Merkez

Cumartesi Sohbetleri’nin 165’inci hafta konuğu Tunay Kamer oldu…

Hz. Pir şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı, İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetleri’nin 7. Dönem Ocak Ayı 165’nci hafta konuğu (Dijitalleşme; Doğru Bilinen Yanlışlar) konusuyla" Kastamonu Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. S. Tunay Kamer konuşmacı olarak katıldı.

Abone Ol

Cumartesi sohbeti İmam Hatip öğrencilerinden Kur’an-ı Kerim Okuma Kastamonu İl Birincisi Hafız Mısırlıoğlu’nun Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. 

Hz. Pir Külliyesi Bayraklı Konak’ta 06 Ocak 2023 Cumartesi Günü saat 15.30’da yapılan Cumartesi Sohbeti’nde konuşan Hz. Pir şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Başkanı Mehmet Çiftçi, “Hz. Pir şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfımızca düzenlenen Cumartesi Sohbetlerimize ara vermeden devam ediyoruz.

İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetleri’nin 7. Dönem Ocak Ayı 165’nci programına kadar ulaştık. 165’nci program konuğumuz Dijitalleşme; Doğru Bilinen Yanlışlar) konusuyla" Prof. Dr. S. Tunay Kamer oldu. Her ay iki ayrı konuğumuzu ağırlayarak katılımcılarımıza değişik konularda bilgilendirmeye devam ediyoruz. Cumartesi Sohbetlerimize katılan konuşmacılarımıza, davetlilerimize, hemşerilerimize, Hocalarımız ve öğrencilerimize, STK başkan ve Yöneticilerimize ve tüm katılımcılarımıza Vakfımız adına çok teşekkür ediyorum ” dedi.

Dijitalleşme; Doğru Bilinen Yanlışlar konusunda sunum ve konuşmasını yapan Kastamonu Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. S. Tunay Kamer’de şunları söyledi, “

İnternet yeni nesile nasip olmuş en büyük nimetlerden bir tanesi, ama onu faydalı amaçlar için kullanırsak. İnternete bakıldığında gelişmeleri oradan takip edebiliyoruz. Dolayısıyla hayatımızda aslında ciddi anlamda yer edinen bir. Gelişme bakıldığında şimdi bununla ilgili şunu söyleyebiliriz, yani dünyada nüfusa baktığımızda ortalama 8 milyar dünya nüfusu var, 5,6 milyarı akıllı cihazları kullanıyor. 5,19 milyarı internet kullanıcısı. 4.88 milyar kişinin de sosyal medya kullandığını gözlemliyoruz. Yani hayatımızda aslında 2 boyutu var. Birincisi internet boyutu internetle birlikte yapmış olduğumuz o habere ulaşım ya da ciddi araştırmalarımız veya ödevlerimiz veya merak ettiğimiz bir takım bilgilerin keşfedilmesi. Diğer taraftan eğlenme ya da boş vakitleri değerlendirmek ya da memleketten haber almak ya da geçmişteki arkadaşlarımızı bulmak amacıyla ya da çok beğendiğiniz fikirlerin saygı duyduğunuz ünlü ya da bir akademisyen ya da ileri gelen bir kişinin görüşlerini takip etmek ya da paylaşımlarından bir nebze de olsa yararlanmak amacıyla sosyal medya platformlarını yoğun bir şekilde kullandığımızı gözlemliyoruz. Dünyadaki bu gelişmeler Türkiye de benzer özellikler taşıyor. Hatta Türkiye bazı konularda daha önde olumlu mu olumsuz mu? Tabi bu takdiri size bırakıyorum. Türkiye'de 14-65 yaş arasındaki kişilerle ilgili yapılan çalışmada sosyal medya kullananlarının yüzde 90.6’sının neredeyse tamamı Instagram kullanıyor. Yani internet erişimiz varsa akıllı bir cihazınız varsa dolayısıyla sosyal medya kullanıyoruz. Whatsapp ikinci sırada geliyor. Facebook'a bakıyoruz Facebook aslında Türkiye'ye ilk giren platformlardan bir tanesi. Özellikle genç kesimler birazcık Facebook kullanmıyor, orta yaşın üstündekiler daha fazla Facebook kullanıyorlar. Aslında bu resmi istatistikler gösteriyor ve her bir sosyal medya platformunun kendine ait bir kültürü de oluşmaya başladı. Yani Instagram'a giriyorsunuz, Instagram'da mutsuz hiçbir bir birey yokmuş gibi algılanıyor. Herkes tatilde ya da terfi etmiş çocuğuna yeni bir şey almış yeni bir araba almış. Ya da yeni bir yere taşınmış tatile gitmiş, kendisine bir yerden para çıkmış gibi yeni elbiseler almış, yeni kıyafetler almış. Herkes mutlu. Çünkü niye bin tane fotoğraf çekilip içerisinden en iyisi seçilerek aslında sunuluyor. Dolayısıyla aslında yapay bir mutluluk aracı olarak giriyor. Hatta ben de bu işin uzmanı olarak girdiğimde bile bazen gözlemlediğimde kendimi sorguladığım dönemler oluyor. Bu ister istemez farklı psikolojik nedenlere de neden oluyor. Yani biz eğlenmek amacıyla kullanmış olduğumuz sosyal medya platformlarını zaman içerisinde bir karşılaştırma ya da kıyaslama dediğimiz durumla da karşı karşıya kalabiliyoruz. Aslında beğenilmek arzumuz yani birilerine göstermek kendimizi dolayısıyla beğenilmediğimiz ya da onların deyimiyle söyleyeyim, like almadığımız takdirde ne yapıyoruz? Bu sefer para verip kendi kendimizi kandırarak like almaya başlıyoruz aslında. Bu da ciddi anlamda psikolojik bazı sorular açığa çıkarıyor. Takipçi satın almaya başlıyoruz belli bir süre sonra da. Çünkü yapmış olduğunuz paylaşımların etkileşimi azalınca ne olmaya başlıyor ister istemez psikolojinin acaba beğenilmiyor mu ya da yanlış bir şey mi yapıyorum düşüncesine kapılabiliyoruz. Bu anlattıklarım olayın görünen ya da basit bir yüzü arkasında bilmediğimiz birçok şey var” dedi.

Sosyal medyanın güvenliğine dikkat çeken Kamer; “Üçüncü aşamada baktığımızda en çok paylaşılan içerikler maalesef diyorum, özellikle vurgulayarak çocuk, fotoğraf ve görselleri bu ciddi anlamda problem. Çünkü şöyle bir durum söz konusu, örneğin ben Galatasaraylı biriyim. Babam belki Fenerbahçeli olabilir. Çocukken bana Fenerbahçe forması giydiren bir resmimi çekseydi ve ben ilerde, Galatasaray sporun başkanının aday olsaydım ve piyasada Fenerbahçe formasıyla fotoğrafım olsa benim başkanlığım nasıl olur? Bu olayın çok basit bir tarifi, diğer bir boyutu var. Bakıldığında o fotoğraflar belki ilerde bir yere geldiğinizde üst düzey bir yönetici olduğunuzda veya bir anne baba olduğunuzda hoşunuza gitmeyen fotoğraflarda olabilecek. Yani beğenmediğiniz bir kıyafetle ya da beğenmediğiniz bir saç tarzıyla ya da beğenmediğiniz bir ortamdaki fotoğrafınız paylaşılmış olacak. Diğer bir boyutu daha da bu olumsuz pedofili ile ilgili, yani çocuk sapkınlığıyla alakalı ciddi problemler var. Özellikle çocuğun banyoda havuzdaki görsellerinin paylaşımıyla ilgili bunların hepsi kayıt altına alınıp internet ortamında ciddi rakamlara da satılıyor. Hatta daha da olayı birazcık açacak olursak, çocuk görsellerinin cinsel içerikli müstehcen birçok sayfada filmlerde kullanıldığını gözlemleyebiliyoruz veya çocuklarınızın görselleriyle ilgili farklı çizdiği filmler ya da anime dediğimiz karakterler oluşturulabiliyor. Dolayısıyla aslında şöyle düşünelim, olayı daha da biraz dramatize edelim. Cumhuriyet Meydanı’na çıksam ben 2 tane kızım var, ellerinizden öper. Onun fotoğraflarını Cumhuriyet Meydanı’nda dağıtmış olsam, ben halk bana nasıl bir tepki verir? Bu adam ne yapmaya çalışıyor der? Bu çocuklar neden resmini paylaşıyor? Şaşırır, bazısı der ki bu deli mi acaba amacı ne? Ama sosyal medyada belki burada dağıttığım en fazla 100 kişiye de bin kişiye dağıtabileceğim. Kastamonu'dan paylaştığınız dahil tüm dünyaya açılıyor ve herkes görüyor. Neden? Amacımız ne? Sadece like almak için. Onunla ilgili aslında hava atmak bir nevi aslında kendinize statü kazandırmak amacıyla yapıyoruz ama çocuk istismarı ya da çocuk imali dediğimiz birçok davranış açığa çıkabiliyor. Çünkü görsellerde ciddi anlamda bu emniyet kayıtlarında Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı veya jandarmanın yapmış olduğu tespitlerde hep var fazlasıyla çocukların görselleri, yani kendi çocuğunuzun görsellerini bir Endonezya'daki bir çizgi filmde ya da farklı Filipinlerdeki bir farklı bir pornografik bir sitede görebiliyorsunuz? Görüntüleri kullanılabiliyor, videoları kullanılabiliyor. Çünkü biz artık olayın birazcık tadını kaçırdık. Uç bir örnek vereyim, ben size çocuğun tuvalet eğitimini gün gün paylaşan aileler ortaya çıktı. Sharon ting diyoruz. Biz buna karşı kavram olarak dijitalleşme kavram olarak yani paylaşan aileler, düşünsenize sizin tuvalet alışkanlığınızı ve tuvalet eğitimini gün gün paylaşan bir ailenizin olduğunu, sırf bundan like almak, beğenilmek ya da takipçi sayısını artırmak belki ilerde fenomen olursun düşüncesiyle ufak da olsa belki gelir elde ederim düşüncesiyle çocuk istismar edilebiliyor. Olayı çok farklı boyutları var. Çocuk görsellerle ilgili o zaman şunu söylüyoruz, biz paylaşırken 2 kez düşünmekte yarar var. Yani neden bu paylaşımı gerçekleştiriyorum? Bunu kendinize sormanız lazım veya çocuk bunu kabul edecek mi? Avrupa'da Amerika'da bununla ilgili eski kayıtların silinmesine ilişkin birçok davanın olduğunu biliyoruz. Ülkemizde de bunlar yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladı. Çocuk 18 yaşına geldikten sonra geçmiş görsellerini silinmesi için ailesine dava açabiliyor. Çünkü o görseller hoşuna gitmiyor” şeklinde konuştu.

Teknolojinin geliştiğine vurgu yapan Kamer; “Günümüzde teknoloji günden güne gelişiyor. Resimleri özellikle paylaşmaktan uzak durmalıyız. Kesinlikle ilerleyen dönemlerde ciddi problemler yaşayabiliriz. Bazen diyorlar ki hocam bir sıradan biriyiz. Siz böyle anlatıyorsunuz, bizi korkutuyorsunuz diyorlar. Benim başıma gelir mi? Bakın şöyle bir teknoloji var, yapay zekanın özellikle gelişmesiyle birlikte yapay zeka ve makine öğrenmesini birleştirilmesiyle deep ve eklediğimiz videolar hazırlanabiliyor. Samsun'daki bir özel okul müdürünün deep faik ile ilgili şantaj edildiğini biliyoruz. Yani bir görseli hazırlanmış ve cinsel müstehcen içerikli bir videoya görsellerim monte edilip tehdit edilmiş, şantaj edilmiş, yani belli bir miktarda para verilmeden bunu piyasaya sürerim diyor. Tabi ki yasal değil. Yaptıkları baktığınızda ama öğretmen ne yapmış burada demiş ki beni bilen biliyor, istediğiniz kadar bunu istediğiniz piyasaya sürün bir sizden korkmuyorum diye şantaja boyun eğmemiş ama bunu kaç kişi yapabilir ve şantaja bir kendine zaten kapıldığınız taktirde hep devamı gelmeye başlıyor. Bu sefer diğer korsanlar ya da hackerlar sizle uğraşmaya başlıyor” ifadelerini kullandı.

Gençler arasında her anını paylaşanlar olduğunu söyleyen Kamer; “Günde 100-150 tane paylaşım var. Sosyal medya şirketleri de aslında bunun için önlemler almaya başladı. Günlük kotalar getirmeye başladı. Çünkü bu ister istemez bağımlılık dediğimiz durumu açığa çıkarabiliyor veya kendini beğenme ya da beğenmemeyle ilgili ciddi problemler açığa çıkarabiliyor. Olayı şöyle bir boyutları var, etkileşim almak adına aslında kaynağını bilmediğimiz birçok şeyi paylaşma eğilimi gösteriyoruz. Örneğin Twitter’a girdik veya Facebook’a girdik. Güzel bir söz, bir söz görüyorsunuz. O söz hoşunuza gidiyor diyorsunuz ki bu sözü paylaşırsam ya birilerine mesaj veririm ya da birilerinin çok hoşuna gider diye düşünüyorsunuz. Yani bazen görmüş olduğunuz sözlerin kaynağını araştırmadan paylaşabiliyoruz. Sırf etkileşim almak adına bu aslında etkileşim alırken sizi daha komik durumlara düşürebiliyor” dedi.

Büyüklerle ilgili tehlikelere de değinen Kamer; “Büyüklerle ilgili tehlikeler de şu; ekonomik durumumuz bazen iyi olmayabiliyor, tatile daha az çıkmaya başlıyoruz ama tatil bölgesine gidiyoruz. Paylaşıyoruz Antalya'da bilmem ne otele gittik diye. Bu ne demek oluyor biliyor musunuz aslında? Evim boş hırsızlığa gelebilirsiniz demek oluyor. Net bir şekilde herkese söylüyorsunuz zaten açık bir şekilde. Çünkü sizi takip edenleri de takip etmediğiniz için hani bilmediğiniz için kontrol etmediğiniz için aslında mesaj veriyorsunuz ve 3 gün yokum. 5 gün Antalya'da kafa dinliyorum diyorsunuz. Yani hakkınızdır ama döndüğünüzde paylaşın. 3 gün beklemek, 4 gün beklemek hiçbir şey kaybettirmez. En azından evde olduğunuz net bir şekilde açığa çıkar. Evim boş gelip soyabilirsiniz mesajını vermemiş oluyorsunuz. Bir diğeri bu sıklıkla başımıza geliyor. Sosyal medya platformdan direkt mesaj gençler dm diyor buna o direkt mesajdan size mesajlar geliyor veya bazen bunu sayfanız da direk görebiliyorsunuz. E-devletten kredi kartı aidatlarının geri ödenmesine ilişkin şuraya tıkladığınızda ya da şu bilgilerinizi verdiğinizde paranızı alabiliyorsunuz. Y ada deniyor ki işte ne bileyim. Galatasaray’ın kombine biletini yarıya yüzde 50 indirimli kazanmak için buraya tıklayın veya sosyal medyada bir takım paylaşımlar gerçekleştiriyorsanız ki son zamanlarda bu daha fazla yapılıyor. Örneğin hayvanlara yönelik bir takım işkenceler hoşunuza gitmiyorsa, bununla ilgili size daha önce yapmış olduğunuz paylaşımlara bakılarak kişiye özgü gönderiliyor. Diyor ki, hayvan haklarıyla ilgili bir imza kampanyası başlatıyoruz. Bu imza kampanyasına destek vermek için tıklayınız diyor. Sizin hassasiyetiniz biliniyor veya az önce söylediğim gibi sporla ilgileniyorsanız bir taraftar oldunuz. Takımın işte yenildikten sonra genelde bu tür şeyler yapılıyor diyor ki, başkanın değişmesi için bir imza kampanyası başlattık işte. Ali Koç’u göndereceğiz diyorlar. Örneğin bununla ilgili destek verir misiniz? O sinirle yenildiği için hemen tıklıyorsunuz zaten gündemi çok takip ediyor. Hükümetin sosyal yardımlarla ilgili duyuları olduğu gün onunla ilgili mutlaka dolandırıcılık geliyor. Biz buna Fishing diyoruz. Oltayı atıyorlar, takılanlar dolandırılıyor. Daha dün. Örneğin Kastamonu'da 150 bin TL bir genci kredi ucuz kredi vadiyle dolandırıldığını, gazetelerden belki görmüşsünüzdür. Yani bu yakın çevremizin de aslında başına geliyor. Dikkat etmediğiniz taktirde dolayısıyla. Yani fare kapanındaki peynir olarak ben bunları tanımlıyorum. Size kimse durduk yere ucuz tatil ya da kombine bilet indirimi yada ne bileyim ucuz kredi vermez. Bunun altında dolandırıcılık yatmakta. Hatta şöyle de bir olayın boyutları var, önemli bir pozisyonda çalışıyorsanız, telefonunuzun ele geçirilmesiyle ilgili linkler de gönderilebiliyor. Hesabınız ele geçirildi. Ne oluyor belki size bir şey olmuyor, onu tekrar açabilirsiniz. Yakın çevreniz dolandırılıyor. Yakın çevreniz anlık olarak hemen oraya tıklayıp ya da mesaj gönderip dolandırılabiliyor veya para gönderilebilir. Yani burada size sizle ilgili bir durum söz konusu değil. Bununla ilgili dolandırıcı değil ama şöyle bir durum söz konusu, yakın çevrenizi dolandırıyorlar diyorum, paylaşım yaparlarsa ciddi anlamda problem olabiliyor. Yani istemediğiniz örneğin müstehcen bir içerik paylaşılabilir hesabınızdan veya Yöneticileri eleştiren bazı mesajlar olabilir, problem yaşayabilirsiniz. Tabi bu sosyal medyada yapmış veya internet ortamında yapmış olduğunuz her şeyin kaydı var. Lock kayıtları alındığı için sizin aslında paylaşım yapmanız ortaya çıkar ama çamur at izi kalsın tarzında belki farklı durumlarla karşılaşabiliriz dolayısıyla. Bilmediğiniz linkleri ya da uzantısını kontrol etmediğiniz şeyleri tıklarken 2 kez düşünmekte yarar var. Sakin olup bu tür olayların olmayacağını düşünmek lazım” dedi. 

Program sonunda S. Tunay Kamer’e Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nadir Özdemir tarafından plaket, Hz. Pir şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Başkanı Mehmet Çiftçi tarafından teşekkür belgesi ve TÜRKAV Kastamonu Şube Başkanı tarafından Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli’ye ait kitap verildi.  Katılımcılara da Hz. Pir Külliyesi bayraklı Konak önünde çorba ve Kastamonu simidi ikram edildi.