Devlet iyi İşletmeci midir?

Abone Ol

Bugünkü konumuz ekonomide devletin rolünün ne olması gerektiği üzerine olacak. İşe derinlemesine değil yüzeysel bakarsak devletin firma sahibi olmasını ekonomi açısından olumlu olduğunu sanabiliriz. Şimdi “Bize ne! Fabrikanın sahibi ha devlet olmuş ha birey olmuş” diyebilirsiniz. Yazımızı okuyunca biraz daha fikir sahibi olacaksınız.

Kamu kurumlarında işgücü verimliliği düşüktür: Bu konuya Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’nın sözleri ile başlıyoruz. Siz onu TV ekranlarında “Taşfırın erkeği Haluk” olarak tanıyorsunuz. Sözleri aynen şöyle.

Kimsenin oturup yıllarca sadece maaş alıp ama ‘ben oyuncuyum’, ‘ben tiyatrocuyum’ demesi doğru gelmiyor. Çalışmayacaksanız ‘istifa edin’ diyorum. Hakkaniyetli olmaya çok özen gösteriyorum." Birçok arkadaşımıza, ‘gidin dizi-filmlerde oynayın, para kazanın, görünür olun, isminiz marka değeri taşısın’ diyorum. Bunu destekliyorum. Herkese de izin veriyorum. Ama sözleşmelerinde ‘asli görevinizi aksatmamak’ kaydıyla. Bazı oyuncularımız 15 sene boyunca oynamamış. Dışarıda dizi çekiyor, kendi özel tiyatrosu var, maaş alıyor ama çalışmıyor. Bunlar istifa ettiler. Lale devri bitti. Sayıları çok fazla değildi. Çalışmak isteyen çok fazla oyuncu var. Çalışmayan oyuncunun teşviklerini ödemiyorum.”

Bu sözü neden mi paylaştım? Çünkü kamu kurumlarının genel bir sorununu güzel biçimde özetliyor. Kamu kurumlarında işgücü verimliliği düşüktür. Bakın devlet tiyatrosunda adamlar yolunu bulmuş, 15 sene boyunca bir tane tiyatro oyunu oynamamış. Sizce özel sektörde böyle bir şey olabilir mi? 15 sene boyunca yan gelip yatarak maaş alan biri olabilir mi? Üstelik bu tiplere sorsan Devlet Tiyatrolarından düşük maaş aldığından, ülke ekonomisinin kötülüğünden falan bahseder. Hiçbirinin “15 sene boyunca çalışmadığım halde maaş aldım, benim gibiler nedeniyle ülke ekonomisi zarar görüyor” diye düşündüğünü sanmıyorum. İşgücü verimliliği düşük olduğu için memurlar da düşük maaş alırlar. Kemal Sunal filmlerini izleyerek 1970 ve 1980’lerin memurlarının yaşam standartları hakkında fikir elde edebilirsiniz. Geçinebilmek için ek iş yapan memurlar bile vardı.

Yatırımlar yanlış alanlara yönelir: Teoriye göre yatırımlar en fazla kâr elde edilen alanlara kayar. Bunu bir örnekle anlatalım.

Kâr Oranı

Alkollü İçki, sigara

%1

Savunma Sanayi

%100

Yukarıdaki tabloda iki sektör ve bu sektörlerde elde edilen kâr oranları bulunmaktadır. Siz yatırımcı olsanız hangisine yatırım yapmak istersiniz? Normal durumda kişiler savunma sanayinde yatırım yapmayı, fabrika açmayı düşünür. Ama eğer devlet sektöründeyse bu kural böyle işlemez. Türkiye’de “Tekel” diye bir kurum vardı. Daha da geriye dönersek “Uyuşturucu Maddeler İnhisarı” bile vardı. Tekel adı aslında tek satıcının olduğu piyasa türüne verdiğimiz bir ad. Türkiye’deki Tekel kurumu ise alkollü içki ve sigara sektöründe devletin tek satıcı olduğu kurumdur. Yıllarca Türkiye kaynaklarını alkollü içki ve sigara yatırımlarına kaydırdı. Özel sektör üç kuruş kazanacağı alkollü içki fabrikası yerine milyonları götüreceği yazılım, savunma sanayi, teknoloji alanını tercih eder. Bu arada Tekel kurumu nedeniyle Türkiye’de alkollü içki ve sigara tüketiminin yükselmesi sonucu ortaya çıkan zararları da hatırlatalım. “Alkole neden Yüksek Vergi Konmalı?” isimli makalemi okursanız nedenlerini daha açık anlarsınız. Vatandaşlarının çoğunun Müslüman olduğu ülkede bile devlete gereğinden fazla rol verirseniz bu tip hataları sıkça görebilirsiniz.

Kamu kurumlarının kendini yenileyebilme kabiliyeti zayıftır: Kurumlar yıllar içinde sürekli gelişmelidir. Japonlar buna “Sürekli İyileşme” diyor. Yani kurumlar sürekli kaliteyi yükseltmeye, maliyetleri düşürmeye, ürün çeşitliliğini artırmaya çalışır. Devlet kurumları ise bu konuda zayıftır, kendilerini kolay kolay yenileyemez. Bu konuyu Sümerbank örneği üzerinden anlatalım. Sümerbank, ucuz hazır giyim ürünlerini üreten Devlet kuruluşu idi. Ben çocukken Eminönü’nde satış yeri vardı. Ürünleri sağlam idi ama kalite sadece sağlamlıkla sınırlı değildir. Renk, desen, ürün çeşitliliği gibi unsurlar da vardı. Sümerbank bu konuda çok zayıf kaldı. Hazır giyim sektöründe Türk özel sektörü yatırım yapmaya başlayınca kendini yenileyemeyen Sümerbank rekabet edemez hale geldi. Örneğin; LC Waikiki, De Facto, Cotton gibi markalara gittiğinizde bilmem kaç tane farklı gömlek, pantolon çeşidi ile karşılaşıyorsunuz ama Sümerbank’ta bu çeşitlilik yoktu, iki tip gömlek ve iki tip pantolon vardı. 1990’lı yıllarda Türkiye’de özel sektörün tekstil, hazır giyim alanında açılım yapması ile beraber rekabette geriye düştü. 1990’ların gençleri artık Sümerbank’tan giyinmeyi tercih etmiyordu. Bakmayın siz şimdi “Ah Ah! Sümerbank vardı” diye dövünen yaşlılara… Bu yaşlılar 1990’lı yıllarda gençlerdi ve Sümerbank’ın kapısının önünden geçmiyorlardı. 1970’li yılları yaşamadım, bilmem ama 1980’li yıllarda ise fazla alternatif olmadığı için halk mecburen gidiyordu.

Kamu kurumlarının zarar etmesi durumunda ülke ekonomisine olumsuz etkisi büyük olur: Bir önceki maddede kamu kurumlarının gerekli yenilenmeyi yapamadığını, sürekli iyileşmeyi yapamadığını ve geri teknoloji kullanır hale geldiklerini söylemiştik. Kamu kurumları zarar edince Devlet vergi gelirlerinin bir kısmını mecburen bu zararı karşılamak için ayırır. Bu konuyu 1990’lı yılları hatırlatarak başlayalım. Ülke ekonomileri çeşitli zamanlarda krize girebilir. Türkiye 1990’lı yıllarda birkaç tane kriz yaşamıştır. Bu kriz zamanında Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT) adını verdiğimiz kamu kurumlarının zarar ettiği ortaya çıktı. Bu kurumlar 1990’lardan itibaren başlayarak özelleştirilmek zorunda kaldı. Çünkü kamu işletmelerinin zararlarını karşılayan devlet gerekli kamu malları (iç ve dış güvenlik, adalet vb) arz edemiyor; altyapı yatırımlarını yapamıyordu. Hatta kamu malları arz etmek için borç alıyor. Borç aldıkça daha fazla borç almak zorunda kalıyor, giderek daha yüksek faizle borçlanıyor. Böylece devlet hem kamu malları arz edemiyor hem de borçlanıyor. Bu nedenle de devlet, kamu işletmelerini özelleştirmek zorunda kaldı.

Şimdi özetleyelim. Devlet kötü bir girişimcidir. Bunun nedenleri de şunlardır. Birincisi; Kamu kurumlarında bir süre sonra aşırı istihdam yaşanır. İşgücü verimliliği düşüktür. 15 sene boyunca çalışmayan tiyatro oyuncuları vardır. İşgücü verimliliği düşük olduğu için ücretler de yüksek değildir. İkincisi; kamu kurumları kâr ilkesi ile çalışmadığı için kaynakları yanlış yere yönlendirir. Türkiye’de devlet milyonları götüreceği savunma sanayi yerine üç kuruş kazanacağı alkollü içki fabrikaları açmıştır. Üçüncüsü; kamu kurumları zaman içerisinde kendisini yenileyemez ve özel sektörle rekabette geriye düşer. Zarar etmeye başlar. Dördüncüsü; devlet bu zararı karşılamaya çalışınca da yapması gereken asli görevleri (iç ve dış güvenlik, adalet) için yeterli parası kalmaz, hatta borçlandıkça borçlanır.

Prof. Dr. Serkan DİLEK

Kastamonu Üniversitesi