Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas TBMM’de konuştu, bu sayede dünyaya “Türkiye mazlumun yanında, vahşinin karşısında” mesajı verildi, duyanlar duymayanlara anlatsın…
Sivil katliamını seyreden “medeniyet” utansın.
Filistin’in nasıl Osmanlı toprağından çıktığı…
Birinci Paylaşım Savaşı yıllarına gitti zihnim.
O dönem Kudüs, Nablus, Afrin, cümle Filistin cephesinin elden çıkmasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü “işaret eden” kimi iddiaların tam da “suyu bulandırma” olduğunu bir kez daha hatırlamak gerekti…
O coğrafyayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk kaybetmedi.
Birinci Dünya Savaşı’nda “Filistin-Suriye Cephesi” açıldı, “Kanal Cephesi” adı da verilen bu cephe sonrasında “Sina-Filistin-Suriye Cephesi” adı ile anıldı, 1915 Şubat ve 1916 Ağustos’unda “Kanal Harekatı” sonucunda İngilizler Filistin güzergahına ilerlediler, Mart ve Nisan 1917’de yaşanan çatışmaların ardından, İngilizlerin yoğun hazırlıklarına planlarına karşılık veremeyen Osmanlı Ordusu, Gazze ve Kudüs’ü kaybetti. İngilizlerin Filistin’e taarruzları 19 Eylül 1918’deki Nablus Meydan Muharebesi ile zirveye ulaştı ve Amman, Şam, Beyrut ve Halep Osmanlı idaresinden çıktı…
Mevzunun kısa hikayesi bu.
Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün 1999 yılı yayımı olan “Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü” derde derman bir kaynak…
Mustafa Kemal Paşanın “istifa dilekçeleri” bölümünü nokta virgülüne dokunmadan paylaşıyorum.
“23 Eylül 1917: Atatürk’e, Doğu cephesindeki muharebelerde gösterdiği yararlar nedeniyle ‘Muharebe Altın İmtiyaz Madalyası’ verilmesi.
24 Eylül 1917: Atatürk’ün Halep’ten Enver Paşa’ya -20 Eylül1917 tarihli, raporuna- ek raporu : ‘Cephede iki ordu karargâhının bulunmasının lüzumsuz ve hatta savunma için sakıncalı olacağı, Falkenhayn’ın Sina cephesinde kullanılmasında ısrar edilecek olursa kendisinin 7. Ordu Komutanlığı’ndan affolunması.’ (Raporun bir örneği de Dördüncü Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa’ya gönderilmiştir. Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı tarafından Sina cephesi iki bölgeye ayrılmış, bir bölge 7. Ordu Komutanı olarak Atatürk’ün, diğer bölge 8. Ordu Komutanı olarak General von Kress’in komutasına verilmiştir. Atatürk raporunda bu noktaya temas ediyor).
29 Eylül 1917: Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın, Atatürk’ün 20 Eylül 1918 tarihli raporuna cevabı: ‘…Sina cephesinde Kress Paşa’nın 8. Ordusu yanında 7. Ordu Komutanı sıfatıyla tam bir başarı ile hizmet göreceğinize eminim.’
30 Eylül 1917: Atatürk’ün, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya yazısı: ‘Sina cephesine bu kadar çok ordu karargâhı sığmayacağı hakkındaki görüşümün lütfen dikkate alınmasını rica ederim.’
2 Ekim 1917: Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın, Atatürk’ün 30 Eylül 1917 tarihli telgrafına cevabı: ‘Sina cephesinin iki ordu bölgesine ayrılmasını pek tabiî bulurum.… Bundan başka Sina cephesinde bulunacak kıtaların harekâtını sevk ve idare etmekle görevlendirilmiş olan Mareşal Falkenhayn Paşa’nın söz konusu harekâtın muvaffakiyetle neticelenmesi için en doğru karar ve önlemleri alacağına eminim. Bu husustaki itimadıma zatıâlinizin de iştirak buyurmanızı rica ederim.’ Yıldırım Orduları Grubu Komutanı General Falkenhay’ın Atatürk’e yazısı: ‘…Sina cephesinde görev almakta tereddüt eylemekte ısrar buyurup buyurmadığınız hakkında acele cevap verirseniz zat-ı devletlerine pek müteşekkir kalacağım.’ Atatürk’ün Enver Paşa’nın 2 Ekim 1917 tarihli yazısına cevabı: ‘Asla benim hatam olmaksızın beni resmî sıfat ve yetkimle kullanmaya imkân görmeyen veya niyet etmeyen, içinden hesaplı bir âmirin elinden haysiyet ve şerefi kurtarmak mümkün değildir.’ (Atatürk bu yazısına General Falkenhayn’ın 2 Ekim 1918 tarihli yazısı ile buna verdiği 3 Ekim 1918 tarihli cevabın bir örneğini de eklemiştir).
4 Ekim 1917: General Falkenhayn’ın Atatürk’ün 3 Ekim 1917 tarihli yazısına cevabı: ‘…Vaziyetimiz son anda bu kadar ehemmiyetli makamların komutanlarında değişiklik yapılmasına müsait olmayacak kadar ciddidir. Bana kalırsa hem bu husustaki mesuliyeti üzerine alamam, zannediyorum.’
6 Ekim 1917: Atatürk’ün, General Falkenhayn’ın 4 Ekim 1917 tarihli yazısına cevabı ve 7. Ordu Komutanlığından istifası: ‘Komuta vaziyetini en iyi bir surette hal için zat-ı devletlerine imkân bırakmak suretiyle olsun hizmet arz edebilmek maksadıyla ordu komutanlığından kesin şekilde istifa ediyorum.’ (Atatürk bu mektubun bir suretini de Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya göndermiştir. (Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın Atatürk’ün 3 Ekim 1917 tarihli yazısına cevabı: ‘Sina cephesinin 7. ve 8. Ordulara ne suretle bölüneceğini ve bu kuvvetlerini nasıl kullanacağını Mareşal Falkenhayn Paşa’dan sormuştum. Cevap gelinceye kadar mevcut durumu değiştirmek istemiyorum. Sizden bir süre daha vaziyetin korunmasını rica ederim.’
7 Ekim 1917: General Falkenhayn’ın Atatürk’ün 6 Ekim 1917 tarihli yazısına cevabı: ‘Dünkü mektubunuzun kapsamı tamamıyla anlaşılamadığından bu sabah saat on birde beni görmenizi rica ederim. Böyle bir mühim meselede harekete geçmeden önce her şeyi açıkça bilmekliğim ve görmekliğim lâzımdır. Sizinle şahsen ve karşı karşıya münakaşada bulunmaksızın neticeye varmaya muvaffak olamayacağımı sanıyorum.’ (Ö.A.Ö.M., s.100). : Atatürk’ün General Falkenhayn’ın 7 Ekim 1917 tarihli yazısına cevabı: ‘Dünkü tarihli mektubumla arz ettiğim izahattan başka bir maruzatta bulunamayacağımdan dolayı affımı rica ederim.’
9 Ekim 1917: Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın Atatürk’ün istifasına cevabı: ‘Telgrafınızı okudum. Gerçekten bu vaziyette bu vazifeyi yapma müşkül olacağını takdir ediyorum. 2. Ordu Komutanı olarak Fevzi Paşa ile karşılıklı yer değiştirmeniz uygun görülerek onaya sunulmuştur.’ (Atatürk, bu telgraf üzerine Başkomutan Vekilliğine istirahat ihtiyacı olduğunu ifade ile İstanbul’a hareket için izin istemiş, uygun cevap gelmesi üzerine İstanbul’a hareket etmiştir. H.A.Y., s.185). : Atatürk’ün tekrar Diyarbakır’da bulunan 2. Ordu Komutanlığına atanması (Atatürk, bu atamayı kabul etmediğinden işlem yürürlük kazanmamış, kendisi 2. Ordu Komutanı sıfatıyla izinli sayılarak Halep’ten İstanbul’a gelmiştir.)
31 Ekim 1917: İngilizlerin, Sina cephesinde taarruza geçmeleri. İngiliz taarruzunun gelişmesi sonucu Sina cephesindeki Osmanlı ordusu geri çekilmiş, 9 Aralık 1917 günü İngilizler Kudüs’ü ele geçirmişlerdir.
7 Kasım 1917: Atatürk’ün, İstanbul’da Genel Karargâhta görevlendirilmesi
9 Aralık 1917: Kudüs’ün İngilizler tarafından işgali.
12 Aralık 1917: Atatürk’ün Veliaht Vahdettin ile tanışması, Almanya seyahatinden 2 gün önce Vahdettin’in Vani köyündeki köşkünde olmuştur.
19 Eylül 1918: General Allenby komutasındaki İngiliz birliklerinin Filistin cephesinde genel taarruza başlaması (Bu sabahki İngiliz taarruzu karşısında 8. Ordu cephesinin yarılması üzerine 4. ve 7. Ordular da düşman tarafından çevrilme tehlikesinde kalmışlardı. Atatürk bu durumda uygun koşullar altında muharebeye devam için 20 Eylül 1918 günü birliklerine Şeria nehrinin doğusuna çekilme emrini verdi. Bu karar üzerine 7. Ordu birlikleri düzeninin ve savaş kudretini bozmadan Rayak’a, oradan da Halep’e çekildi.
21 Eylül 1918: Atatürk komutasındaki 7. Ordu birliklerinin Şeria nehrinin doğusuna geçmek üzere çekilme hareketine başlaması
22 Eylül 1918: Atatürk’e –olağanüstü hizmetleri ve ordusunu imhadan kurtardığı için- fahrî yaverlik unvanı verilişi
26 Eylül 1918: Dera’ya gelmiş olan 7. Ordu’nun lağvı, emir ve komutanın 7. Ordu Komutanı Atatürk’e devredilmesi
27 Eylül 1918: Atatürk’ün Liman von Sanders’in emri ile Rayak Bölgesi Komutanlığına atanması: ‘…Mustafa Kemal Paşa’nın mümkün olan çabuklukla Rayak’ta emir ve komutayı eline alması.’ İlerleyen İngiliz taarruzu karşısında geri alınan 7. ve 4. Ordu birliklerinin Şam-Rayak çizgisine çekilmeleri.”
Tarihi gerçek bu…
Osmanlı Ordusu’nu yöneten Almanların harekat planını Gazi Mustafa Kemal Atatürk eleştiriyor, tavrını “istifa” ile ortaya koyuyor, sonuçta eleştirilerinin haklılığı ortaya çıkıyor.
Filistin cephesinin düşmesinin müsebbibi Alman paşalar ve onlara biat eden Osmanlı ordu idaresi…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ikazları dinlenseydi sonucun bambaşka olacağı aşikardı.