Uzun ince bir yol yürümedi o…
Göktaşı misali, evren boyunca bir uçtan öbür uca uçtu, uçtu, uçtu.
Konağı olmayan bir yolculuktu…
Yeri, yurdu, mekanı olmadı.
Olamazdı…
Farkındaydı.
Hiç de niyet etmedi zaten…
Nasip de olmadı.
Yerlisi olmadı dünyanın…
Geldi geçti.
(Yaşar Ziyai Oktay 23 Şubat 2019’da aramızdan ayrıldı…
Yanında götürdü dostlarının aklını, fikrini, kelimelerini.
5 sene geçti kıyametin üstünden…
Daha az konuşur oldum.
Ne akıl ne fikir kaldı çekmecemde…
Bana ne madalyonların arka yüzlerinden.)
Not: İl Maarif Müdürlüğü ile Kastamonu Üniversitesi “eğitim işbirliği protokolü” imzaladı, İl Maarif Müdürlüğü web sayfasında protokolün amacını ifade eden metin en başta “arıza”, ne için imzalandığını (en azından ben) anlamak namümkün…
İçinden çıkmak için “eğitimci” olmak lazım herhalde!
Kastamonu Üniversitesi web sayfasındaki metin ise anlaşılır…
“Yükseköğretim” farkı olsa gerek.
Tane tane ifade etmiş “Kastamonu Üniversitesi” tarafı…
E orda da “beylik” bir ara başlık atılmış ki, az buz iddialı değil hani, “Kastamonu’da Eğitim Atılımı” ne demekse!
Kastamonu da tam bu atılımı bekliyordu sittin senedir hani!..
“Kurum amirlerinin gönülleri olsa da ah bir protokol imzalasalar da eğitimde atılım olsun” diye.
“Türkiye Yüzyılı” vurgusu yapılmış İl Maarif Müdürlüğü’nce…
Kusura kalmayın, bu “edebiyat” ile istikamet ancak “İlkçağ Yüzyılı” olur, ortaçağda bile fren tutmaz.
Kendileri bilirler atılımlarını ve yüzyıllarını…
Umut ederiz dedikleri gibi olur.
Kastamonu’nun ihtiyacı var çünkü…
“Eğitimde Atılım” yapmaya.
En azından bu gerçeğin farkına varılmış…
Bilmeden de olsa ikrar edilmiş.
(İl Maarif Müdürlüğü web sitesindeki metni lütfen Türk Dili ve Edebiyatı uzmanları değerlendirsinler…
Nedir bu?
Misal…
Uzun cümlenin virgül ile kesilmesinin ardından gelen “Öğrencilere verilen barınma hizmetlerinin daha verimli gerçekleşmesi amacıyla çalıştay, konferans ve paneller düzenlenmesi konusunda…” cümlesiyle ne ifade ediliyor?
Sadece bu konu için çalıştay yetmemiş, konferans lazım hatta panel dizisi…
Öyle mi?
Sadece biri bu arızanın…
İl Maarif Müdürü’nün açıklamasını içeren cümle ise “düşük”.
Nasıl emanet edelim çocukları?..
Türk Dili ve Edebiyatı “içler acısı” olan kuruma.)
Not: İlkokulun unutulmaz hatıralarından biri “stajyer öğretmen” dönemleri idi…
Yılın belli döneminde, eğitim fakültesinin üst sınıflarındaki öğretmen adayları ilkokullara dağılır, evvela derslere dinleyici olarak girdikten sonra öğretmen nezaretinde ders de işlerlerdi.
Günümüzde de yapılır muhakkak…
Olması gereken bir “staj” çünkü.
“Cumhuriyet İlkokulu”…
Gelen öğretmen adayı yüksekokul öğrencileri ile “arkadaş” olurduk, “abi, abla” düzeyinde, “imrenirdik” onlara.
(Karıştırıyor muyum bilmem, kendisi de “çek eder”, önceki maarif müdürümüz Cengiz Bahçacıoğlu’nu hatırlıyorum misal…
İddia etmiyorum.
Stajyer olarak gelmişti…
Başarılı bir öğretmen adayıydı.)
Güzel günlerdi…
Kastamonu siyah beyazdı.
Beyaza toz konmazdı…
Siyaha söz olmazdı.
Not 2: “Ücretli öğretmenlik” uygulaması var…
“Genellikle devlet okullarında kadrolu öğretmenlerin yetersiz olduğu derslerde veya dönemlerde görevlendirilen öğretmenlere verilen bir unvandır. Ücretli öğretmenler, genellikle ders başına ya da saat başına ücret alırlar ve kadrolu öğretmenler gibi sabit bir maaş veya tüm sosyal haklara sahip değillerdir.”
Ulusal medyadaki haberlere göre, içinde bulunduğumum eğitim yılında, “60.12 TL olan ücretli öğretmenlerin ek ders ücreti saatlik 75.15 TL”…
Bir saatlik ders ücreti ile bir bardak ithal kahve içilemiyor.
Ücretli öğretmenliğe bel bağlamış bir vatandaş…
Asgari ücret seviyesini yakalayabilir mi?
Maksimum 30 saat haftada dersten ayda 120 saat eder…
Birim fiyat ile çarpıldığında “asgari ücret” altı.
Özel sektör “asgari ücret altı” ücret veremiyor…
Devlet veriyor öğretmenine.
Ücretli öğretmen “sendikalı” olabiliyor mu?..
Olamıyor.
Ücretli öğretmene yazık…
Öğrenciye daha yazık.