Fatih – Fetih – Kastamonu

Abone Ol

Bir çağ açıp çağ kapatan ve FATİH ünvanını bileğinin hakkıyla kazanan Sultan 2. Mehmed’ in İstanbul’u fethinde pek çok amil katkı sunmuştur; askeri, tarih, coğrafya, kimya, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, cebir hatta divan şiiri alanındaki ciddi eğitimi ve inancı önde gelen etkenlerdir. Fatih ve Kastamonu köprüsünü en iyi anlatan ilimizin önemli değerlerinden Cevdet Yakupoğlu hocamdır. Bu yüzden sözü kendisine bırakıyorum:

Bunların yanında acaba Fatih’in üzerinde etkisi olan başka değerler yok mudur? Elbette vardır. Bir insanı hayatta en fazla etkileyen, üzerinde en fazla emeği olan annesidir. Onun kucağında veya dizinin dibinde az bir zaman bulunsa da yine fark etmez, insan annesinden alacağını alır. Fatih de annesinden bir şeyler almış olmalıdır.

Eli öpülesi ve takdir edilesi bu kadın, II. Murad’ın zevcelerinden Tâcünnisa Halime Hatun idi. Osmanlı sarayına Candaroğlu başkenti Kastamonu’dan gelin gelmişti. Çocukluk ve gençlik günlerini geçirdiği bu şehirde babası İbrahim Bey ve büyük babası İsfendiyar Bey’in himayesinde iyi bir eğitim ve terbiye görmüştü. Halime Hatun, kışları Kastamonu’da günlerini geçirirken, yazları ise Candaroğullarının yazlık merkezi Devrekâni’de ikamet etmekte idi. Candaroğulları sarayı, Selçuklu ve Çobanoğulları saraylarının kültür mirasçısı olup, devrin meşhur âlimleri bu saraya gelip beylerin hizmetine girmişti. Kutbeddin Şirazi, Mukbil oğlu Mü’min, Eskişehirli Tâceddin bunlardan bazıları idi. İsfendiyar Bey devrinde Kastamonu bir bilim merkezi haline gelip, Konya, Kütahya ve Bursa saraylarıyla boy ölçüşüyordu.

İsfendiyar Bey, Osmanlılar ve Karamanoğulları ile birlikte Anadolu’da üstünlük yarışında ilk üçte idi. Türk hükümdarlarının cihangirlik davası atalarından ona da geçmişti. Kastamonu, Çankırı, Sinop, Samsun onun yönetimi altında idi. Ancak Osmanlılar Batıdaki fetihler sayesinde İsfendiyar Bey’in gücünün ötesine geçmişlerdi. Nihayet İsfendiyar Bey’in toprakları küçüldü, 1423’te ise II. Murad’la yaptığı savaşı da kaybetti ve barış imzaladı.

Anlaşma maddelerinden birine göre II. Murad, kız kardeşlerini İsfendiyar Bey’in oğulları İbrahim ve Kasım beylere verecek, İsfendiyar Bey ise güzel torunu Halime Hatun’u II. Murad ile nikâhlayacaktır. Böylece Candaroğulları ile Osmanlılar bir kez daha hısımlık kuracaktır. Nitekim daha önceki yıllarda da Osmanlıdan Kastamonu’ya birkaç defa gelin gelmiştir. İsfendiyar Bey’in annesi de Osmanlı şehzadesi Süleyman Paşa’nın kızı idi.

II. Murad, düğün için devlet ileri gelenlerinden Elvan Bey, Şerefeddin Paşa, Reyhan Paşa ile kadınlardan Daye Hatun, Merih Bola ve Şah Ana’yı kalabalık bir düğün heyetiyle birlikte Kastamonu’ya göndermiştir (1425). İsfendiyar Bey, bu heyet şerefine Kastamonu’da ziyafet ve eğlenceler tertip etmiş, II. Murad’ın gönderdiği hediyeleri kabul etmiş, Osmanlı dünür heyetine kıymetli hediyeler sunmuş ve gösterişli bir düğün sonunda Halime Hatun’u göz kamaştıran çeyiziyle beraber Bursa’ya yolcu etmiştir. Aynı günlerde II. Murad’ın kız kardeşleri de gelin olarak Candaroğulları ülkesine uğurlanmıştır.

Halime Hatun düğünden sonra bir süre Bursa’da ikamet etmiş, sonra Sultan II. Murad onu Edirne’ye götürmüştür. Bu Hatun, II. Murad’ın 1451 yılında vefatından sonra bir süre daha yaşamış ve Bursa’da vefat etmiştir. Kabri de Bursa’dadır.

Son yıllarda Fatih’in annesinin Sırp despotunun kızı olduğuna dair ileri sürülen iddialar bugün için artık çürütülmüştür. II. Murad, Sırp despotunun kızını babasının hatırı için alsa da onu yanında tutmamıştır. Bu kadın, II. Murad’ın ölümünden sonra ülkesine gönderilmiştir. Çocuğu olmamıştır. Müslüman da değildir.

Birçok Osmanlı kaynağı Fatih’in annesi olarak İsfendiyar Bey’in torununu göstermiştir. Dolayısıyla Sultan Mehmed’in yetişmesinde Kastamonu’nun da hizmeti olmuştur. İstanbul’un fethi sırasında İsfendiyar Bey’in oğullarından Kasım Bey de görev almış, hatta Fatih onu elçi olarak Bizans’a göndermiştir. Kastamonu’dan donanma malzemesi de gönderilmiştir.

Fatih, 1460’ta Kastamonu’yu aldığında İsfendiyar Bey’in torunu İsmail Bey hükümdardı. Fatih, onu huzura kabul ettiğinde bu beye elini öptürmemiş ve onunla kucaklaşarak “Sen benim ulu biraderimsin” diye hitap ederek ona saygı göstermiştir. Çünkü İsmail Bey, Fatih’in annesinin kardeşi yani dayısı idi. Fatih de bunu elbette bilmektedir.

 KAYNAK : FATİH, FETİH VE KASTAMONU, Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU, Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, 29 Mayıs 2010

…..

İsrail Terör Devleti’ nin Filistin topraklarındaki vahşet, katliam ve soykırımı hız kesmeden devam ediyor.

İsrail ve soykırım destekçisi ülkelerin ekonomilerine katkımız da aynı hızda sürüyor!

Arz-ı Mev’ ud demiştim geçen hafta, hiç merak edip bakan oldu mu?