İş dünyasında; yönetim modeli çeşitlemelerine baktığımızda, iki model dikkat çekiyor. "Nesne Odaklı Yönetim" ve "İnsan Odaklı Yönetim".
90'lı yıllardan sonra, dünyada etkisini iyice hissettiren; vahşi kapitalizm ve kıyasıya rekabet şirketleri ister istemez nesne odaklı yönetim anlayışına zorlamıştı. Bugün, küresel ölçekteki şirketlerin tepe yönetimlerine baktığınızda çoğunlukla nesne odaklı yöneticiler görürsünüz.
Nesne odaklı yöneticiler; dünyayı objeler gözlüğü ile algılarlar ve değerlendirirler. Dikkatleri, üretim prosesleri, projeler, malzemeler, kâr ve zarar üzerinedir.
Başarılı lider profilinde görmeye alışık olduğumuz; yüksek duygusal zeka nesne odaklı yöneticilerde pek aranmaz.
Duygusal zekâ (EQ) ; bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve yönlendirme yetisi, kapasitesi ve becerisinin ölçümünü tanımlamaktadır.
Duygusal zeka; toplum içinde var olabilmemizin, ilişkilerimizin, düşünme biçimimizin anahtarıdır.
Pandemi sonrası; tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar ve belirsizliklerin de etkisiyle aklı başında şirketler yönetim modellerini gözden geçirme kararı aldılar. Bir kısmı yavaş yavaş eski yönetim anlayışına, yani insan odaklı yönetim modeline dönmeye başladılar.
İnsan odaklı yönetim anlayışında başarı; insanların hayatlarına dokunma biçimi ile tanımlanır.
İnsan odaklı yönetim modelinde; Kişisel gelişimi teşvik eden, sürdürülebilir bir iş modeli ile şekillendirilen güçlü ve net bir vizyon ön plandadır.
Bu yönetim modeli güvene dayanır. Her çalışanın en iyi taraflarını ortaya çıkarmaya odaklanır. Ekiplerin ve çalışanların anlamlı birer rolleri olması sağlanır. Gurur duygusunu pekiştirir. Ekipleri ve çalışanları daha iyisi için zorlar. Herkesi “gerçek başarıyı” bulmaları için özgür bırakır. Olumlu ve içgörülü iletişim çalışanları ve ekipleri işlerini yaparken güçlü kılar. Tüm çalışanlarda şirketini sahiplenme ve aidiyet duygusu en üst seviyededir.
Kurumsal yapıdaki, büyük firmalarda; insan odaklı yöneticilerle çalışanlar mutlu ve huzurludur. Bu tür firmalar "Kişisel Gelişim Eğitimleri"ne büyük kaynaklar ayırırlar. Çalışanların kendilerini geliştirmeleri için fırsatlar sunarlar.
Nesne odaklı yönetim anlayışıyla bir yere kadar! Bu yönetim anlayışının; şirketlere kan kaybettirdiğini düşünüyorum. Tabi tek neden bu değil. rekabet, küresel dengeler, daralan pazar, tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar gibi başka nedenlerde var.
Özel sektörde, uluslararası ölçekte, kurumsal bir firmada 25 yıl çalıştım. İşe girdiğim yıllarda insan odaklı yöneticiler vardı. Çok mutlu ve huzurlu idik. 90 lı yıllardan itibaren onların yerini nesne odaklı yöneticiler aldı. Çalışanlar için herşeyin tadı kaçtı. Gözlemleyebildiğim kadarıyla, artık tüm dünyada; nesne odaklı yönetim anlayışı, yerini tekrar insan odaklı yönetim anlayışına terkediyor. Dünyanın en başarılı, en büyük şirketlerinin yöneticilerine baktığımızda da bunu net olarak görüyoruz.
Pandemiden ve dünyanın içinde bulunduğu ekonomik krizden daha az etkilenen, hatta güçlenerek çıkan şirketlere bakınız! İnsan odaklı yönetim anlayışının benimsendiğini göreceksiniz.
İnsan Odaklı yönetim modeline yeniden dönülmesini memnuniyet verici bir gelişme olarak gözlemlemekle birlikte bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Son zamanlarda bazı şirketlerde, "Home Office" dediğimiz "Evden Çalışma" modelinin uygulandığını görüyorum. Bu model bana göre, insan odaklı yönetim anlayışının, ekip ruhunun, yüz yüze iletişimin yarattığı sinerjinin en büyük düşmanıdır.
Belli alanlarda, küçük ölçekte uygulanmasının bir sakıncası olmayabilir. Fakat yaygınlaşmasının şirketlere zarar verebileceğini düşünüyorum.
Ülke yönetimi açısından baktığımızda da durum farklı değildir. Ülkeler bir kişinin aklıyla ve kararlarıyla değil Ortak akılla yönetilir.
Üstün vasıflara sahip, İnsan odaklı bir liderin; yüksek IQ ve EQ'ya sahip, herbiri alanında uzman insanlardan oluşturduğu ekiplerin ortak aklı ile yönetilir ülkeler.
İlyas Erbay