyükşehir olamamış. Bunu bütün Kastamonuluların düşünmesi lazım. Bu bugünün meselesi değildir. Bu son 70- 80 yılın meselesidir. Biz bunu mutlaka çözmeliyiz.”
“450 VEKİL VARKEN 6 VEKİL ÇIKARAN KASTAMONU 600 VEKİL OLUNCA 3 VEKİLE DÜŞMÜŞ”
Türkiye’de 450 vekil varken Kastamonu 6 milletvekiliyle temsil ediliyordu. Ankara’da temsiliniz ne kadar güçlüyse, siz de o kadar güçlü olursunuz. 450 vekilken, 6 vekil olan Kastamonu 600 vekile çıktığında 3 vekile düşmüştür. Bu üzerinde ciddi düşünülmesi gereken bir konudur, ama dönüyorsunuz bir tarafa döndüğünüz tarafta da muhteşem bir il var. Aşık olduğumuz, sevdalı olduğumuz bir il var. Ben dünyanın birçok yerini gezmiş bir adamım. Yani her gittiğimde memleketimi özlemiş bir adamım. Şimdi düşünün, 3 tane Milli Parkı var ama öyle yapay değil. Gerçekten Milli Parkı olan bir il, yani Küre Dağları, Ilgaz Dağları ve denizi olan bir il. Madenleri olan bir şehir. Yüz ölçümü ve coğrafyası ki son dönemdeki küresel ısınmaya bağlı, iklimsel değişikliklere baktığımızda Karadeniz çok büyük önem kazanacak. Kastamonu, böyle bir il ama biz bu ilin potansiyellerini ortaya çıkarmakta çok çaba sarf ettik ama gecikiyoruz. Bunların bir an önce öne çıkması lazım. İşte bu bağlamda havalimanı çok önemli, çünkü eğer sizin bir havalimanınız varsa, sizin turizminizin gelişeceği demektir. Kastamonu’nun kimliklerinden bir tanesi olur. Sanayimiz gelişecek demektir. Yani insanlar döndüğü zaman yatırım yapmak, gezmek veya herhangi bir aktivasyonu ortaya koymak istedikleri zaman ilk baktıkları husus havalimanıdır. İşte bu nedenle havalimanı çok önemliydi. Yıllarca havalimanının açılması için yoğun çaba sarf edilmiş, hakkını teslim etmek lazım. Ama bir türlü bu küçülmeden dolayı açılmamış. Neden? Çünkü havalimanının açılabilmesi için bir ilde oranın havalimanının karşılık verecek veriminin ve özelliklerinin olması lazım. Yani o potansiyeli taşıması lazım. Çünkü buraya çalışacak şirketlerin zarar etmemesi lazım. Bir taraftan devlet hava meydanlarının da buraya yaptığı yatırımdan sübvansesini yapmaması lazım. Yani bakış açısı tamamen verim üzerine kuruludur. Dolayısıyla Kastamonu’da havalimanını o tarihlerde açmak zordu, ama büyük bir siyasi iradesiyle, bürokratıyla, vilayet makamıyla büyük bir mücadele ve irade ortaya koyulmuştur. Bu yapılan yatırım, durup dururken işte nüfusu bir milyonu geçmiş veya çok önemli turizm aktiviteleri olmuş olup da gelen bir yatırım değildir. Kastamonu tarafı alt yapı anlamında çok önemli hizmetler yapmıştır.”
KARAHASAN, KASTAMONU HAVALİMANI’NIN YAPIM AŞAMASINDA YAŞANAN BÜROKRASİYİ ANLATTI
“Göreve 2009 yılında atandığım zaman kurumun ve Kastamonu'nun birçok işine zaten vakıf adamdım. Bir de diğer taraftan aile itibariyle babam, annem, dedem, yani ailemin bize verdiği hassasiyet, yetiştirme itibariyle Kastamonu'nun bütün meselelerinde küçüklüğümden beri bilgi sahibi olan bir insanım. Dolayısıyla göreve atandıktan sonra rahmetle anıyorum, minnetle anıyorum, dönemin Valisi Mustafa Kara emretti. Görüşmemizin bir bahsinde Kastamonu Havalimanı'nın çok önemli olduğunu, bunun mutlaka açılması gerektiğini ifade etti. Bu konuda çalışma yapalım dedi. Ben bir araştırma yaptım. Şöyle bir bilgiye ulaştım, o günü itibariyle havalimanının açılması için 2 tane ‘OLUR’ çok önemliydi. Birincisi; o gün Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) vardı. DPT’nin büyük yatırım programına girmesi gerekiyordu. Diğer taraftan da DHMİ’nin bu projeleri onaylaması gerekiyordu. Benden önceki dönemde İstanbul'un Kastamonu Günleri’nde çok büyük desteği vardı. Ticaret Odası başkanımız o dönemki Halil Öztosun bu işi gündeme getirdi. ‘Hiç olmazsa getirelim, BORAJET çalışsın’ dedi. İstanbul'daki iş adamlarımız da bu işe destek verdi. Fakat döndüğümüzde, bu işin çok kalıcı olmayacağını düşündüm. Ben sayın Valimle de paylaştım. Muhteşem bir valimiz vardı. Nurlar içinde yatsın. Allah rahmet eylesin. Sayın Valim bunu bu şekilde yaparsak geçici bir şey olacak. Yani 35 ay çalışacak, yarın belki bu firma olmayacak. Buraya bir takım yatırımlar yapacağız. Yine aynı geçmişteki 30, 40 yıllık hadise olmasın. Onun için biz bu havalimanını kalıcı bir hale getirelim. Vali Bey de “Ne yapılması gerekiyorsa yapalım” dedi. Bende çok büyük emeği vardır, onu da burada şükranla anıyorum. Funda Ocak hanımefendi genel müdür yardımcısıydı. Sonra genel müdür oldu, daha sonra ondan bir randevu aldım. Konuyu paylaştık. Siyasilerin büyük desteği vardı. Dönemin milletvekilleri Hakkı Köylü beyefendi, Hasan Altan beyefendi ve Mustafa Sıvacıoğlu beyefendinin büyük desteği vardı. Ne yapıp yapıp bu havalimanı açılacak denildi. Biz Funda hanımla konuşmamızda kendisi dedi ki, 3 kişilik bir ekiple yoldayım. Kastamonu'ya bir rapor çıkartalım. Bu rapora göre hareket edelim dedi. Tamam yollayın dedim. Bugüne kadar hep böyle oldu. Yani 35 kişi gelmiş, bir rapor tutulmuş işte bu rapor sonunda hep olumsuz, kötüyüz. Ama bu sefer farklı bir yol izlememiz gerekiyordu. 3 kişi geldi, 5 kişilik bir komisyonda ben kurdum. Bizzat da kendim üstlendim hadiseyi. Alanı gezdik. Bütün yapılması gerekenleri ortaya koyduk. 25 maddelik yapılması gereken bir metin hazırladık, madde madde hazırladık ve bunu yazılı olarak belgeledik. Bu belge çok önemliydi, çünkü işin başlangıç noktasıydı. Bununla ilgili o gün, o dönemki vekillerimize konuştuk. Dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’dan randevu istendi. Sayın valimizin başkanlığında biz buradan bir heyetle Ticaret Odası, Özel İdare olarak biz sayın valimiz ve milletvekilleri, Binali Bey'in makamına teşrif ettik. Sağ olsun Binali Bey o gün ulaştırma bakanıydı ve bizi orada ağırladı. Siyasette açık bir şekilde bu havalimanının açılmasının gerekli olduğunu anlattı. Bugünkü Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Orhan Bey, o anda dedi ki böyle böyle bir Kastamonu heyeti var, bu heyet geliyor, havalimanını açmamız lazım. Açalım ve hadiseye pozitif yaklaşalım diye konuşuluyor ama işin doğrusu DHMİ ayak sürüyor, kendine göre haklı. Bir tarafta DHMİ ayak sürüyor, öbür tarafta DPT yatırım programına almak istemiyor. Biz ziyarette bulunduk. Ziyarette bulunduktan sonra oradaki tabii çok keyifli ve enteresan ilginç olaylar oldu. Protokolümüz tabii resmi yazıyla protokol yapacağımız gün, 5 maddelik yapılacak işler listesini Genel Müdürlüğünde bir toplantı düzenlendi. Tabii bunun 17 tane maddesinin biz tarafından yapılmasını, geriye kalan 8 maddesini de kendilerinin yapacağını belirten bir protokol imzaladık. Bunlar bittikten sonra hadisenin en önemli 3 tane başlığı var. Adanın fiziksel yönden yetersiz olduğu, o gün için tam net rakamını hatırlamıyorum ama 105 hektar civarında olan bir arazinin 136 hektara büyütülmesi gerektiği, 136 hektara büyütülen arazinin tüm politik haklarının alınması gerektiği, bu arada bu alan içerisindeki eski pistin alınması gerektiği ancak bütün bunların yapılmasının sonucunda bu işin yapılabileceğine dair protokolü parantez içinde söylüyorum. Sayın Valimiz kabul buyurdu.“
DÖNEMİN KASTAMONU VALİSİ MUSTAFA KARA:
“BİR ZAHMET DAĞLARI GÖRMEYEN PİLOT YOLLAMAYIVERİRSİNİZ”
“Sayın valimizle beraber gitmiştik Ankara'ya… Oraya giderken de sayın valim, biz bunu kabul ettirebilmek için ne derlerse evet diyelim, yapabilsek de yapamasak da demişti. Ne derlerse desinler, biz hepsini yaparız, yaparız diye geldik. Mania kriterleri konusu açıldı, işte bir takım ağaçların kesilmesi gerekiyor. Yüksek gerilim hatlarının kaldırılması gerekiyor. Orada bir bina var, üst katlarının kaldırılması gerekiyor. Biz bunların hepsini o noktada yazılı yaptık, yaptık. Arkadan birisi, ‘orada dedi Ilgaz dağları da var’ dedi. Mâni olacak ya, ondan söyledi belki de. Sayın Valimiz buna çok sinirlendi. Masada işte çay bardak, bir şeyler vardı, devrildi. Döndü dedi ki; ‘bir zahmet dedi, dağları görmeyen pilot yollamayıverirsiniz, dağları kesecek halimiz yok ya‘ dedi. Tabii aslında çok yerinde ve çok güzel bir tavır, çok esprili bir şeydi. Olay bu gerginliğe gelince tabii toplantının içerisinde Sayın Vekilim Hakkı Bey var, Genel Müdür var, ortalık yumuşadı, tamam dedi. Ilgaz dağları mâni olsa da her zaman kalkışı, uçuşun pist yönlerini ona göre ayarlarız dendi. Amaç aslında yani bahane üretmek… Biz hızlıca proje çalışmalarına başladık. Bir şantiye kurduk. Tabii burada çok önemli bir hadise var. Havalimanının yapımı hadisesi, o günkü ölçülerimizle 1 milyon 680 bin metreküplük bir alanda iş var. Bu böyle kolay yapılabilir bir hadise değil. O günün şartlarında bir teşvik belgesi çıkarttık. DPT'ye bunu kabul ettirdik ki sayın vekilimiz Hasan Altan'ın çok büyük emeği vardır. Şu anki Cumhurbaşkanı yardımcımız Cevdet Yılmaz da o gün devlet bakanı, DPT bizzat ona bağlıydı. Bizzat kendisiyle görüştüm ve mutlaka DPT’nin programına alınması gerekir, başka türlü yol alma şansınız yok dedik. Devlet planlama teşkilatının büyük programına alındık. Teşvik belgesi çıkardım. Teşvik belgesinin şöyle bir avantajı var, teşvik belgesi çıkardığınız zaman ve modern bir şey yapacağınız da, alacağınız şantiye makinalarında KDV ödemiyorsunuz. Çok büyük bir avantaj. İller bankasından Ankara'da çekerseniz faiz yarısı. Vadesi de %50 fazla. Onun dışında makine kredisi yanlış hatırlamıyorsam 5 yıl vadeli idi. Burada meclisin hakkını da teslim ediyorum. Çok olumlu yaklaştılar. O günkü meclis başkanımız Erdal Başesgioğlu ve sonrasında Adnan bey, onlara da minnettarız. Çok önemli katkı sağladılar ve hızlıca meclisten geçmesini sağladılar. Biz 5 buçuk milyonluk teşvik belgeli bir kredi kullandık. Tabii ben aslen makine mühendisiyim. 47 parçalık, tamamen o işe dönük sıfır makine aldık, KDV ödemeden, vadesi 7 buçuk yıl, faizi yarısı %4. Yani makineler bedavaya gelse yeriydi. Bismillah dedik, bu işe başladık. 18 ayda ki, bu orta gövdeli bir baraj dolgusudur ki, ben bunun antrenmanlarını da yapmış bir adamım. Ekranda görülebilir projeleri hazırlattık, bu projeleri sunduk. Şantiye oluşturduk, bugünkü şantiye. Açılış töreni yaptık, dönemin Valisi Mustafa Kara'nın önderliğinde bu makine parkını oluşturduk. Kar demedik, çamur demedik, yoğun bir çalışmamız oldu. Meclisin çok büyük katkısı oldu. Meclis üyelerinin büyük hassasiyeti vardı. Dönem dönem onlarla çalışmanın her safhasında gezdik.”
“İLK UÇAK İNDİĞİ ANDA GÖZYAŞLARIMI TUTAMADIM”
“Hani insanın çok duygulu anları vardır. Boeing 737 orta gövdeli bir uçaktır. Gözyaşlarımı tutamadığım an, Kastamonu Havalimanı’na ilk uçağın indiği andı. Hani bazen paylaşıyoruz, Allah ömür verirse emekliliğimde 2 tane kitap yazacağım. Birisi ‘Bir Havalimanı Hikayesi’, diğeri de Özel İdare’ye ait 10 yıllık bölümü kapsayan bir şey olacak. Çalıştığım valilerle ilgili olarak onlara olan anılarımı, onlarla tanışmaktan, onların emrinde olmaktan duyduğum gururu anlatacağım o kadar çok hadise var ki. Kastamonu Havalimanı'nda uçağın ilk inmesi, tabii ağladığım anlardan birisidir. Havalimanı şantiye fotoğrafları, nasıl bir kazı ve dolgu çalışmasının yapıldığının en somut göstergesidir. Burada çok ciddi bir iş yapılmıştır, bir taraftan teknik iş yapılmıştır. Öbür taraftan tabiri caizse bir coğrafya değiştirilmiştir. Bunları gururla yaptık ve nihayetinde Havalimanı’nı Kastamonu’ya kazandırdık. Kastamonu’yu bölgeyle birleştirdik, herkese hayırlı olsun.
‘UYUYAN GÜZEL’ KASTAMONU
“Konuşmamızın başında da ifade ettiğimiz gibi, Kastamonu'nun potansiyelleri çok büyük bir il. Eğer Kastamonu siyaseti, Kastamonu STK'ları, Kastamonu bürokrasisi birlikte hareket eder, aynı hedefe yürürse, Kastamonu’nun yapamayacağı hiçbir iş olmaz. Kastamonu'nun yapılacak çok işi var. Bir taraftan ben bazen zaman zaman takılıyorum, Kastamonu uyuyan güzel diye. Bu güzeli ülkeye ve dünyaya tanıtmak lazım, sunmak lazım. Bu, birçok yer görmüş bir insan olarak söylüyorum. Yani hakikaten muhteşem bir coğrafyada yaşıyoruz. Denizleri, dağları olan, muhteşem doğası olan, iklimi olan, tarihi olan bir il. Merkezi konumu olan, bunları harekete geçirmek durumundayız. Sadece daha çok birliklere, Kastamonu olarak birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız var. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil, ama biz birbirimizi sayabiliriz, birbirimize saygı gösterebiliriz, birlikte hareket edebiliriz. Bu çok önemli… Kastamonu'da zaman zaman buralardan ciddi kopuşlar oluyor. Yani sermayeden bir insanın bir şekilde canı sıkılıyor, gidiyor. Kastamonu’da iş sahibi olamayan adam gidiyor. İstanbul'da çok örneği vardır. Türkiye'nin devi oluyor oralarda ama Kastamonu'da bürokrasiyi kesiyor. Başka yerde başka türlü bir hadise oluyor. Kastamonu'da adam üretim yapamıyor, kırsaldan gidiyor, göç ediyor. Hem Kastamonu'daki arazisi kalıyor, istihdama olmadığından hem de gittiği yerde adam mutlu yaşayamıyor. Gittiği yerde başka sosyal problemler yaşıyor.”
“KASTAMONU’NUN EN ÖNEMLİ KİMLİĞİ TURİZM”
“Ben Kastamonu’nun kimliğini şöyle tarif ederim: Birinci ve en önemli kimliği turizm. Çünkü bu, bir bahşedilmiş, Allah tarafından bahşedilmiş bir kimliktir; başka şeyleri zorlayabilirsiniz yani nasıl diyeyim. Bir tarımı zorlayabilirsiniz, bir sanayi zorlayabilirsiniz ama turizm çok zorlanacak bir şey değildir. Yani turizm için ya denizin kenarı olacak ya bağımız olacak, sizin tarihiniz olacak. Onun için Kastamonu’nun işlemek zorunda olduğu birinci kimliği turizm kimliğidir. Bana sorarsanız, daha yolun başındayız. Çok önemli yatırımlar yaptık. Yine onlara değineceğim. Ilgaz dağlarında çok önemli bir Yurduntepe Kayak Tesisleri’ni yaptık. Yine bir dağdan öbür dağa geçilsin dedik. Bakın parasız, pulsuz geçtik. Ben dağlarda yürüyen, gezen bir adamım ki yürüyerek zor geçtiğiniz coğrafyaya, o muhteşem yolu yaptık. İşte bu makine parkıyla yaptık. Bizim o onun o yolu bana yapısında ne müteahhit işi vardır ve ihalesi vardır, ama sadece bu sanat yapıları ihale edilmiştir. Haliyle doğal olarak, ama ana güzergâh tamamen bizim makine parkımızda yapılmıştır. Neyi yaptık? 5.600 metrelik pist yaptık. Kendi makine parkımızla o dağda çalıştık. Keza kanyonları yaptık. Kastamonu’nun çok kimliği var. Kastamonu’da çok bahsederiz; çok önemli 2 kimlik taşırız ve gurur duyarız, deriz ki biz evliyalar ve şehitler diyarıyız. Evet, biz evliyalar diyarıyız. Anadolu'nun 4 aydınlık ışığından bir tanesi Şeyh Şaban-ı Veli hazretleri, bizim Kastamonu’nun medarı iftarıdır, manevi aydınlığımızdır. Diğer taraftan şehitler açısından ziyaret ettiğimiz yer Çanakkale'de en çok şehit veren ikinciyiz. Öyle kahraman bir milletin bunu unutması mümkün değildir. Kastamonu aynı zamanda bir Cumhuriyet kentidir, Kastamonu bir devrimler kentidir. Bu kimliği de 23 Ağustos’un olduğu haftada, turizmle içerikli olarak çok geniş bir organizasyonla kutlayabiliriz. Bunu bütün ülke sathına hatta uluslararası sahaya taşıyabiliriz, bunlara ihtiyacımız var. Bu 3 kimlikten biri de Kastamonu; Mustafa Kemal Atatürk'ün hayat bastığı coğrafyadır, devrim yaptığı coğrafyadır ve Kastamonu halkı için söylediği çok önemli değerli sözler var. İnebolu, devlet tarafından istiklal madalyası verilmiş bir ilçedir. Kastamonu’nun tarihinde çok önemli kadınları vardır, ilk kadın mitingini yapan, demokrasinin gelişmesinde yer alan kadın kahramanları vardır. Dolayısıyla bu tür değerlerimizi yadsınamaz. Dolayısıyla turizm anlamında bunları birbirleriyle birleştirebiliriz. Biliyorsunuz, Şeyh Şaban-ı Veli Caddesi’nde sokak sağlıklaştırma projesi yaptık, hayata geçirdik. Birinci ve tabii ikinci etapta da çok iyi çalıştık, ama görev ömrümüz yetmedi ve mutlaka tamamlanmalıdır. O sokak sağlıklaştırma çalışması mutlaka Sinan Bey Parkı’na kadar getirilmelidir. Birçok kısmı tamamlandı ama orada şöyle bir hadise var. Bugün dağlarda konaklamanın olması lazım. Yani konaklamanız olmadığı zaman kalıcı turisti çekemezsiniz. Turizmin, yani gelecek turistin 3 tane kıstası çok önemlidir bizim için. Konfora ulaşacak, yani rahat ulaşacak. Biz bu anlamda ne yaptık? Çok önemli yatırımlar yapıldı. Kastamonu'da son 20 yılda Kastamonu Havalimanı yapıldı, Ilgaz Tüneli yapıldı. Yani Türkiye'nin başkentini Türkiye'nin en büyük metropol kentiyle mesafeli ulaşımını azalttık, konforlu hale getirdik. Diğer taraftan mesela ilk atandığımda bir dağ yolu yaptık. O dağ yolunda yürümek bile bir keyifti düşünün. Kışın da yakası mutlaka yaz atraksiyonlarının da ortaya konması lazım. Orada şöyle bir konaklama ile ilgili sıkıntı var. Konaklamayı eğer tamamlanmazsanız o dağda kalıcı turist ile turizmin getirisinden çok faydalanamazsınız. Projenin devamında mevcut meydanından sonra 9 m daha bir pistimiz var. Evet, bir ulaşım yolumuz var, aşağıda da yangın alanı. Çerçevesinde Ilgaz gelişim imar planı içerisinde sokulmuş 53 dönümlük konaklama ile ilgili bir alanımız var. Bütün bu izinler alındı. Bu çalışmaların tamamlanması lazım. Bu bölümle ilgili yakışacak devlet modelleri kullanılabilir. Bugün Ilgaz ki kuzey çok değerli, biliyorsunuz, değerli kısmı kuzey kar tutan mevsimi uzun olan, kar kalitesi olan kış turu açısından Kastamonu için çok önemli bir değerdir. Bugün sabah kahvaltısını Ankara'da evinde yapan bir insan saat 9-10’da o pistte kayabilir. İstanbul'dan uçağa binen bir insan öğleden sonra kayak yapabilir, bunu hayata geçirmek lazım ve geldiği zaman da rahat konaklayabiliyor olması lazım. Gastronomi devreye sokmak lazım. Yani gelen turist bir konforlu gelecek, 2 rahat olacak ve de 3 eğlenecek ve yemek yiyecekler. Kastamonu içerisindeki turizm atraksiyonunu tamamlamamız lazım. Yani bu belediyelerin, Özel İdarenin, Vilayetin, ilgili kurumların, İl ve Turizm Müdürlüklerinin, STK’ların burada turizm rotaları oluşturmasıyla olabilir. Bugün dünyanın en çok turlara katılmış bir insanım. Bir merkeze inersiniz. Sizin o günkü rotada nereye gezeceğiniz bellidir. 5 günlük bir tura katılırsınız. 5 günde nereye gideceğiniz bellidir. Mesela ben hep hayal etmişimdir. Yani şöyle bir şey güzel değil mi? Safranbolu'yu bile Kastamonu'dan satabilirsiniz. Bir tur organizasyonunu düşünün, bu yıl turist geliyor. Bugün kanyonlara gidiyor, kanyonları geziyor, yemeğini yiyor, orada bir konakta konaklıyor. Ertesi gün oradan gider, sahile iniyor, Cide'ye gidiyor yatıyor. O dönemde böyle bir proje geliştirmiştik. Gideros Koyu'ndan başlayan bir yat turu Çatalzeytin’de bitecek. Dahili konaklama ile böyle bir yat turuna katılıyor, oradan Kastamonu merkeze geliyor. Bir gün Kastamonu'nun merkezdeki rotaları geziyor ama sonra bir gün Safranbolu'ya gidiyor. Taşköprü’ye gidiyor, Pompeipolis Antik kentini geziyor, tarihi Taş Köprü'ye geliyor. Böylece Kastamonu önemli bir turizm destinasyonu oluyor ama bütün sektörlerin buna gözle bakması lazım. Ulaşımından, konaklamasına, yemesine-içmesine… Kurmak ve hayal etmekle Kastamonu gelişir ki bunu yapmak zor değil. Onun için biz bunları geliştirmek, büyütmek zorundayız.”
“GÖREV SÜREM BOYUNCA İKİ HADİSE BANA ÇOK GURUR VERDİ”
"Görev aldığı dönemde yapılan çalışmalardan gurur duyduğunu belirten Karahasan şunları söyledi: “Son olarak şunu söyleyeyim, bütün görev sürem boyunca iki hadise bana çok gurur vermiştir. Birincisi havalimanı meselesi, ikincisi dağları çok sevdiğim için Ilgaz dağları ve kanyonlar yani hani insanın ruhunun yansıması derler ya. Bu işleri çok büyük bir keyifle gururla yaptık.” diye konuştu. Karahasan sözlerine şu şekilde devam etti:
“O dönemki valilerin emrinde çalışmaktan, onları tanımaktan bu gurur ve onur duyuyorum, iyi ki tanımışız. Hayatımın çalışma döneminin en güzel yıllarını geçirdim. Dönemin Valisi Mustafa Kara’yı rahmetle anıyorum. Her fırsatta da dualarla anıyorum. Mekanı cennet olsun, hakikaten Kastamonu’ya çok büyük hizmetleri oldu, Kastamonu sevdalısı bir insandı. Onu tanımaktan, onun emrinde çalışmaktan da son derece gururluyum. 2018 ve 2019 yıllarında biz tabii çok iddialı işler yaptık. Yine hemşerimiz Mustafa Safran bey Milli Eğitim bakan yardımcısıydı, çok destek verdi. Biz 2018-2019 yıllarında Türkiye'de en fazla dönüşüm yapan, yani depreme dayanıklı testlerden dolayı kentsel dönüşüm yapan illerden biriyiz. 57 tane okulu 2 yıl içerisinde yıktık, yeniden yaptık. Mezun olduğum Cumhuriyet İlkokulu bir dönem İsfendiyar Bey İlkokulu ile beraber çift tedrisat olarak eğitim gördü. İsfendiyar Bey İlkokulu’nu yıkıp depreme uygun proje olarak yapmak benim dönemime rast gitti. Merkez Ortaokulu mezunuyum, özel proje ile orada da mühendislik yaptım. Ben burada şantiye şefliği yaptım. Her zaman mezun olmaktan gurur duyduğum tarihi lise Abdurrahman Paşa Lisesi’nin tüm, bakın onların işleri ile tarihi lise binasının alınması bana ayrı bir gurur vermiştir. O günkü Milli Eğitim bakanımız la ilgili bu işi gündeme getiren, konuşan sayın valimizin talimatları ve dernek başkan yardımcısı olarak bu görev bana atfedildi. Ben biraz ısrarcı olunca o günkü dönemin Milli Eğitim bakanının biraz da fırçasını yedim, üstü kapalı. Herkes bozuldu ama ben olağan karşıladım. Sayın Bakanım, demek ki amacımıza ulaşmışız, sizi tetikleyebildiğimize göre artık o iş olmuştur sayın bakanım dedim ve zaten gider gitmez imzaladı. Eğer bugün lise eski binasıyla buluşmuşsa emeğimiz vardır, gururumuz vardır. Dönemin Valisi sayın Yaşar Karadeniz beyefendinin tahsis etmekte çok büyük emeği vardır. Keza onu da yad ediyorum. Çok iyi çalıştık. Ilgaz dağlarının biliyorsunuz bir mahkeme süreci vardı, onun tamamlanmasında, onun hayata geçmesinde sayın valimiz çok büyük emek ve destekleri vardır. Biz ona layık olabilmek elimizden geleni yaptık. Bu memlekette okuduğu ilkokulda ortaokul, lise binalarını yapım işini tekrar yıkıp yapmak bana nasip oldu. Bu bana beni hem gururlandıran hem de heyecanlandıran bir olgudur.”
(Serkan KEBECİOĞLU)