7. Dönem Kasım Ayı 161’inci buluşmaya Kastamonu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Yeşilyurt konuşmacı olarak katıldı. Yeşilyurt, “İman Hayatımızda Farklılık Oluşturuyor mu?” konusunda sunum yaptı
Programa Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Hz. Pir Şeyh Şa’ban-ı Veli Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çiftçi, Hz. Pir Şeyh Şa’ban-ı Veli Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Süleyman Yücel, Vakıf Genel Sekreteri İsmail Hakkı Özcebeci, Vakıf Müdürü Abdurrahman Emiroğlu, Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Nadir Özdemir ve Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Özdemir, Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) Kastamonu Şube Başkanı Kamil Çonkor ve Yönetimi, eski Baro Başkanı Av. Mehmet Çiftçi, Ülkü Ocakları Başkan Vekili Burak Akgün, Kastamonu Enderun Hafızlar Topluluğu Başkanı Muhammed Feyzi İbrahimoğlu başta olmak üzere çok sayıda davetli ve öğrenci katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Hz. Pir Şeyh Şa’ban-ı Veli Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çiftçi: “Hz. Pir Şeyh Şa’ban-ı Veli Kültür Vakfımızca, ülkemizde yaşanan pandemi sonrasında bir süre ara verdiğimiz İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetlerimizin 7. Dönem 2023 Yılı Kasım Ayı 161’nci buluşması ile Hz. Pir Külliyesi Bayraklı Konak’ta bugün sizlerleyiz. 2014 yılından 2020 yılına kadar İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetleri’nin 160’ncısını yaptık. Pandemi dolayısıyla ara erdiğimiz, bu ilim hikmet sofrasına yine 2023’ün Kasım ayında başlamış bulunuyoruz. Mevlam devamını nasip etsin. Bu mekanda Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri binlerce talebi yetiştirmiş. Bizde karınca, kaderince bu geleneği sürdürmek amacıyla bu İlim Hikmet Sofrası programlarını düzenledik. İnşallah burada ayda iki kez hocalarımızı dinleyeceğiz. Programımıza katılan, katkısı ve emeği geçen tüm herkese, konuşmacı Hocalarımıza Vakfımız adına teşekkür ediyorum” dedi.
Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Temel Yeşilyurt, sunumunda şunları söyledi: “-İman Nedir?- Aslında hayatımıza bir başlangıç noktasıdır. Allah’ın bizi yeryüzüne göster gönderdikten sonra istediği ilk şeydir. ‘İman edin’ Kur’an’ın bir ifadesi, bir anlatımı, bir emridir. Demek ki iman etmekle mükellefiz, bundan sorumluyuz. Öldükten sonra kabirde de ilk bundan hesaba çekileceğiz. Hem diğer taraftaki başlangıçtır iman. Çünkü kabirdeki sual imanla başlayacaktır. İman özünde güven taşır, özünde güvene dayanır. Kişinin hem kendi kendine olan sarsılmaz güveni, kendi kendine olan yetişmişlik düzeyi hem de Allah'a olan güvenidir. Aynı zamanda da iman ya da mümin ‘Güven veren insan’ demektir. Dolayısıyla iman çok boyutlu bir kavramdır. ‘İman toplumda bir fark oluşturmalı’ diyoruz çünkü iman sadece gönülden ibaret değil. İki şekilde fark oluşturacaktır. Birincisi, iman dönüştüren bir kavramdır. Kişiye adını verir, mümin adını oradan alır aynı zamanda karakterini verir, kimliğini verir, kişiliğini verir. Yani Müslüman kimliği kazandırır. Bu anlamda dönüştürendir ya da ilk döneme dönerseniz cahiliye bir toplumdan Müslüman bir toplumda dönüşmeyi ifade eder. O zaman dönüştürme işi ‘benden’ başlayacak. ‘Ben’ esastır imanda, bireyseldir zaten toplumsal iman diye kavram yoktur, sadece yansıması toplumsaldır o zaman demek ki imam dönüştürmeye benden başlayacak. Demek ki birinci dönüştürme noktası, kendimizden başlayacak, çünkü iman bize ait bizdeki bir kavram. Şimdi bizi dönüştüre, dönüştüre toplumu oluşturacak ahlaklı, erdemli, onurlu, şahsiyetli, kimlikli bireylerin oluştuğu toplumda onurlu olacaktır. Bunun ilişkileriyle onurlu şahsiyette olacaktır. İlişkilerde dürüst ve ahlak ve erdemli bir temeli oluşturacaktır.”
Yeşilyurt sözlerini şöyle sürdürdü: “İman ile salih amel bütündür. Salih amel nedir? Salih kelimesi güzel olan, hoş olan, insanların, Rabbimizin hoşuna giden şeyi ifade eder. Yani yaşanabilir dünyayı inşa etmeye uygun bir şey, aynı zamanda da öbür tarafı da fayda sağlayan bir şey. Zaten cennete kim gidecek iyiler, salihler gidecek. Dünya da iyi olabiliyorsak öbür taraf zaten garanti olacaktır. Amel kavramına baktığımızda ise amel ibadetlerden ibaret değildir. Çünkü Arapçada amel kelimesi iş demektir. O zaman demek ki salih iş de amel kapsamındadır. Salih iş nedir? Başardığımız, iyi olan insanlara faydası olan, yararı olan iş demektir. İşte farklılık oluşturma alanlarından birisi. Salih ameli o zaman ibadetler başta olmak üzere toplumun, hayatımızın tamamıdır. Bu anlamda iman dinin kökü anlamına gelir. Kök sağlam olmak zorunda, imanızı sarsıntıya uğratmayacağınız. Çünkü her ne iş yaparsanız yapın, eğer bu kök sağlam olmasa sonraki yaptıklarınızı çok fazla anlamı kalmayacaktır. Çünkü sağlam zemine oturtmuyorsunuz demektir. Şimdi bir ağaç düşünün kökü sağlam ama gövdesi, dalları yok. Bu ne işi yarar? Peki bir işe yaramaz. Bu gövde ve kökün sadece olması da yetmiyor, bir de dalları olacak. Bu da işte dini yaşantıdan tutun da bir Müslümanın davranış olarak ortaya koyduğu her şeydir. Meyve vermediği taktirde bu ağaç hala işe yaramıyor demektir. Yani bir mümin olarak biz nasıl bir fark oluştururuz? Bunun meyvesi de güzel ahlaktır. Yani bir anlamda iman artı amelin, güzel davranışın birlikte taçlanmasından ortaya çıkan ahlaktır. Üçü bir arada olmak zorunda. Eğer imanımız tam anlamda verim verecekse mümince bir hayat süreceksek ya da bir Müslüman gibi yaşayacaksak, toplumda farklılık oluşturacaksak sağlam bir köke, sağlam bir zemine sahip olacağız. Onun üzerine gövdemiz ve dallarımız gür ve eşit olacak, canlı olacak. Sonrasında meyve vereceğiz kendimiz, toplumumuza, ülkemize, memleketimize fayda sağlayacağız. Bu fayda pek çok şekilde olabilir. Herkes bulunduğu noktada neyi yapabilirse onu sağlayacak. Mesela bir kaba tavır bir mümine yakışmayan bir tavırdır. Yani kibar, nazik olarak ‘Mümin böyle olur’ dedirtebilmeliyiz. Müslüman toplum, güvenilir toplama olmak zorunda. Bizim yüzde 90’ınımız Müslüman. Peki niye toplumumuzda gayrimüslim toplum çok gerisinden seyrediyoruz. Onlarda bazı kurallar çok daha ahlaklı ve erdemli. Tabii ki bizim duruşumuz var, yani bir hissiyatımız var, mazlumun yanındayız. Bu konuda hiçbir sıkıntımız yok. Yani bu zaten yapımızda da var ama toplumumuzun bir farkındalığı olması gerekir ama bu olmuyor. Niye? Çünkü biz kendimiz yapıyoruz ‘Bu millet de böyle yaptı, kusurlu mal sattı vb.’ örnekleri çoğaltıyoruz. Bu şu demek madem ki bu eksiklikler var, biz de müminiz, demek ki inancımız ile davranışımız arasında bir durum oluşturuyoruz. İnandığımız gibi davranmıyoruz. Yani daha çok davrandığımız gibi inanıyoruz ya da inancımızı davranışımıza uyduruyoruz. Yanlış yol tutuyoruz, hatalı yapıyoruz, eksik yapıyoruz. Sonra da Kur’an’dan buna delil arıyoruz. Bizim Müslümanımız yapıyor bunu, oysa ki Kur’an’ın söylediği ideal noktamız, bir bakış açımız, perspektifimiz, davranışlarımıza da uymak zorunda. Her yönüyle bu noktaya getirebilirsek sanıyorum dünya açısından da kurtuluşa eren, bütün dünyaya örnek olabilen, farklılık oluşturabilen ‘Müslüman budur’ dedirtebilen bir yapıya sahip oluruz diye düşünüyorum.”
(Cengiz Muhziroğlu)