Kar Nedir, Esaret Mi, Bereket mi?

Abone Ol

Ben bir kışseverim. Bayılırım kar yağışına. Soğuk havalara. O yüzden de Kastamonu’yu memleketimi çok severim.

 “Kastamonu” bir kış memleketidir.  Hesabımızı, kitabımızı, planı programı yaparken bu sene kışın nasıl geçeceğini merak ederiz.

Her kış başlangıcında aynı soruyu sorarız.

 Acaba bu kış nasıl geçecek.

Resmi makamlara göre;

“Kastamonu: Gökırmak'ın bir kolu olan Karaçomak Deresi vadisinde kurulu bulunan şehrimiz denizden 774 metre yüksektedir.

İlde iki çeşit iklim hüküm sürer. Kuzeyinde Karadeniz iklimi güneyinde ise İç Anadolu'nun kara iklimi görülür.

Senede 20 gün kar yağar, 40 gün toprak karla örtülüdür.”

Gayrı resmi hava tahmin uzmanı olarak Balıkçı şefe göre de;

Bu kışın nasıl olacağı zaten belli.

"Kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur"

“Kanlıca mantarı çok olursa kış sert geçer.”

“Ayva, döngel, ahlat çok olursa kork zemheriden.”

Şimdi buna göre kavaklar tepeden dökmüş, ayva, döngel (beşbıyık) kıyamet gibi. Hele kanlıca mantarına bakacak olursak kürekle topladık. Kısaca bizi çok sert bir kış bekliyor dedim soranlara

Tahminlerimde elbet yanılmadım!

23 Kasım cumartesiyi pazara bağlayan gece başladı kar yağışı. Pencereye yapışıp hipnotize olmuş bir şekilde epey izledim. Kar yağışı çok güzeldi ama sabah gelen raporda 526 köy yolu kapanmıştı bile.

İlk günün gecesinde özellikle Ankara yolu, Ilgaz tüneli çıkışında trafik sıkıntıya düştü.

Kar esaret mi, esir kalanlara sorduk?

Manşetler belliydi “Beyaz esaret ”

Madem tüm yollar kapandı, madem “esaret” var, biz de esir kalanları kurtarmaya çalışan İÖİ kar savaşçılarının peşine düştük.

En fazla kar haberinin geldiği Ağlı ilçemize doğru yola çıktık. Küre sınırındaki Fırıncık, Akdivan yoluna dönüp çalışan iş makinelerini aramaya başladık. Greyder Opr. Bekir Köse ve Beko loder opr. Vedat Bal ile fırıncık yolunda buluştuk. İkisi de eski aile dostlarımız, iş arkadaşlarımız. Hal hatır sorup kucaklaştık.

Bu sene kar erken geldi diye başladı söze Bekir ustam, şefim genelde aralık sonunda başlardık bu sene kış erkenci dedi.

Eeee Bekir ustam öyle kanlıca mantarlarını toplarsak sepet sepet olacağı buydu dedim. Bekir Köse greyderiyle Fırıncık köyü merkeze giderken, Vedat Bal’da beko loderiyle Yayla mahallesinin yoluna girdi.

İlk olarak Bekir Köse ustanın arkasına takıldık. Fırıncık köyü yolundayız. Kar burada 1 metreye yakın. Dev makine onca gücü olmasına rağmen sertleşmış, donmuş kar yığınlarıyla yine de epeyce mücadele ediyor. İş Makineleri kar yağdığı ilk günden bu yana durmaksızın köy yollarında çalışıyorlar. Şimdi de vakit öğleyi çoktan geçmiş. Makinenin de operatöründe bir mola vermesi lazım.

Yol kenarında Sami-Atiye Kaya hayratı çeşmesi var. Çeşmeye yaklaşamasak bile önü mola için en uygun yer. Biraz bekliyoruz çok geçmiyor servis pikabı açılan yoldan geliyor ve birkaç paket yemek bırakıyor.

Masa olarak greyderin daire döndürme platformunu kullanıyoruz.

Bekir ustam artık kusura kalmayın şefim deyince itiraz ediyorum,

Ben bu keyfi lezzeti 5 yıldızlı lüks mekânlara değişmem. Yok, böyle bir güzellik ben size teşekkür ederim yemeğinizi bizimle paylaştığınız için. Kısa yemek molası sonrası vedalaşıyoruz. Bekir Köse greyderine binip bir sonraki köyüne doğru yol alırken biz de Yayla mahallesinin yolunu açan Vedat Bal’a yetişmek için geri dönüyoruz.

Ağlı Fırıncık köyü Yayla Mahallesinde esir eden kar…

İş makinesini ve yolu kaybetme şansımız yok. Yeni açılmış yoldan ilerliyoruz. Az sonra Fırıncık köyü yayla mahallesinin yolunu açmaya çalışan iş makinesini buluyoruz.  O önde biz arkada aheste aheste gidiyoruz. Hava kapanıyor hatta arada bir kar atıştırıyor.

İş Mak. Opr Vedat Bal yıllardır bu yörede, bu yollarda çalışıyor. Gözü kapalı yolları biliyor. Ustaca manevralarla yolu açıyor. Hızla ilerliyoruz. Az sonra birkaç ev bacası, çatısı, ahşap duvarlar gözüküyor. Karda kışta ne zaman bir köye denk gelsem hemen bacalara bakarım duman çıkıyor mu diye. Tüten ocak hayat demektir.

İleride bir karartı var.

Bizi bekleyen birilerinin olması ne güzel bir duygudur.

Ayağında kara lastik üstünde yün çorap, gülümseyen bir yüz. Merhabamıza sarılarak merhaba diyen cana yakın bir dost…

Hakkı ve Cemile Saka çifti bu mahallede yaşayan son kişiler.

İş makinesi garajın yolunu açıyor, Hakkı emmimin aracı içerde esir kalmış. Kar yağdığı gün Cemile teyzemin kolundaki çatlağın kontrole gitmesi gerekiyormuş.

Ohooo Hakkı emmi haber dinlemedin mi hiç dedim.

Dinledik emme gündüz günlük güneşlikti akşama kapattı hava gece de kar doldurunca, kaldık yollarda diye gülerek anlatıyor. Garaj yolu açılıyor hadi bize eyvallah diyecekken, içerden Cemile teyzem kolunda alçıyla çıkıyor,

Nereye gidiyonuz,bırakmam şart olsun, Hele az yukarı gelin biraz ısının. Diye bizim önümüze düşüp eve çıkarıyor.

Köy evindeyiz.

Ortada kuzineli bir odun sobası yanıyor, üstünde sıcak su daim hazır, Cemile teyzem tek kolla bize çay yapmaya kalkıyor. Etme teyzem gerek yok hemen gideceğiz desek de mümkün mü?

Siz taa oralardan kalkıp gelmişsiniz evimize bir bardak çay da mı veremeyeceğiz, bak hele diye kızıyor

Cemile teyzem nettin öyle diyorum kolun nasıl çatladı?

Ay oğul ne bilem,sedirden aşağı inerken ayağım kaydı kolum terse gelmiş, çatlamış bilemedim diye çok tatlı bir Kastamonu şivesiyle bize anlatıyor.

Aslında bir yere gidesim yok, nefes hastasıyım, köy havası bana çok iyi geliyor. İstanbul’da duramıyorum.

Hakkı emmim desen tam bir gönül adamı, Ben hep köydeydim, uzun yıllar ormanda bekçilik yaptım. Emekli oldum şimdi köydeyiz. Seviyoruz burayı ama ahh keşke burada bir aile daha olsa biz de bir yere gitmezdik. Emmenedecen sağlık her şeyden önce geliyor.

Cemile teyzem, bir tabak kanlıca ile geliyor, çayın yanına da bir paket bisküvi açmış. Mantarı görünce kendimi tutamıyorum.

Ah be nenem, annem bu soğuk, bu kar var ya, aha hep bu kanlıcanın yüzünden diyorum. Hep birlikte gülüyoruz.

Esaret mi bilmem ama kuzine sobada yanan meşe odunu, üstünde kaynayan ibrikle, fokurdayan alüminyum çaydanlıkla. Fırınında pişirilmiş patasıyla, tencerede kanlıcasıyla

En önemlisi de böylesi cana yakın dost ortamında yapılan sohbet, muhabbetle bana çok iyi geldi yahu.

Esaret değil muhabbet oluyor bana.

Ilgaz’da beklenen maddi yönden bereketli Kar…

Kar en çok nereye yakışıyor tabii ki dağlara hele ki Ilgaz’a bir başka güzellik katıyor. Bizde kaç gündür kar mücadelesinden gözümü açamadık. Bulduğumuz ilk fırsatta Ilgaz’a çıkalım diyerek düştük yola.

Ilgaz son bir haftadır görünmez olmuştu. Kendisini göremesek bile ilk gün başta olmak üzere bağrını delip geçen tünelin çıkışında karda mahsur kalanların haberiyle gündemden hiç düşmedi.

Milli park giriş kapısından yukarı çıkıyoruz,hava soğuk ama güneşli. Manzara müthiş. Kar tüm güzelliğine bin kat daha bir güzellik katmış. Yamaçlarda Göknarlar gelinlik giymiş genç kızlar gibi salınıyorlar, arada bir yel estikçe pul pul simleri dökülüyor.

Artık soğuktan mı, manzaranın güzelliğinden mi bilmiyorum adeta nefesim kesiliyor.

Özel İdare tesislerine doğru gidiyorum, bir bardak sıcak çay biraz ısınmak amacım. Yukarıdaki pisti ezen o koca makine Piston bolly tepeden aşağı iniyor. İş Mak Opr. Fevzi Tırpan’a soruyorum

-Ustam yukarıda durum nasıl,

-Mevsime göre çok güzel, daha kasım ayındayız inşallah bu kar yağışının devamı gelir.

Hakkı Kaya,Özel İdarenin tesis sorumlusu Bu sene nasıl diyorum beklenti nedir?

Daha kış gelmedi bile ama yağan ilk kar bizi heyecanlandırdı, hazırlıklarımız tamam hafta sonu kızak pisti ve acemi pistini açıyoruz. Hayırlı olsun yeni sezan umarım bol bol kar yağar diyor.

Kar her yere eşit yağsa da her yerde aynı ismi almıyor...

Kastamonu’ya kar yağdı…

Ovada, ilçelerde, yükseklerde yolları kapattı.

Esaret oldu adı,

Barajlar boşaldı, toprak kurudu, ekinler baş vermedi köylü kar/yağmur duasına çıktı.

Kar her yere yağdı ama her yerde aynı adla anılmadı.

Kimi yerde esaret deseler de çoğu yerde bereket dendi.

Ben bir Çiniofilim yani İngilizce adıyla “chionophile” kar yağışlı ve soğuk havaları seven insan.

Bir sabah uyandığımda şehri kar altında görürsem, bu benim için esaret değil büyük bir özgürlük olur.

Cebrail Keleş-Balıkçı Şef

28 Kasım 2024 Kastamonu