Eskilerde köşe yazarları arasında atışmalar olurdu.
Bir defasında Necip Fazıl merhum muhatabına kösesinden şöyle seslenir:
"Sana alçak diyemem; çünkü alçak da bir seviye belirtir. Sen çukursun çukur."
Ülkede sanat, siyaset yapan, toplumda tanınır, bilinir olan insanlarda bir seviye olması gerekir…
Yaklaşık bir aydır ülke gündemini meşgul eden Diyarbakır'da öldürülen masum, tertemiz, küçücük Narin kızımızın öldürülüp dereye atılması olayının ardından bazı medya organları ve yorumcular aşiret yapısını suçlu gösterme yarışına girmişlerdi.
DEM Milletvekili Beritan Güneş'de küçük Narin'in cinayeti üzerinden Kur'an kurslarını, dini, dindarı, İslam’ı, Kur'an'ı karalamaya, hedef göstermeye çalışmaları tam anlamıyla çukurluktur diye düşünüyorum.
"Her mahallede Kur'an kursları var. Bu kurslarda ne oluyor?" diyor sözüm ona vekil.
Sayın vekil;
Doğu ve Güneydoğu'nun dağlarında örgüt mağaralar açıyor, mağara gibi hücre evleri açıyor, gencecik çocukları annelerinin kucağından alıp dağlara, mağaralara götürüyor, kaçırıyor.
Oralarda neler oluyor, bu çocuklara ne öğretiliyor?
Neden ellerine taş, sopa, silah, Molotof kokteylleri veriliyor?
Örgüt evlerinde, dağlarda gencecik kızlara, oğlanlara neler yapılıyor, neden yapılıyor?" diye sorabilseydi keşke.
Ama soramaz.
Ve sormaz!
Sözüm ona vekilin Kur'an kursu saldırısının altında yatan neden de zaten suç bastırmak, hedef saptırmak. Örgütün yaptıkları sorgulanmasın diye bu çukurca söylemlere başvuruyorlar.
Suç örgütlerinin ve yabancı gizli teşkilatların ve başka örgütlerin Kur'an Kurslarından, camilerden, okullardan, dinden, diyanetten, dini gruplardan rahatsız olmalarının en temel nedeni de tam olarak şu;
Camiye, Kur'an kurslarına, dini gruplara giden çocukları, gençleri tuzaklarına kolay kolay düşüremiyorlar.
Namaz kılan, Kur'an okuyan insanlarda Allah korkusu, vatan, millet, insan sevgisi, edep, ahlak, vicdani duyguları yüksek olduğu için bu çocukları kolay kolay terörist yapamıyor, ellerine silah veremiyor, kan akıttıramıyorlar.
Cami ve kuran kursları yasa dışı örgütlerin işlerini bozuyor, zorlaştırıyor.
Asıl dertleri bu.
Olay Kur'an kursunda mı gerçekleşti?
Hayır.
Öldüren yahut saklayanlar Kur'an kursu hocaları mıydı?
Hayır.
Öyle olmuş olsa bile dünyadaki bütün hukuk sistemlerinde suç ve cezanın şahsiliği ilkesi vardır.
Biri suç işledi diye onun ailesi, aşireti, memleketi, milliyeti, kültürü suçlu ilan edilebilir mi?
Elbette hayır.
Olayın ne Kur'an ile ne de Kur'an kursuyla, ne aşiret sistemiyle, ne Diyarbakır'la, ne Kürtlükle alakası yoktur.
Ve sözde vekilin yaptığı, yapmaya çalıştığı şey de Narin'i katledenlerin yaptığına eş bir katliamdır, vahşettir, vicdansızlıktır, insafsızlıktır, ahlaksızlıktır, hukuksuzluktur..
Narin olayının da, sayın vekilin yersiz çıkışının asıl nedeni, bu ülkede gerçek anlamda Kur'an eğitimi verilmemesidir.
Nesillere gerçek manada Allah inancı, ahiret bilinci verilmemesidir.
Milli Eğitim sistemimizin halen "Allah demeyen nesil yetiştirme" ilkesinden vazgeçmeyişidir.
Narin kızımızın ve yüzlerce, binlerce masum kızlarımızın, kadınlarımızın, gençlerimizin katledilmelerinin gerçek nedeni dinden, imandan, Kur'an'dan, Allahtan, ahlaktan, vicdandan yeterince nasiplenememektir.
Allah'a kul olamayanlar terör ve suç örgütlerine, marjinal yapılara, uyuşturucu baronlarına, insan ve kadın tacirlerine, satanizm, Lgbt gruplarına, ‘İzm’lere kul oldular, oluyorlar.
Hem kendilerini hem sevdiklerini, hem dünyalarını hem ahiretlerini, hem ülkelerini ateşe atıyorlar.
Devletimizin bu durumu görüp Milli Eğitim sistemini sil baştan revize etmesi gerektiği açıktır.
Bu gün harekete geçilirse yirmi yıl, elli yıl sonrasını kurtarabiliriz. Bu sistemle devam edilirse daha çok acı olaylara şahit olur, daha çok dövünür, havanda su dövmeye devam eder, çukurlardan gelen sesleri dinlemek, cevap yetiştirmek zorunda kalırız.