Hiçbir sevgi sınırsız değil, hiçbir sevgili kusursuz değil..

Abone Ol

Aşkım beni ne kadar seviyorsun? - Dünyalar kadar. Oğlum-kızım anneyi, babayı ne kadar seviyorsun?
Dünyalar kadar. Sahiden nedir bu sevgimizin ölçüsünü belirlediğimiz dünya? Dünya mı küçük, sevgi mi
büyük? Yoksa biz bir yanılgı içinde miyiz? Aslında biz şunu yaşıyoruz da ifade etmek için mi böyle bir abartılı yola mı başvuruyoruz. Evet, bir insan bir insanı sevebilir. Hatta çok sevebilir. Bunu çok yoğun hissedebilir de.

Ama dünyalar kadar değil. Asla değil. Her türlü aşırılık iyi değildir. Marjinalliğin sonu hüsrandır. Kimse hiç kimseyi uğruna ölecek kadar, öldürecek kadar sevmemeli. Unutulmamalı ki nefretin başlangıç noktası sevgidir. 

Matematikte hani bir sayı doğrusu vardır hepimizin bir şekilde öğrendiği. Hani eksi sonsuzdan
başlayıp artı sonsuza kadar giden.. Sevginin başlangıç noktası çok önemli. Artı birle başlaması gereken sevgi, artı sonsuzla başlarsa o sevgi her geçen gün azalmak, tükenmek ve eksiye doğru geçiş yapıp hızlı bir şekilde nefrete dönüşmek zorunda. Sonra mı? Dünyalar kadar sevdiğimiz insanlara dünyayı dar ediyoruz. Hatta o kadar çok sevmişiz ki bu dünyada bizim dışımızda nefes almasına dahi müsaade etmiyoruz. Sonra diyoruz ki ya benimsin ya kara toprağın.

Sosyal medya hesaplarında hep sevgi ve aşk karelerine rastlarsınız. Sevgi ve aşk sözcükleri büyük
puntolarla ve özel karakterle yazılır. Ayrılık ve veda sözcükleri ise rastgele menüde ne varsa onunla
yazılıverir hemen. Çünkü bitmiştir. Dönüşü yoktur. Hele bir lafımı yerine göndereyim de içim rahatlasın önceliği vardır. Oysa dürüst ve adil olan insan ne yapar? Daha bir özen gösterir. Yolların ayrılması geçmişi yok etmemeli. Yaşanmışlıkların bir kıymeti olmalı. Delikanlı adam kendini, delikanlılığını nikah salonunda değil mahkeme salonunda gösterir. Bir ortaklığın bitirilmesi gibi değildir gönül bağının bitirilmesi. Rakamlar hayatımızı kolaylaştırmak için icat edilmiş muhakkak. Her türlü ortaklığın kurulması ya da bitirilmesi rakamlarla mümkündür. Ama bu rakamlar gönül işlerinde pek fazla bir işe yaramaz. Verirsen senden azalmayacak tek şey sevgidir. Ver kardeşim zarar etmezsin. Bir daha belki hiç karşılaşma ihtimalinin olmayacağı birini sevebilmek...Sonuç ve beklenti odaklı düşünmek günümüz insanının çok gizli bir hastalığıdır. Öyle bir hastalık ki toplumu içten içe kemirir. İnsan ilişkilerinde muhakkak bir beklenti odaklı hareket edilmesini yaygınlaştırır. Toplumda iyiliğin, güzelliğin, sevginin, saygının, merhametin ve adalet duygusunun rafa kaldırıldığı gerçeğiyle karşılaşırsınız.

2023 yılı içerisindeki verilere göre bugüne kadar 234 kadın cinayeti işlenmiştir. Peki nedir bu kadın
cinayetleri? Nedir bu cinnet hali? Bir erkeği böyle cani yapan nedir? Ahlaki düzen, yasal düzenlemeler, eğitim sistemimiz mi? Toplumsal bir baskı sonucu mu bu erkekler kadın düşmanı oluyor? Üzerine kitaplar yazılan, devletin pozitif ayrımcılık uyguladığı, aklı selim herkesin en azından kınadığı kadın cinayetleri nedir? Olayın elbette ekonomik, psikolojik ve sosyolojik çok yönü var. Benim bugün konum bu değil zaten. Beni ilgilendiren tarafı bu kadınları öldüren caniler bir zamanlar o kadınları çok seviyordu. Dünyalar kadar seviyordu. Neden çok sevdin ki kardeşim? Neden öldürecek kadar seviyorsun ki? Onun bu dünyadaki tek yaşama sebebi sen misin? O da bir insan, onun da duyguları değişebilir. Düşünceleri değişebilir. Hatta bu duygu ve düşüncelerin değişmesine sebep olan da muhtemelen sensindir. Delikanlıysan, özgüven problemin yoksa gel önce kendi duygu ve düşüncelerini gözden geçir. Ve kimseyi öldürecek kadar sevme...

“Hayattaki en güzel şey; tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen sizin hâlâ muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olmasıdır.” diyor Ernest Hemingway. Bu da hem kendimizin hem muhatabımızın kusurlu olabileceği gerçeğini hatırlatıyor. Kişinin kendi kusurlarını görmesi ve kabul etmesi ve mümkün olduğunca bu kusurlarını düzeltmeye çalışmasıdır asıl olan. Yaratılış itibariyle eksik ya da kusurlu yaratılmışız, her birimizin güçlü, zayıf ve eksik yanlarımız var. Bir ilişkinin başlangıcına dikkat edecek olursanız kişi kendinde olmayanı karşı tarafta aramaz mı? Ondan değil midir kısa boyluların uzun boylu takıntısı, somurtan kişilerin çok konuşan esprili kişileri tercih etmesi, kanun dışı yaşantısı olanların kanun insanlarına hayranlığı, fakir olup fakirliğini özümseyememiş olanların zenginliğe ve zenginlere olan düşkünlüğü, zayıf ve iradesiz insanların güçlü ve karakteri oturmuş kişilere olan ilgisi? Sorun bunların olması değil, bunun bir gerçek olduğunun bilinmemesi hatta bir süre sonra bu gerçeğin unutulmasıdır. Kendi gerçeğimizi görmek, bilmek ve unutmamak dileğiyle...

Kadir ARMAN