Sünlük Köyü Sepetçioğlu Osman Efe Tabiat parkı…
…
Kastamonu’ya en yakın ilçelerimizden biri olan İhsangazi eski adıyla Mergüzedeyiz. Merkeze yaklaşık 10 km uzakta Ilgaz’ın karşısında eteklerinde bir tepenin yamacına yaslanmış bir köy var.
Sünlük, eski adı Oymaklı.
Bozarmut, Kayapınar, Sepetçioğlu ve Ilgaz’a kadar çıkan bu yol çok güzel manzaralara sahiptir. Burası yıllar yılı özellikle de kış aylarında Sünlük-Bozarmut grup yolunda kar mücadelesi için sık sık uğradığımız bir güzergâhtır. Gide gele köylülerle de köyle de dostluğumuz, sımsıcak hasbıhalimiz, ilk günden bu zamana kadar hiç azalmadan devam etmiştir.
Kastamonu’nun en fazla kar tutan yerlerinden biri de Sünlük köy yoludur. Yangın Gözetleme kulesinin olduğu çamlıktepenin bir yüzüne yağan kar eskin(rüzgar) etkisiyle tamamen yola iner. Metrelerce yüksekliğe ulaşır. Dozerle, rotatifle yaklaşık 500 metrelik yolun açılması epey zorlu bir çalışma gerektirir. Öyle ki kardan masamızı yapıp yemeğimizi üstünde yediğimiz çok olmuştur.
İşte böyle bir kar mücadelesi gününün öyküsünü, buraları30 Ocak 2015 Nasrullah Gazetemizde yayınlanan yazımda anlatmaya çalışmıştım.
“Şükrü emmimin elinde küçük bir kirenden baston var kendi yapmış. Karlara bata çıka yürüyoruz.
-İstanbul’dan niye geldin bu karda, kışta, kıyamette, netcen buraları, kalaydın oralarda, sıcacık oturaydın deyince.
-İstanbul’a uşakların yanına gittim ama duramadık. Burası bir başka, İstanbul’u mesken tuttuk emme sevemedik bir türlü.
Elindeki kirenden bastonuyla yanımızdaki bir ağacı gösteriyor
- Aha şu ağaca bir bak,
Biz bu çamların dibinde, onların rüzgârıyla büyüdük. Nereye gitsek o rüzgârı ararız, yapamadık yaban ellerde evimize, ocağımıza döndük.…
Kız Uçtuğu Kayası
Aşağı Sünlük mahallesine giderken solda bir kaya dikkatimi çekiyor müthiş bir şey.
Şükrü emmim nedir burası diyorum.
Buraya atalarımızdan dedelerimizden duyduğumuz kadarıyla “Kız Uçtuğu Kayası” derler. Burada bir kız kendini kayalardan aşağı atmış. O yüzden bu adı almış.
Ağzım açık dinliyorum.
Hele anlat biraz daha desem de bilinen tüm öykü bu kadar. Aşağı kayanın başına iniyorum. Muhteşem gözüküyor. Karşıda Ilgaz dağları aşağıda mergüze ve ova köyleri.
Hemen ileride beşik taşları kayalıkları var.
…
Kız uçtuğu Kayasının başına oturup rüzgârı dinliyorum. Belki fısıldar bana bu talihsiz kızın öyküsünü diye.
Rüzgâr anlatmıyor, gizliyor, söylemiyor.
Kim bilir belki bir aşk öyküsüdür sonu hicranla biten.
Belki de kaderine kahreden bir genç kızın son çaresidir bu kayalıklar, Kimse bilmiyor sadece bir kız uçtuğu deniliyor o kadar.
10 yıl sonra yine Sünlük köyünde…
Sonbaharın ilk günlerinde yine Sünlük köyündeyiz.
Önde Muhtar Nihat Kara arkada biz gidiyoruz. Hem yürüyor hem de sohbet ediyoruz. 2 dönemdir muhtar olan Nihat’ın amcası da 7 dönem muhtarlık yapmış. Sünlük 9 mahalleydi şefim şimdi 6 ya düştü. Artık köyde genç nüfus kalmadı. Yazları biraz şenlenen köylerimizde birkaç hanenin dışında bacası tüten ev yok. Kışın geldin sen de gördün diyor.
İnce iyice kaybolmuş bir cılga (patika-Kağnı ) yolundayız. Arada bir önümüze alıçlar çıkıyor dibe dökülenlerden elimizin erdiğinden birazını alıyoruz. Muhtar Nihat uyarıyor; aman şefim kurdun kuşun hakkını onlara bırakalım. Onların marketi yok.
Ilgaz tüm haşmetiyle karşıdan görünüyor. Durup hem soluklanıyor hem de bu doyumsuz manzarayı seyrederken tertemiz yayla havasını içime çekiyorum. Topladığım alıçlardan sağlam çürük demeyip bir bir yiyorum..
Muhtar sesleniyor, - Gidelim artık şefim yolumuz uzun…
Alıçların birazını cebime koyup yola devam ediyoruz.
Yol desem de aslında eski bir kağnı yolu sanırım. Kimse bilmiyor tarihini. Bir görünüyor bir kayboluyor. Ha var ha yok. Biraz endişelenip önümde yürüyen muhtarıma sesleniyorum,
-Muhtarım gideceğimiz yeri biliyor musun, bak bu dağda bayırda kaybolmayalım.
-Valla şefim ben varken kaybolma şansın yok, burada doğdum bu dağlarda büyüdüm her taşını, her kayasını bilirim. Buraya yolum pek düşmedi, uzun zaman önce geldiydim o kadar.
Doğa harikası Sünlük Kapıkayası…
Ben uzun zamandır bu coğrafya da gezerim. Genelde her yerini gördüğümü düşünürdüm. Epeydir bir yeri görünce hiç bu kadar şaşırmamıştım.
Nasıl anlatsam ki,
Bir yamaç düşünün gün doğumuna bakan dümdüz bir yer. Karşısında Ilgaz dağları, aşağıda gümüş renkleriyle parlayan dereler, zümrüt yeşili ormanlar, kırmızı çatıları seçilen ötede beride serpilmiş gibi duran birkaç öbek köy evleri var.
İşte bu yamaçta, bu manzaraya bakan bir kemer var.
Yerel ismi Kapıkayası.
Bu kemerli yapı tıpkı bir kale girişi, ya da bir tapınak benzeri bir tabiat anıtı haline gelmiş. Elle tek tek kesilmiş gibi duran kayalar öyle bir şekil almış ki, doğal mı insan yapımı mı anlamak zor. Kastamonu’daki birçok tabiat güzelliğini bizzat gören biri olarak diyebilirim ki şimdiye kadar gördüğüm en ilginç yapı.
Gidebildiğimiz, çıkabildiğimiz her açıdan fotoğraflıyor dron çekimi yapıyoruz.
Burasının mutlaka jeopark ya da tabiat anıtı olarak tescillenmesi gerektiğine inanıyorum.
İnanılmaz güzellikte bir yer.
Adı hazır Sünlük Köyü Sepetçioğlu Osman Efe Tabiat parkı…
Sünlük tam bir tabiat parkı her köşesinde bir farklı güzellik önümüze çıkıyor. İşte dipsiz görünen ve insanın başını döndüren kız uçtuğu kayalıkları. Yerel öykülerde buradan uçan bir kız anlatılır. Adı bilinmeyen kızın, hikâyesi de o derece belirsizdir. Sanki herkesin hayal gücüne bırakılmıştır.
Beştaşlar/Beşik taş anıtı…
Muhtar Nihat Kara ile yine yollara düşüyoruz. Bu sefer bizi yıllardır her gördüğümde hayran olup sadece uzaktan çekmekle yetindiğim taş anıtlara götürüyor. Biz diyor buraya beşik taş deriz. Kayanın şekline bakarak beşiğe benzetilmiş olabilir başka da bilgim yok diyor.
Aracımızın çıktığı yere kadar gidip sonrasında yürüyoruz.
Az sonra tıpkı küçük bir Kapadokya misali milyonlarca yıldır rüzgârın, karın, yağmurun oya gibi işleyip şekil verdiği devasa anıtların yanına varıyoruz. Her biri farklı açıdan bambaşka görünen eşsiz yapılar. Bir tanesi hakikaten beşik gibi görünüyor.
Sepetçioğlu Osman Efemin gezdiği dağlarda…
Beş taşlarda en zirve noktasından aşağılara bakıyorum. İhsangazi gözüküyor. Arkamda Ilgaz dağları yan tarafımda kız uçtuğu yarı…
İşte şurada bir yerde Sepetçioğlu köyü var.
İster istemez bu dağlarda gezenleri düşünüyorum, ben gibi onlar da hayran olmuş mudur?
Sepetçioğlu Osman Efem buraya gelip de, “Yassıl dağlar Osman Efem de geliyor” demiş midir?
Mahpusluk zamanında gözünü her kapattığında Ilgaz’ın eteklerindeki köyü bu kayalıklar gelmiş midir aklına?
…
Bir teklifim var?
Şimdi bize düşen Sepetçioğlu Osman Efemin doğduğu topraklardaki gezdiği dağlardaki bu harika tabiat anıtlarına sahip çıkmak. Burasını tabiat parkı ilan etmek, ayrıca bu doğal güzellikleri korurken aynı zamanda da bu yörenin tarihini de ön plana çıkarmak.
Kastamonu uşağı, atasına Osman efemizin adına en yakışan yere ismini verecektir.
Ne diyordu Sepetçioğlu’nun türküsünde,
“Ne yaman olur Kastamonu uşağı
Yasıl dağlar yasıl, Osman Efem de geliyor, yandım...”
…
Haydi, bakalım söz Kastamonu’nun yaman uşaklarında…
08.10.2024 Kastamonu İhsangazi-Sünlük
Cebrail Keleş/Balıkçı Şef