İmaj, sanal dünya ve ihlas

Abone Ol

İMAJ, SANAL DÜNYA VE İHLAS

"O, sizin suret, şekil ve dış görünüşlerinize değil, kalplerinize ve kalbi temayüllerinize bakar." (Hadis; Müslim, Birr, 33)

İMAJ ve SANAL DÜNYA

İmaj kavramı, Latince “imago” (resim) kökünden gelmektedir. Bilgi bilimi (epistemolojik) açıdan da insanın zihninde bir kişi, kurum, ürün, olay vb. hakkında geliştirdiği bilişsel ve psikolojik bir resmi yani algılarımızı ifade etmektedir.

İmaj, insanlar arasında bir iletişim aracıdır ve kişiliğimizi, bilgi ve birikimlerimizi, yeteneklerimizi anlatmamızı sağlayan bir tanıtım veya reklam aracı olarak da ifade edilebilir.

Sanal veya sanallık, Latince ‘simulation’ sözcüğünün karşılığıdır. Simulation/sanallık; olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek ve varmış gibi hissediyor olmak hâlini ifade eder. Sanallık, gerçeklerin görüntüye indirgenmesi olarak da ifade edilebilir.

İmaj ve sanal dünya arasındaki ilişki, dijital iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte daha da önem kazanmıştır. Sanal dünyada imaj, sanal dünyada var olan görsellerin nasıl kullanıldığını, nesneleri, kişileri ve ortamları temsil eder. İmaj ve sanal dünya arasındaki ilişkinin en önemli boyutlarından birisi de algıdır. Sanal dünyadaki imajlar, kullanıcıların bu dünyaları nasıl algıladığını büyük ölçüde etkiler.

Gerçeğe yakın grafiklerle ve görsellerle sanal ortamların daha inandırıcı ve etkileyici olması sağlanabilmektedir. Bu dünyadaki uygulamalar toplumun maddi ve manevi açıdan kalkınmasına hizmet edebileceği gibi, kötü niyetli, gayriahlaki ve dezenformasyon (kasıtlı yanlış bilgilendirme) amaçlı kullanıldığı durumlarda da toplumsal barışa, toplumun maddi ve manevi açıdan kalkınmasına olumsuz etki de yapabilmektedir.

İmaj, hem bireysel hem de kurumsal anlamda değerlendirilir. Bireysel imaj; bireyin yaşadığı ortamlardaki beden dili, giyiniş tarzı, sözel ifadeleri ve çevresindeki insanlarda bıraktığı olumlu veya olumsuz izlenim olarak değerlendirilir. Kurumsal imaj ise, bir kurumun diğer kurum veya insanlar tarafından nasıl algılandığına işaret eder. Kurumların kendilerini nasıl gördüklerinden ve kendilerini nasıl değerlendirdiklerinden ziyade başkaları tarafından nasıl görüldükleri ve nasıl değerlendirildikleri daha önemlidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde; kurumun dışarıdan nasıl imaja sahip olduğunun bilinmesi; kurumsallaşma, kaliteli ürün veya hizmet üretme ve verimlilik çalışmaları noktasında çok önemlidir. Bunu yapmanın en iyi yolu da ehliyeti ve liyakat esas alan bir yönetim anlayışına sahip olmak ve dijital/yenilikçi teknolojiler destekli, kalite güvence sistemlerine uygun bir yapılanmaya gitmektir.

Hem maddi hem de manevi anlamda hayatta başarılı olmak, kalıcı ve başarılı bir imaj oluşturabilmek ve dünya çapında markalaşmış/tanınmış bir değere ulaşmak herkesin ortak arzusudur. Bunu başarmak için de bireylerin, toplumların ve kurumların yenilikçi/dijital iletişim teknolojilerini verimli kullanması ve bununla birlikte kendi öz kültürüne ve milli kimliğine ve değerlerine bağlı kalarak hareket etmesi şarttır.

İmaj, kendiliğinden oluşan bir süreç değildir ve süreç içerisinde değişebilir bir özellik taşır. Toplumsal ve bireysel manada, bazı art niyetli grupların içinde yaşadığımız toplumun imajına müdahale edip, bu imaj üzerinden olumsuz algılar oluşturmalarına fırsat verilmemelidir (ırkçılık/yabancı düşmanlığı kavramları üzerinden ve DEAŞ, FETÖ vb sözde dini guruplar üzerinden İslâm dinine yönelik oluşturulmak istenen olumsuz algılar vb durumlar gibi…)

İmajlara ve bu imajları kullanan iktidarlara; kurumlara ve çıkar odaklarına karşı kitlelerin akıl ve ruh dünyasının korunması adına sosyal bilimcilere de önemli sorumluluklar düşmektedir.

İnsanların ehliyet ve liyakatten ziyade sahte bir imaj üzerinden layık olmadığı bir unvanı elde etmesi veya makama gelmesi veya bir güç elde etmesi, sosyolojik bağlamda hem kendisi hem de toplum için büyük sorunlara yol açar.

İHLAS ve SANAL DÜNYA

“İhlâs; bir söz söylerken, bir amelde bulunurken Allah’ın (c.c) rızasına uygun olarak hareket etmek” şeklinde tanımlanır... İhlas, riyadan uzak, sâf, samimi, sevgi ve bağlılıkla elde edilen rüçhaniyettir (üstünlüktür). İhlas, aynı zamanda hakka ve hakikate yaklaştıkça artan, uzaklaştıkça da azalan manevî bir değerdir.

Samimi ve gönülden (muhlis) olmak, ancak mutlak anlamda Allah’ın rızasına nail olmakla, yani aklımızı, kalbimizi, kin ve düşmanlıkla ilgili düşüncelerden ve su-i zandan uzak tutmakla olur.

İnsanın dünyası sanallaştıkça kalbin sezgi, aklın idrak gücü de zayıflamakta ve dolayısıyla insan, kalben tam bir tatmin olma duygusuna (mütmainliğe) ulaşamamaktadır.

Müslümanca yaşamak ve Müslümanca hissedebilmek, ancak sanal dünyanın dışındaki hakikate doğru bir yolculukla ve hakikate ulaşmakla mümkün olur.

Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı gerçek dünyadaki sergilediğimiz bir davranışı ve bu davranış neticesinde yaşadığımız duygu ve hisleri sanal aracılığıyla yaşayamayız ve hissedemeyiz.

İnsanlar arasında, İleri düzey teknolojik iletişim araçlarının kullanımıyla ortaya çıkan modern dünyadaki gösteriş hastalığı, saf ve halis niyetlere bulaşmış bir virüs gibidir ve bu virüsü büyüten de sanal dünyadaki olumsuz imaj putudur.

Bu gösteriş ve imaj putundan kurtulmanın yolu da Allah’ın emirleri ve peygamber efendimizin sünneti doğrultusunda bir hayat tarzını benimsemekten geçer.

Ameller niyetlere göredir… Sâf ve temiz bir kalp sahibinin amelleri de sâf ve temiz olur.

Şeytanın en büyük hilesi de niyetlere riya, kibir ve başka dünyalıklar karıştırmaktır.

Selam, sevgi ve saygılarımla…

Yararlanılan Kaynaklar:

1- Dr. Yılmaz ERGÜDEN (Ar-Ge Danışmanlık yönetim Kurulu Başkanı), İtibar Yönetimi Enstitüsü, Uluslara arası itibar Yönetimi Konferansı, 3-4 Ekim 2013, İstanbul.

2- https://www.timeturk.com/tr/makale/serdar-demirel/imaj-ve-ihlas.html

Prof. Dr. Zekeriya YERLİKAYA

İletişim: y.zekeriya@gmail.com