“Hey gidi”

Abone Ol

“21 Mayıs 1959”, Ziya Demircioğlu’nun “Doğrusöz” gazetesi manşete çekmiş, “Hava seferleri hazırlıkları ilerliyor”…

“20 güne kadar seferler başlıyor”.

O tarihte acep kaç ilde “havaalanı” umudu vardı?..

Kastamonu’ya “kadim vilayet” dememizin sebepleri var.

“Devlet Hava Yolları” Kastamonu’ya sefer koymaya karar veriyor o vakit, “Uzunyazı” meydanında derhal hummalı çalışma başlıyor, 3 bin civarı ağaç kesiliyor, “buldozer silindir” zemini düzlüyor, telsiz kurmak için uzmanlar geliyor, belediye terminal binası inşaatına girişiyor, bir yandan şehir merkezi ile havaalanı arasındaki yolun etüt çalışması için kollar sıvanıyor…

Telaş büyük.

İlde büyük heyecan olduğu ortada…

Eldeki olanaklar ile dört koldan imece.

Kastamonu-İstanbul arasında seferler başladı…

Ancak, kah yolcu sayısındaki yetersizlik kah farklı nedenlerden dolayı olsa gerek, seferlere bir süre sonra nokta konuldu.

Bir vaktin Kastamonu’su buydu…

1959 yılında “uçan”.

(Kıymetli dostum Ümran Baskıncı, büyükbaba ve babasının “Kesercioğlu” kütüphanesinden getirdi “Doğrusöz” gazetesi nüshasını, teşekkür ederim…

Ve daha nice kıymetli “Kastamonu” belgesini.

Elbette doğru adrese teslim edilecek “emanet”…

“Kastamonu Kent Tarihi Müzesi”.

“Kesercioğlu” ve “Baskıncı” ailelerine şükran…

Kent tarihimize olan katkılarından ötürü.)

Kırışıoğlu köyünden iki mühendis

Meslek erbabımız ile kasvetli bir muhabbetin içindeydik, yalan dünyanın kirli suyunu doluya koyuyorduk almıyordu, boşa koyuyorduk dolmuyordu…

Berrak bir deniz sahiline indik ansızın.

Kapıdan başını utangaçça uzatan bir genç kız, “Kitaplara bakabilir miyim?” dedi, “Nutuk” ve “Kayıp Dünyalar Atlası” dikkatini çekmiş kapının önünden geçerken…

Buyur ettik.

Harry Potter’ın kız versiyonunu düşünün, büyük gözlüklerin altında zeka fışkıran bir surat, naif bir kişilik…

Rafların tepesine istif edilmiş kitapları inceledi sessizce.

Meslek erbabımız son okuduğu kitabın yazarını sordu…

“Dostoyovski”.

Kastamonu-Araç istikametindeki “Kırışoğlu” köyünden…

Göl Anadolu Lisesi mezunu, Uludağ Üniversitesi’nden elektrik- elektronik mühendisi olarak mezun olduktan sonra, şehrimizdeki bir firmada çalışıyor.

Hem “fen”…

Hem “sosyal”.

Ablası girdi kapıdan…

Tosya Fen Lisesi mezunu, Samsun’da yazılım mühendisliği bölümünde öğrenci, “siber güvenlik” üzerine çalışmayı hedefliyor iş hayatında.

Kasvetli muhabbetimiz bir anda dağıldı meslek erbabımızla…

Dünya güzel, dünya doğru, dünya umut dolu.

Babalarını çocuk yaşarında kaybeden iki kız kardeş, Kırışoğlu köyünden şehre gele gide, “mühendislik” bölümlerini kazandılar…

İkisinin de hedefleri var.

İsimlerini sormadım…

“Rol model” çünkü onlar.

Türkiye’yi muasır medeniyet çizgisinin üzerine çıkaracak gençlik ordusunun iki neferi…

Daha nice akranları ile “yarış bittikten sonra da koşan atlar”.

Bilim insanı oldukları gibi…

“Hikmet” ve “irfan” ile de kuşanmış durumdalar.

İletişim numaralarımızı da alıp vermedik…

Nasılsa aynı istikamette yürüyen insanların yolları illa bir yerde kesişir yine.

O kadar çoklar ki…

“Toprakta karınca, suda balık”.