“TOPLUMSAL BASKI OLUŞTURULUYOR”
Toplumsal baskı nedeniyle cenaze sahiplerinin yemek ikramına mecbur bırakıldığını vurgulayan Müftü Ataç, “Cenazelerde yapılan bir şey var. Biz sürekli hatırlatıyoruz. Diyoruz ki, bakın cenazelerde, mezarlıklarda veya cenaze sahibinin yemek vermesi bidattır. Ama her nedense, insanlarımız ne yapıyor biliyor musunuz, acaba toplumda ne derler, cenazesinde bir yemek veremedi derler diye toplum baskısı oluşturuluyor. Öyleyse kıymetli kardeşlerim ne olur Allah rızası için şu bidatı sonlandırmamız lazım. Onun için biz hocamızın cenazesinde ikram vermeyeceğiz. Sünnet olan cenaze sahibinin evine yemek getirmektir.” dedi.
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU “MEKRUH” DEDİ
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bu konudaki kararı ise şöyle:
“Bir yakınını kaybetmenin üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin, taziye için gelen misafirlere yemek hazırlayıp sunması ilave bir telaş ve sıkıntıya sebep olacağından mekruh görülmüştür (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 2/240). Bunun yerine komşular veya yakınlarının, cenaze sahiplerine ve uzaktan gelenlere ikramda bulunmaları sünnettir (Tirmizî, Cenâiz, 21 [998]).
Cenaze sahiplerinin mezarlıkta veya evde helva, ekmek gibi şeyler dağıtmalarının ise dinî bir dayanağı yoktur. Dinî bir gereklilik olarak görmeden yapılmasında bir sakınca olmayacağı söylenebilirse de bu tür uygulamaların kısa süre sonra cenazeyle ilgili bir dinî hüküm olarak algılanması tehlikesi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ikramlar dinî bir zorunluluk olarak yapılırsa, bidat ve hurafe sayılır.”