Giden gitti

Abone Ol

Yavuz Seven abimiz uzun uzun uzadıya mesaj yazmış yine, Göl köyünde yapımı planlanan “orman entegre” projesinin nasıl heba edildiğini anlatıyor, Süt Fabrikası’nın özelleştirmesinden yakınıyor…

Kıymışlar işte vaktinde, ne yapalım şimdi, ağlayalım mı?

Üretimden kopmuşuz o vakit…

Zamana uyup “tüketici” olmanın yolunu tutmuşuz.

180 derece dönüşü bugün hala yapamadık…

Ağlayacaksak asıl buna ağlayalım.

“Orman Entegre”…

1970’li yılların sonunda iki dönem Orman Bakanlığı görevinde bulunan hemşerimiz Vecdi İlhan tarafından hazırlanan, “modüler mobilya” hedefli bir “orman entegre” tesisi idi, 1980 darbesi ile defteri dürüldü.

Lojmanları yapılmıştı oysa…

Fabrika temelindeydi sıra.

O alan özelleştirildi sonra…

“Kastamonu Holding” vesaire.

E Kastamonu Süt Fabrikası’nın ürettiği kaşar dillere destanmış o zaman…

Özelleştirildi, bitti, gitti.

Yas mı tutalım şimdi?..

Umumuzda mı?

Giden gitti…

Kalan sağlar kurtarır mı?

Not: 12 sene evvel Orman Genel Müdürlüğü her il için bir ya da birkaç adet sembolik ağaç türü belirledi, fidan üretti ve dikmeye başladı…

2012 yılında 200 çeşitten toplamda 700 milyon fidan.

Her ilde bir ya da iki ağaç türü sembol ağaç olarak planlandı…

“Kiraz” Giresun’un, “mavi ladin” Ordu’nun sembolik ağacı oldu, 81 il için çalışma yapıldı.

İstanbul ilkbaharda “erguvan”…

Sonbaharda “ıhlamur”.

“Kastamonu”…

Hangi ağaç semboldü?

Not 2: Şehrimizde ortaokul öğrencileri okul bahçesinde siyasi bir partinin el işaretini yapıyor, fotoğraflar ayan beyan propaganda amacıyla yayımlanıyor, üniversiteye siyaset girmesinden korkarken yıllardır…

Siyaset yaşı ortaokula indi.

Yazıktır…

Vebaldir.

Maarif idarecilerinin hangi siyasi görüşün militanı olduklarını öğrendik son birkaç ayda…

Yakıştıramadım.

Bir hikaye anlatayım…

Görün gerçek maarif yöneticiliği nasılmış?

Sene 1986, Kastamonu Lisesi birinci sınıf talebesiyim, okul müdürümüz “İsmail Dönmez”…

Rahmet olsun.

Ağır istibdat altındayız!..

Nefes aldırmıyor!

Dönemde birkaç kez “üst baş yoklaması” yapılıyor derste, “korkutucu” bir durum, “aklımız çıkıyor”…

Titriyoruz.

Üzerimizde bir şey olacağında değil…

Korkuyoruz yine de.

Bir kitap buldu öğretmen…

Sıranın gözünde.

Aman Allah’ım sanırsınız atom bombası…

Kitap ve öğrenci derhal müdür odasına götürüldü mevcutlu.

Okul çalkalandı…

İsmail Dönmez’in tepkisinin büyük olacağı dilden dile yayıldı.

Fena oldu hakikaten…

Kitabın sahibi öğrenci disiplin cezası ile birkaç haftalığına okuldan uzaklaştırma aldı, yediği sopayı söylemiyorum, okul sallandı.

Milliyetçi bir partinin kitabıydı bulunan…

Hiçbir yasadışılığı ve tehlikesi olmayan, edebi hatta, hikayemsi bir kitap.

Yetmişti İsmail Dönmez’in tüm sigortalarını attırmaya…

Kaç gün lafını etti, hiçbir siyasi görüşün okulun kapısından içeri giremeyeceğine dair nutuk attı, kafamıza çaktı.

O günlerden bu günlere geldik…

Okullar “teşkilat” binası, müdürler “parti idarecisi”, öğrenciler “militan” mı oldu?

Rahmetle anıyorum İsmail Dönmez’i…

Eline tek damla su dökemez bugünküler.