Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, deniz suyu sıcaklığının yol açması muhtemel yoğun yağış riski, her sel afetinde yaşanan can pazarı…
Sahil ilçelerimizin yeni iklim koşullarına ne oranda “dirençli” ve “korunaklı” olduğunu gündemden düşürmüyor.
Halk doğal olarak diken üstünde…
“Bozkurt afeti” akıllardan çıkmıyor.
Gündemde İnebolu’nun “Terminal Köprüsü” var…
Halk “yıkılıp yeniden yapılsın” diyor, kamu “yıkmam” kararında, kamunun dediğinin olacağı aşikar gibi görünüyor.
İnebolu’nun “hafızası” Mustafa Fakazlı ile konuştum konuyu…
Billur, net, bilimsel olarak ifade etti.
İnebolu şanslı…
Fakazlı kıymetli bir insan.
Sene 2007…
İnebolu Belediyesi Meclis Üyesi ve Başkan Vekili Mustafa Fakazlı, ilçenin siyasileri ve il milletvekilleri Orman ve Su Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nu makamında ziyaret ettiler, tek taleplerini soru haline getirerek arz ettiler, “Ne olacak İnebolu Çayı’nın hali?”
İnebolu heyetinin heybesi doluydu…
Belgeler, geçmişte yaşanan sel ve taşkın hikayeleri, dört başı mamur dertlerini dile getirdiler.
Bakan Eroğlu bir kağıt ve kalem aldı eline, çizmeye başladı projeyi, adım adım biliyordu yöreyi…
İnebolu heyeti masanın başındaydı.
Bir yandan çizdi Bakan Eroğlu…
Bir yandan anlattı.
Beş yüz yıl sonrasını dahi hesaba katıyordu Bakan Eroğlu, ki öngörüsü Bozkurt’ta gerçek oldu, vizyon bu işte…
“Asla nehir yatağıyla oynayamazsınız, daraltamazsınız, ayak yapıp üzerine park, otopark, kapalı alan yapamazsınız” dedi Bakan Eroğlu ve devam etti “Önce selin yerleşim yerine ulaşmadan önce kontrol altına alınması için önüne baraj ya da bent yapılması gerekir. İnebolu çayı iki kolun birleşmesiyle oluşuyor. Her iki tarafa da baraj yapılacak. Çay zemini ortada daha derin ve dar olmalı ki yazın su azaldığında toplu akarak kirliliğe neden olmamalı. Çoğaldığında yanlardaki ikinci kademe emniyet görevi görür.”
Bakan Eroğlu’nun çizdiği proje 2013 yılında sahaya indirildi, ancak “baraj” ya da “gölet” ismi verilen su tutma üniteleri göz ardı edildi, evvela İnebolu içindeki dere zemini ve duvarları yapılmaya başlandı…
Bakan Eroğlu çay zemini ve duvarlarını “taş dolgu” önerdi, ilerleyen yıllarda betona döndürüldü.
Yapımında aksaklık yaşandı çay içinin, müteahhit değişti, iş tamamlandı nihayetinde…
2020’lerde “Terminal Köprüsü” inşası başladı ve tamamlandı ilerleyen süreçte.
İyi de…
Bakan Eroğlu’nun “olmazsa olmaz” dediği baraj ve bent nerede kaldı?
Sel sorununa “başlangıcında” değil de “bitiş” noktasında çözüm aramanın kıymeti var mı?..
Elbette yok.
Teknik insanların aklına gelmeyeni…
Doğa hatırlattı.
Bakan Eroğlu’nun “olmazsa olmaz” dediği “gölet” için çalışma Haziran başında yaşanan sel riskinin ardından başlatıldı...
Suyu kaynağında tutmak “akıl edildi”.
Devam edelim…
Haziran ayı başında meydana gelen taşkın riski Terminal Köprüsü’nde alınan önlemler sayesinde atlatıldı, dozer ve insan gücü ile köprü üzerinde destansı emek verildi, risk bertaraf edildi.
Aşağı Hatıpbağı mahallesinde ikamet eden vatandaşlar “Köprü yıkılıp yeniden yapılsın” talebiyle Karayolları 15. Bölge Müdürlüğü’ne başvurdu…
“İlçe merkezine ulaşmadan önce rüsubat ve orman emvalinin ilgili kurum tarafından gerekli yapılarla tutulması halinde köprü gelen taşkını geçirecek niteliktedir” cevabı verildi.
Karayolları 15. Bölge Müdürlüğü “koordinasyon” bekliyor diğer kamu kurumundan…
“Rüsubat geldiği sürece köprü kesitinin arttırılması çözüm olmayacağından ilgili kurum tarafından rüsubat ve orman emvali önleyici yapıları acilen yapılması ve uniform akış rejiminin sağlanması adına köprünün memba ve mansabında tüm dere yatağının genişletilerek köprü ile uyumlu eski dere yatağının korunması gerekmektedir. Bununla beraber küresel iklim değişikliği ile alakalı olarak ilgili kurum tarafından yeni bir proje geliştirmesi durumunda köprü ile ilgili önlemler tarafımızdan değerlendirilecektir.”
Kamu kurumları arası “koordinasyon”…
Kastamonu’da “az rastlanır” bir haslet.
Hele…
“Karayolları” ile “DSİ” arasında.