Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından TBMM toplandı, İsmet İnönü “Cumhurbaşkanı” seçildi, “11 Kasım 1938”…
Tebriklerin ardından evine dönen Cumhurbaşkanı İnönü, özel kalem müdürünü çağırttı ve “Bıraktığım yerden başlayacağım, Kastamonu Valisi’ni Ankara’ya davet edin” dedi.
Başbakanlık görevini bıraktığı günlerde, 1937 Eylül'ü, Kastamonu’yu ziyaret edecekti çünkü…
Kastamonu, bu ziyaretten müjdeler bekliyordu.
Vali Avni Doğan ertesi gün Ankara’ya vardı, Pembe Köşk’te Cumhurbaşkanı İnönü’yü ziyaret etti, sadece İnönü ailesinin bulunduğu sofrada ağırlandı…
Yemekler sade ve gösterişten uzaktı.
Cumhurbaşkanı İnönü sordu…
“Vali bey, bıraktığım yerden başlayacağım. İki gün sonra Kastamonu’dayım. Bana ne ikram edeceksiniz?”
Vali Doğan cevapladı…
“Paşam, büyükleri bir koridorun içine sokarak, önceden hazırlanmış öğretilmiş insanlarla temas ettirirler. Bun, bunu yapmayacağım. Siz doğrudan doğruya halk ile konuşacak, şikayet ve dileklerini dinleyeceksiniz."
Vali Doğan Kastamonu’ya döndü, emniyet ve düzeni korumak için hiçbir tedbir almayacağını duyurdu, bu görevi halka verdi…
50 bini aşkın vatandaş 6 Aralık günü Cumhurbaşkanı İnönü’yü Olukbaşı'nda karşıladı.
Kastamonu’da 4 gece kaldı, her gün bir ilçeye gitti, son gece Vali Doğan ile baş başa toplantı yaptı…
“Anlat bakalım, vilayetin için benden neler bekliyorsun? Bütün yurtta yeni bir hamle ve hareket yaratmak için muayyen bir düşüncen var mı?”
Vali Doğan evvela vilayet için talebini dile getirdi…
“Kastamonu’da Cumhuriyet Hükümeti olarak esaslı bir tesis yapılmamıştır. Bu vilayetin değer taşıyan iki mahsülü vardır: Elma ve kendir. Her iki ürünün istihsalini çoğaltmak için hükümetçe ciddi bir yatırım yapılırsa, Kastamonu halkını gerçek bir refaha kavuşturabiliriz. Taşköprü’den Araç ilçesine kadar su kenarında kendir ekmeye uygun yirmi bin dönüm tarla vardır. Bugün bunun üçbin dönümü ekiliyor. Sebebi, kendir liflerinin ayrılmasında çok iptidai bir usul kullanılmasıdır. Kendir balyaları bir aya yakın suda bırakılarak dış kabuğu çürütülüyor ve her sap kendir birer birer el ile liflere ayrılıyor. İlk ağızda bir kendir suyu fabrikası kurulursa istihsal miktarını beş kat artırabiliriz. Esasen böyle bir tesis fikri, hazırlanmış olan planda yer almıştır. Bir türlü tatbik mevkiine konması bazı yüksek mevkilerde bulunan zevatın işine gelmiyormuş, bunların İstanbul’daki bir kendir fabrikasında hisseleri varmış. Duyduğuma göre bu şirket senede sermayesinin birkaç misli kar getirmekte imiş. Bu yüzden Kastamonu’nun kendir işi ele alınmıyormuş.”
Cumhurbaşkanı İnönü, Vali Doğan’ın söylediklerini İktisat Vekaleti’ne sordu, Sümerbank İdare Meclisi ve Vekalet içinde bazı zevatın İstanbul’daki kendir fabrikasına ortak oldukları ortaya çıktı…
Cumhurbaşkanı İnönü “Sizi Ankara’ya çağıracağım, buna ait daha geniş bilgi ve belge toplayın” talimatı verdi Vali Doğan’a.
Cumhurbaşkanı İnönü, Vali Doğan’ı da yanına alarak, İnebolu’dan "Savarona" yatı ile Zonguldak’a hareket etti…
Vali Doğan mutluydu, bu sayede hükümet merkezinden Kastamonu için genişçe bir yarım koparması mümkün olacaktı, Cumhurbaşkanı İnönü'ye refaket etti.
Cumhurbaşkanı İnönü Ankara’ya döndükten sonra Vali Doğan’ı çağırttı, kendir fabrikası ile tüm dökümanları beraberinde Ankara’ya götürdü, köşkte toplanıldı…
Cumhurbaşkanı İnönü yanı sıra Başbakan Celal Bayar, Sümerbank Umum Müdürü Nurullah Esat Sümer vardı köşkün kitaplarla dolu bir odasında.
Cumhurbaşkanı İnönü konuyu Başbakan Bayar’a izah etmesini istedi Vali Doğan’dan…
Yapılmış tüm etütleri, girişimleri, araştırmaları bir bir anlattı ve sözlerini şöyle bitirdi Vali Doğan: “Kastamonu’nun kendir davası Ege’nin üzüm ve incir davasından daha az ehemmiyetli sayılamaz. Taşköprü’den Araç ilçesine kadar uzanan dereboyu tarlaların ekilmesine yardım edilirse, Kastamonu'ya senede 25-30 milyon lira girecektir. Bunun için fabrikanın, elyaf suyu fabrikasının kurulması ve kendir ekicilerine kredi ve teknik yardım yapılması icap eder. Cunhuriyet hükümetlerinin şimdiye kadar en küçük bir yatırım yapmadığı bölge halkı bunu ümit ve heyecanla beklemektedir.”
Sümerbank Müdürü Nurullah Esat Sümer teknik ve mali bilgi verdi…
Söz konusu fabrikanın 1,5 milyon liraya kurulabileceğini söyledi.
Başbakan Celal Bayar konuştu…
"Vali, kendir ekicilerini bir araya toplayarak bir kooperatif kursunlar. Bu kooperatif, istihsali artırmak için muhtaç oldukları fabrikayı kurmaya teşebbüs etsin, biz kendilerine yardım edelim. Hükümet şimdilik Kastamonu’da böyle bir fabrikanın kurulmasını düşünmüyor.”
Vali Doğan tutamadı kendini…
“Memleketimizde kooperatifçilik fikri yerleşmiş ve benimsenmiş değildir. Bunu Başvekil bey bilirler. Ege bölgesinde kendi teşvik ve himayeleri ile kurdurulan kooperatiflerin hiç birisi kendilerinden beklenen sonucu vermemiştir. Kalkınma ve imar planında yeri olan bu tesisin kurulmasında vazgeçilmesi üzerinde bir sürü rivayetler dolaşıyor. Başvekile rica ederim, bu işi tekrar ele alınmasına müsaade etsinler.”
Başvekil Bayar kısa cevap verdi…
“Başka türlü yapamam.”
Oda buz kesti…
Duvar saatinin sesi dışında odada ses yoktu.
(Vali Doğan kitaba not düşmüş…
“Birkaç yıl sonra, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde bir kendir fabrikası kurulmuştu. Fakat, bu fabrika, istenilen değildi. Devlete ve Kastamonu’nun başına bela olan bu fabrika, kendir değil, hammaddesi dışarıdan getirilen 'jüt' işlemektedir.”)
Not: Kültür insanı, kıymetli hemşerimiz, değerli ağabeyim Fahri Özbek gönderdi Avni Doğan'ın "Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası" isimli kitabını...
Nasıl minnete geçti anlatamam.
Sağ olsun...
Var olsun.
Yazı dizisi halinde bir kaç kelam edeceğim kitaptaki pasajlardan...
Vali Doğan'ı bir kez daha şükranla anıyorum.