İslam Dünyasında Bilim Ve Teknik Motivasyonu (II)

Abone Ol

"Vicdanın ziyası ulûm-u diniyyedir (dinî ilimlerdir). Aklın nuru fünûn-u medeniyyedir (modern fenlerdir). İkisinin imtizacı ile hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervâz eder (uçar). İftirak ettikleri (ayrıldıkları) vakit, birincisinde taassub; ikincisinde hîle, şübhe tevellüd eder." (Bediüzzaman S. Nursi)

ASR-I SAADET DÖNEMİNDEN ENDÜLÜS DÖNEMİNE BİLİM VE TEKNİK MOTİVASYONU

İslam'ın 6. yüzyıldan itibaren yayılması ile beraber; araştırmaların, öğrenmenin ve öğretmenin Müslüman toplumlar tarafından etkili bir şekilde teşvik edilmesi, tarihte çok kısa sayılacak bir süre içinde bilim faaliyetlerinin gelişmesine yol açmıştır. Medine döneminde, Müslümanların ele geçirdikleri savaş esirlerini kendi çocuklarına okuma-yazma öğretmelerine karşılık serbest bırakması vb. faaliyetler ve teşvikler daha dikkat çekici boyutlara ulaşmıştı. Bu dönemde, Müslümanlar öğrenmeyi ve öğretmeyi başlıca insanlık görevi ve bir nevi ibadet olarak algılamaktaydı.

Müslümanlar, bu özgüven ve motivasyonla kendilerini ve içinde yaşadıkları çevreyi ve kâinatı anlamaya yönelik araştırmalar yapmışlardır. İslam'da bilime, öğrenmeye ve düşünmeye verilen önem, aslında her dönemde insana verilen önemin bir göstergesi olmuştur. Matematik, felsefe, mantık, fizik, kimya, sağlık, astronomi, botanik gibi bilimlerle uğraşmalarının temelindeki motivasyon da budur. Müslümanlar, bilim ve sanatta en parlak dönemlerini yaşadıkları Miladi 7. yüzyıldan günümüze kadar yaptıkları bilimsel çalışmalarla ve yazmış oldukları bilimsel eserlerle; fen ve sosyal bilimlerinden mimariye, yazılı ve görsel sanatlara kadar birçok eser ortaya koymuşlar, Hıristiyan ve Yahudilere içinde yaşadıkları dünya hayatında nasıl düşünülmesi ve yaşanması gerektiğini öğretmişlerdir.

İslam’ın erken döneminde, Müslümanlar, manevî uyanış havasına ve zaferlerden doğan güvenlerine paralel olarak güçlü bir bilgi susamışlığıyla doluydular. Sonraki dönemlerde de Emevi, Abbasi, Selçuk ve Osmanlı hanedanları ve diğer devlet adamları ilmi araştırmaları birçok yönden teşvik edip desteklemişlerdir. Bu bilgileri, kendi dinî ve kültürel değerleriyle yoğurarak yepyeni bir şekle ve içeriğe kavuşturmuşlardır. Daha Hicri 1. ve Miladi 7. (1./7.) yüzyılda camilerde umuma açık ders faaliyeti başlatılmıştı. 2./8. yüzyılda önemli filologlar, edebiyatçılar ve tarihçiler büyük camilerde kendi eğitim kürsülerine (usṭuvāne) [sütun] sahip idiler. Bu camilerde eğitim-öğretimde derslerin ve tartışmaların nasıl olduğuna ilişkin bize ulaşan bilgiler yüksek bir akademik stile/sisteme tanıklık etmektedir. Bu büyük camiler, 5./11. yüzyılda devlet üniversiteleri kurulana kadar kendiliklerinden ilk üniversitelere dönüştüler [1-4]. Dünyanın ilk üniversitesi de 3./9. Yüzyılda, Fas’ta Müslüman bir kadın olan Fatima el-Fihri tarafından kurulmuştur [3].

İslamiyet’in ilk dönemlerinde, bu tür bir kavramsal dönüşüm ve buna paralel olarak gelişen öğrenme kampanyası, bilimsel gelişme yönünde, yüz yıl gibi kısa bir zaman süresi içinde ürünlerini vermiştir. Daha Emevîler zamanında bile, Emevî prenslerinden Hâlid bin Yezid (665-704), İmam Ca‘fer-i Sâdık (700-765), Horasan'lı Caâbir bin Hayyân (y. 721-805), Zunnûn-i Mısrî (öl. 860), Raâzî (860-925), İbni Sînâ (980-1037) ve Mecritî'nin (?-1007) modern kimyanın temeli sayılabilecek çok önemli deneysel çalışmalar yaptıklarını görüyoruz. Daha sonra fizikte Kindî (y. 796-872) ve yine fizikte optik alanındaki araştırmaları ile bilinen İbni Heysem (y. 965-1051); Matematikte Harezmî (y 780-850) ve Sâbit bin Kurrâ (y. 834-901); Doğa ve Felsefe bilimlerinde Farabi (879-950); zoolojide Câhiz (y. 776-869); Mühendislikte ilk robotu icat eden ve 60’tan fazla makine geliştiren Cezeri (1153-1233); astronomide İbni Heysem (y. 965-1051), Beyrûnî (y 973-1051), Zerkalî (1029-1087) ve İbni Şâtır (öl. 1375); tıpta Râzî (y. 864-925) ve İbni Sînâ (y. 980-1037); ve tıp, fizik ve felsefede İbni Rüşd (1126-1198); tarih, sosyoloji ve iktisatta İbn-i Haldun (1332-1406) ve Seyahatnamenin yazarı İbn-i Battuta (1304-1368) gibi Müslüman bilginleri bu dönemin önde gelen isimleri arasında sayabiliriz [1,5,6].

İspanya’da, Endülüs (“Müslüman İspanyası”) olarak adlandırılan ve 716-1492 arsında, 776 yıl süren İslâm hâkimiyetinin mümessili ilim, kültür ve sanat eserleri, bugün tüm dünya için de büyük önem taşır. Endülüs İslam dünyasındaki bilimsel gelişmeler, İslam medeniyetine yeni bir hamle, yeni bir dinamizm kazandırmıştır. Günümüze gelebilen pek az sayıdaki örneğine rağmen Endülüs’ten geriye kalan ilmi, kültürel ve mimari eserlerinden olan bazı plastik sanat eserleri ve çeşitli sanat alanlarına ait küçük boyutlu, fakat büyük hünerle meydana getirilmiş olan eşsiz nitelikteki eserler, Endülüs’ün üstün ilim, kültür ve düşünce hayatındaki erişilmez güzelliğini ve görkemini sergilemektedir [6,7].

“Bu dönemde (Endülüs İslam Dünyasında) Tıpta, eczacılıkta, astronomide, fizik ve matematikte dünya çapında bilginler yetişmiştir. Bu ilmî ortamda fikir hayatı da çok gelişmiş ve büyük fikir adamları ve filozoflar yetişmişti. İbn Tufeyl (Abentofol, 1106-1186), İbn Bâcce (Avenpace, Avempace, 1160?-1138), İbn Rüşd (Averroes, 1126-1198) ve İbn Meymûn bu mütefekkirlerin en büyükleri ve en meşhurlarındandır. Endülüs tefekkürü/düşüncesi, Doğu’daki Müslüman düşünürlerin bir taklidi ve tekrarı olmaktan kurtulmuş, özgünlüğü olan bir düşüncedir. Endülüslü Müslüman mütefekkirler, özgünlükleri ile İslam tefekkürüne ve medeniyetine hamle kazandırmışlardır. Bu tefekkürü, çok yönlü ve derin bir tefekkür olup, Batı’ya da tesirleri o derece derin olmuş ki âdeta Batı medeniyetinin kaynağını teşkil etmiştir.” [S. H. Bolay ; 6]

Ne var ki, Müslümanlar 12. yüzyıldan sonra, Haçlı Seferleri, Moğol istilaları gibi yıkıcı dış etkenlerin yanında sosyal, kültürel, iktisadi ve hukuki nedenlerden dolayı bilim konusundaki motivasyonlarını o dönemde bir ölçüde kaybetmişlerdir ve bunun sonucu olarak da, daha sonraki yüzyıllarda, bilim ve sanat alanlarındaki çalışmalar bu gelişmelerden olumsuz etkilenmiştir.

Bu yazı dizisnin son yazısı, önümüzdeki hafta “Osmanlı’dan Günümüze İslam Dünyasında Bilim ve Teknik Motivasyonu” olacaktır.

KAYNAKLAR

1.      Sezgin, F., İslam’da Bilim ve Teknik, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, 2008, Cilt 1.

2.      Yerinde, A., Kur’ân-ı Kerim’e Göre Bilimsel  Düşüncenin Temelleri, Ağrı İslâmi İlimler Dergisi (AGİİD), 2018 (2), 17-28.

3.      Hamidullah, M., İslam Peygamberi, çev. M. Said Mutlu,  İrfan Yayınevi, İstanbul 1966, s. 141.

4.      https://www.fikriyat.com/tarih/2018/07/30/ezber-bozan-musluman-kadin-fatima-el-fihri?fbclid=iwar08f74zt7skqlefqfadhmcp3hfjfbn5uoip_ntfgym6fcfz-07pqf8nrk8

5.      Kocabaş, Ş., İslam ve Bilim, Divan Dergisi, 1996 (1), 67-83

6.      https://islamansiklopedisi.org.tr/endulus#2-sanat

7.      Şeyban, L., Endülüs, Albaraka Türk katılım A.ş. Yayınları, S.: 212, 2014, İstanbul.

Prof. Dr. Zekeriya YERLİKAYA