Cide Neden İl Olmalı?

Batı Karadeniz'in incilerinden biri olan Cide ilçesi, il olmayı hak ediyor. Bunun coğrafi durum, iktisadi şartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri yasal kriterleri başta olmak üzere demografik ve tarihi birçok gerekçesi bulunmaktadır.

Bir il furyasıdır gidiyor. 50 yıldır il sayılarında değişiklikler oldu. İller ilçe, ilçeler il haline getirildi. Hatta ilçe yapılan iller tekrar eski statüsünü kazandı. 

Kuşkusuz burada belirleyici olan mevzuat hükümlerinden çok politik sebeplerdi. Çoğu zaman alınan ya da alınacak olan oy diğer verimlilik ve etkinlik kriterlerinin önünde yer aldı. 

Oysa yasa koyucu il olma kriterlerini 74 yıl önce belirlemişti. Buna belki güvenlik kriteri eklenebilir ki, bu kamu hizmetlerinin gerekleri içinde sayılabilir.

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu

“Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından coğrafya durumuna, iktisadi şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere; iller ilçelere ve ilçeler de bucaklara bölünmüştür.”

Görüldüğü gibi en önemli kriter coğrafi durumdur. 

İkincisi iktisadi şartlardır. 

Üçüncüsü kamu hizmetlerinin gerekleridir.

Başkaca bir ölçüt ya da kriter belirtilmemiş, standart getirilmemiştir. 

Mevcut Durum: 81 Vilayet 922 İlçe 

Batı Karadeniz Bölgesinde bulunan Zonguldak Cumhuriyetin ilk vilayetidir. Uzun süre bu il 67 vilayetin son plaka numarası olarak aklımızda yer etmişti.  

1999 Depremi sonrası il olan Düzce ise bu hakkı kazanan son yerleşim yeridir.  

Türkiye'de bugün 81 il ve 922 ilçe bulunuyor...

Yeni Hedef: 100 Vilayet-1000 İlçe 

Bundan bir yıl önce İktidar Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz, 25 Haziran 2022 tarihinde Bitlis’in Ahlat ilçesinde 1071 Millet Bahçesi alanında kullandığı bazı ifadeler Türkiye’nin 81 olan il sayısının 100’e çıkması olarak algılandı.

“Sayın Devlet Bahçeli’nin önerisi ve Cumhurbaşkanımızın beraber verdiği kararla Türkiye’nin şehir sayısının il sayısının 100’e çıkacağı bir zamanda inşallah Ahlat’ımızı da bu şehirler arasına alacağız.” 

Daha sonra düzeltme geldiyse de MHP Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’den gelen son teyit, bu düzeltmenin gereksizliğini gösterdi: 

“Cumhuriyet’in 100’ncü yıl dönümünde 100 maddelik Anayasa teklif metnimiz de çoktan hazırlanmıştır. Yeni yüzyılda 100 il, 1000 ilçeden müteşekkil idari yapısıyla gücüne güç katmış bir Türkiye’yi inşa ve ihya etmemiz mümkündür.”  

Hangi İlçeler İl yapılacak?

Aynı haber kaynağında adı geçen il olmaya aday olan o ilçeler şöyledir: 

Polatlı, Ankara

Yüksekova, Hakkâri

Kahta, Adıyaman

Midyat, Mardin

Siverek, Şanlıurfa

Ergani, Diyarbakır

Cizre, Şırnak

Nazilli, Aydın

Edremit, Balıkesir

Alanya, Antalya

Manavgat, Antalya

Lüleburgaz, Kırklareli

Bandırma, Balıkesir

İskenderun, Hatay

İnegöl, Bursa

Ünye, Ordu

Kozan, Adana

Fethiye, Muğla

Erciş, Van

Tarsus, Mersin

Akhisar, Manisa

Çorlu, Tekirdağ

Ereğli, Konya

Elbistan, Kahramanmaraş

Buna bazı kaynaklar Zonguldak, Karadeniz Ereğli’yi ilave etmektedir. 

Oysa bu tamamen hatalıdır. Coğrafi durum, iktisadi şartlar ve kamu hizmetlerinin gereklerine uygun düşmemektedir.  Zira bu ilçeler İl İdaresi Kanunu’na uymaz, Büyükşehir Kanununun ruhuna aykırıdır.

Büyükşehir Kanunu Neden Çıkmıştı?

Yeni yönetim şeklini Fransa’dan etkilenerek merkeziyetçilik ilkesine göre yapılandıran Türkiye Cumhuriyeti, nüfusun büyük oranı kırsal alanda yaşadığı için, 1924 yılında çıkarılmış olan 442 sayılı Köy kanununu yeterli görmüştür. 

Göç ve kentlerdeki yaşam ve iş imkânlarının gelişmesiyle şehir nüfusu artınca kent belediyeleri önem kazanmıştır. 

1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanunu, 

2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 

2005 yılında çıkarılan 5302 sayılı İl Özel İdaresi ve 5393 sayılı Belediye Kanunu, 

2012 yılında çıkarılan Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde 6360 Sayılı Kanun temel düzenlemeler getirmiştir. 

6360 Sayılı Kanun artan teknoloji ve bilişimin de etkisiyle, “belediyeleri; büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki görev, yetki ve sorumluluk paylaşımı, kentsel ve kırsal alan yönetimi, imar ve planlama, personel sistemi, belediyelerin ticari şirket ve iştirakleri konusunda yeniden dizayn etmiştir.”  6360 Sayılı Kanun ile birlikte 30 şehrimiz “büyükşehir” olmuştur. 2019 yerel seçimleri öncesi büyükşehir olma şartları yeniden düzenlenerek, “bütünşehir” olarak nitelendirilen yönetim modeliyle, 51 ilin daha bütünşehir olması planlanmaktadır. 

Görüldüğü gibi büyükşehir uygulaması bir bütünü daha iyi yönetme, teknoloji ve bilişimden daha çok yararlanma amaçlarına uygundur. 

Buralardan ilçe ayırarak büyükşehirleri parçalamak, getireceği mali yük ve külfet dışında bir şey sağlamayacaktır. 

Hangi İl Adayları Büyükşehir İçinde Yer Alıyor?

Ankara Polatlı, Mardin Midyat, Şanlıurfa Siverek, Diyarbakır Ergani, Aydın Nazilli, Balıkesir Bandırma ve Edremit, Antalya, Manavgat ve Alanya, Hatay İskenderun, Bursa İnegöl, Ordu Ünye, Adana Kozan, Muğla Fethiye, Van Erciş, Manisa Akhisar, Mersin Tarsus, Konya Ereğli ve Kahramanmaraş Elbistan zaten büyükşehir sınırları içinde yer almaktadır. 

Başka bir mülahaza ya da gerekçe olmadan bunların il yapılması büyükşehir ve bütünşehir anlayışına uygun değildir. 

Geriye kalan ve büyükşehir sınırları dışında kalan Adıyaman Kahta, Şırnak Cizre ve Tekirdağ Çorlu merkezlere 40 km mesafenin altındadır. Kırklareli Lüleburgaz ise 58 km uzaklıkta kalmaktadır. 

Hakkâri merkez ile Yüksekova arası ise 78 km’dir ve iki saate yakın sürmektedir. 

Tüm bu adaylar arasında, kriter olarak Yüksekova il olmaya en yakın yerdir. 

İl Olması Gereken Noktalar 

Coğrafi durum, iktisadi şartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri kriterlerini karşılayan ve il olması gereken noktalar vardır. Bunlardan ikisi hakkında bilgi vermekte yarar var: 

Bunlardan Cide hakkında birazdan bilgi vereceğim, ancak Giresun Çamoluk tüm illere 200 km civarında bir uzaklığa sahiptir. 

Etrafında bulunan Giresun Şebinkarahisar ya da Sivas Suşehri ekseni tüm merkezlere uzaktır.   

Coğrafi durum, iktisadi şartlar ve güvenlik dahil kamu hizmetlerinin gerekleri açısından bunlardan biri ya da ortada bir bölge il merkezi yapılmalıdır. 

Cide Neden İl Olmalı

Cide il olmalıdır. 

Bunun coğrafi durum, iktisadi şartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri yasal kriterleri başta olmak üzere demografik ve tarihi birçok gerekçesi bulunmaktadır. 

1- Karadeniz’in En Uzun Sahili Cide (Coğrafya Kriteri)

Cide coğrafi durum kıstası gereği il olmalıdır. 

Öncelikle Karadeniz’in en uzun sahili buradadır. 

Osmanlı adına “Uzunkum” diyerek buranın hakkını vermiştir. 

Sadece Cide’nin Karadeniz kıyı bandı 103 km’dir ve bu tüm Karadeniz’in en uzun kıyısıdır. 11 km boyunca uzanan kesintisiz kumsalı da Karadeniz bölgesinin bir başka rekorudur.  En uzun ve en güzel sahil tanımına tam uymaktadır. 

Cide bağlı olduğu Kastamonu’ya 131 km uzaklıktadır ve merkeze, coğrafi ve meteorolojik şartlar düzgünse 2.5 saatte ancak varılabilmektedir. 

170 km’den fazla sahil boyu olan Kastamonu ise en yakın sahile 110 km uzaklıktadır.

2- Turizm, Gemicilik ve Ticaret Merkezi Cide (İktisadi Kriter)

Cide iktisadi şartlar bakımından da il olmalıdır. 

Cide, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, "Karaağaç İskelesi" adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir limanı olarak önem kazandı. 

Tersane ve gemicilik konusunda da ilçe önemli bir merkezdi. Saltanat Kayıklarının en mükemmelleri burada inşa edilirdi. 

Yüzde 90’ı ormanlarla çevrili olan Cide, deniz turizmi kadar kanyon, dağ, mağara turizmini içine alan muhteşem bir tabiat alanı. Doğa turizminin yeni cazibe merkezi.

Ticari ürünleri ise kereste, elma ve kestanedir. Sahil bölgesindeki halkın gemici olmaları nedeniyle kereste, elma ve kestane dışarı nakledilip satılmaktadır . Cide’deki baston yapımı, kayık, sandal, gemi imalatı halen devam etmektedir.  Cide ilçesinde renkli sarı yazma baskıcılık örneği görülmektedir.

Etrafındaki havza içinde yer alan Kurucaşile, Şenpazar, Pınarbaşı, Azdavay ve Doğanyurt ile birlikte dört başı mamur bir il olur. 

2023 Kurban Bayramı’nda Cide’ye 57.000’e yakın dışardan özel araç girdi, 200.000 üzerinde dışardan misafir ağırladı.   Cide bir doğa turizmi merkezi kimliğine şimdiden büründü. 

3- Kamu Hizmetlerinin Gerekleri (Kriteri)

Cide kamu hizmetlerinin gerekleri açısından da il olması gereken bir yerleşimdir. 

Çanakkale ve İstiklal Harbinde çalışabilir erkek nüfusunun yarısını kaybetmiştir. 

Buna rağmen, Cumhuriyet kurulduğunda, şu anki illerin, birçoğunun o zamanki nüfusundan daha kalabalık bir nüfusa sahiptir. 

Cide ve bağlanacak ilçelerin köy yolları büyük oranda asfalt değildir. 

Sel baskınları olmaktadır.

Çok basit bir örnek olarak, 1230 km’lik Karadeniz sahil yolu, Cide etabı tamamlanmamıştır.  

Planı 63 yılı, başlangıcı 36 yılı geçen projenin nadir bitmeyen yeri Cide-Şenpazar güzergâhıdır.

Kamu hizmetlerinin bölgesel olarak hakkaniyetli dağıtılmasında Cide Vilayeti önemli bir rol oynayacaktır. 

Küre Dağları hinterlandında, ihtişamlı bir Türk ili doğacaktır. 

4- Cide’nin İl Olması Tarihi Bir Fırsat Eşitliği Sağlayacaktır: (Tarihi Bakış)

H.1299 (1882) yılında Bolu, Çankırı ve Sinop sancaklarına da hâkim olan Kastamonu (Paşa) Sancağı, içerde merkeze bağlı dört nahiye ve sekiz kazadan oluşmaktaydı. Bu kazalar sırasıyla Taşköprü, İnebolu, Safranbolu, Tosya, İskilip, Daday, Araç ve Cide kazalarıydı.   

Bu yıllarda Cide Kazası nahiyeleriyle birlikte otuz altı köy ve dört bin üç yüz İslam hanesinden oluşmaktadır. Cide ve Araç Kazalarında ise Gayr-i Müslim nüfus bulunmamaktadır.   

Cide Kazası toplamda kırk bir dükkân ile en az sayıda dükkânın bulunduğu kazadır.  

Tüm bu olumsuzluklara rağmen Cide 2018 verilerine göre 23 bin nüfusa sahiptir.  Sürekli göç vermektedir. 

Cide konusunda yüzyıl önce önemli bilgiler veren Kastamonu Milletvekili Dadaylı Halit Akmansü, İstiklal Harbi’nin tacı olarak Yunan ordusunun Başkomutanı olan General Trikopis’ i esir almıştır. 

Neredeyse yüz yıl önce 1924 yılında O’nun Cide Hakkında yazdıklarına bakalım. Tarihi perspektiften bakılınca Cide Neden il olmalıdır?  Paragrafları aynen alalım ve küçük başlıklar koyalım:

a. Cide Şirin Ama Şirinlik Karın Doyurmuyor

“Cide, Karadeniz kıyısında şirin bir ilçemiz. Ne var ki şirinlik karın doyurmuyor. Köyler fakir olursa ilçenin durumu da fakirleşir. Gökten para yağacak değil. Köyler tahmin edilenden çok daha fakir, sefil. Yedikleri ekmek gıda teşkil etmez. Her taraf dul ve yetimlerle dolu. Ekip biçecek arazi yok. Bir kısım yerlerde ancak küçük ölçekte mısır yetişiyor. Gıda yokluğu nedeniyle insanların mısır kozalaklarını öğütüp yediğini anlatırdı büyüklerimiz. Halit Bey de aynı şeyi söylüyor.”

Tıpkı rahmetli annem ve babamın da anlattığı gibi Kıtlık döneminde (II. Dünya Savaşı) Mısır kozalağı değirmende öğütülüp un olarak kullanılmış, bir elma kesmüğü bulununca çok sevinilmiş.

Meşe palutu katık yapılmış. 

b. Cide Yoksulluğu Kader Bilmiş Ama Asla Devletine Küsmemiş

“Cideliler, fakir olmalarına rağmen devlete karşı bütün görevlerini yerine getirmiş. Vergi ödemiş, yardım etmiş, askere gitmiş hatta şehit düşmüş. Yoksulluğu kader bilmiş ama devletine asla küsmemiş. Halit Bey 1920 ve 1923 yıllarına ait bazı rakamlar vermiş. Mütekaidin, eytâm ve erâmil, efrad-ı müstebdele (emekli, yetim, dul ve muvazzaf askerlik hizmetini bitirenler) maaşlarından 13222 lira, Tekâlif-i Milliye kanunu gereğince halktan alınan malların karşılığı olup henüz ödenmeyen 14081 lira, nakliye parası 3900 lira, askerliği bitmiş ama alacakları henüz gelmemişlerin parası 3500 lira. Toplam olarak Cidelilerin devletten alacağı 35.220 lira olarak görülüyor. Bunlar daha sonra ödenmiştir her halde.”

Muhtemelen ödenmemiştir ama asil halkımız da bunu sorun etmemiştir. Kamulaştırma yapılmadan yol yapılan tek bölge muhtemelen bu bölgedir. 

c. 37.000 Nüfuslu Cide Yaklaşık 11.000 Asker, 5.000 Şehit Vermiş

“Halit Bey askerlikle ilgili rakamlar da veriyor. Ahz-ı asker dairesinden, (günümüz diliyle askerlik şubesi) almış bilgileri. 1900 (1316/17) yıllarının başlarında kazanın nüfusu 37 bin. Balkan ve I. Dünya Savaşlarında Cide çok büyük kayıp vermiş. Bunların önemli bir kısmının köylerden olduğu düşünülürse felaketin boyutları daha iyi anlaşılır. Neredeyse köylerde erkek nüfus kalmamış. Eceliyle, hastanede, sevkiyatta veya hava değişimine gelip ölenler 1664 kişi olarak gözüküyor. Şehit olanlar 1841 kişi. Hayat ve memâtı meçhul olanlar 1357 kişi; toplam 4862 kişi. Cide gibi bir yerde yaklaşık beş bin kişi yok olmuş. 10936 kişi askere sevk edilmiş, bunlardan 6074 kişi terhis olup gelmiş. Savaşlar sonunda kaza nüfusunun 1/8’i meydanda yok.”

Nüfus kağıdında doğum yeri Cide yazan bir hemşeri olarak büyük dedemin 4 oğlundan Ahmet, Mehmet ve Çanakkale’de top başında Mustafa’nın şehit olduğunu, 16 yaşında celbi gelen Hasan’ın da Kurtuluş Savaşı’nın bitmesi ile hayatta kaldığını tarihe not düşelim. 

d. Cide’ye Temel Kamu Hizmetlerinin Verildiği Kuşkuludur

“Ortaya serilen bu takamlar vaziyetin ne kadar feci olduğunu gösteriyor. Askere gitmek, vergi vermek elbette herkesin görevi. Ancak devletin de vatandaşlara belirli hizmetleri sunması gerekmiyor mu? Temel kamu hizmetlerinin sunulduğu kuşkuludur. Devlet hizmetlerinin başında yol, okul ve sağlık geliyor. Yol olmayınca hiçbir hizmetin ne ilçeye ve ne de köylere ulaşması imkânsızdır. Cideliler hep bu yol konusundan mustarip olmuşlar. En yakınlarındaki Bartın ve İnebolu ile olan bağlantıları denizden yapılmış. Bu tarz bir ulaşımı birkaç kez kendim yaşadığım için durumu takdir edebiliyorum. Deniz her zaman plaj havasında olmaz. Hatta Karadeniz bir saat içinde değişir; sessizlik gider, gürlemeye başlar.”

“Cide ile Azdavay arasında karayolu derseniz çok yetersiz. Yakın tarihi bilenler hatırlayacaklardır, bugün kullandığımız yolun bile on beş, yirmi yıllık mâzisi ya var ya yoktur. Niteliğini hiç tartışmıyorum. Yol gitmeyen yere diğer devlet hizmetleri nasıl gidecek?”

“Biz ortaokulda iken Cideli arkadaşlarımız vardı. Sömestre tatilinde önce İnebolu’ya gider, oradan da vapur veya motorlarla Cide’ye geçerlerdi. Dönüşte de aynı yoldan geri gelirlerdi. Denizin dalgalı olduğu zamanlarda vapur İnebolu’ya uğramadan geçip gidermiş. O zaman kahve köşelerinde sabahlıyor insanlar. Otel yok mu diyeceksiniz? Var ama cepte para yok.”

Cide’nin hala Karadeniz Sahil Yolunun bitmeyen halkasını oluşturduğu biliniyor. Cide ve hinterlandı hala temel kamu hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor. 

e. 1868’de Kaza Olan Cide’ye   1924 Yılına Kadar Sadece Vali Atıf Bey Gider

“Cide ile Kastamonu arasındaki sarp dağlar ve derin vâdiler ulaşımı engellemiş. İlginçtir; valiler zaman zaman il dahilinde Sinop, Zonguldak, Bartın ve Ereğli’ye gitmişler. Bunun için önce İnebolu’ya gitmek gerekiyor. Sonra vapur yolculuğu başlıyor. Valiler de haklı, deniz dalgalı olduğunda Cide’ye nasıl çıkacaklar? Cideliler yakınıyor; Atıf Bey dışında kazamıza hiç vali gelmedi diyorlar.”

Özal dönemine kadar karayolu yapılmadığı halk arasında konuşulurdu. Halk bölgenin cezalı olduğundan söz ederdi. Doğru ya da yanlış, teyit etmedim ama bu algı vardı. Peki ama canını, malını bu vatana feda eden ama asla küsmeyen bu bölge için cevaplanması gereken bir soru var: Neden?

f. Cide’nin Sorunları Anlatmakla Bitmez, İl Olunca Biter

“Cide’nin sorunları anlatmakla bitmez. Halit Bey, istatistik açıdan bize kıymetli bilgiler vermiş, kaynağını da göstermiş. Kendisini rahmetle anıyorum.”

1900’lü yıllarda çoğu köylerde yaşayan 37.000 nüfuslu Cide, fakirlikten kurtulmak için İstanbul’a göç etti. 

Bir bayrama 200.000 kişi geldi. 

Yollar malum. 

Coğrafi durum, iktisadi şartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri kriterlerini karşılayan ve il olması gereken ilk yer Cide’dir. 

Yepyeni bir cazibe merkezi doğar.

Kastamonu’nun yükü hafifler. 

Küre Dağları harika bir Türk şehrine sahip olur. Avrupa’ya ve Dünyaya açılan bir liman, ticaret ve turizm şehri kurulur.

Cide bu fırsat eşitliğini hak ediyor.

Sonuna kadar.

Cide’nin sorunları anlatmakla bitmez, il olunca biter.




Doç. Dr. Selahattin Ateş KİMDİR?

Aslen Kastamonu Şenpazar Güllüce Köyünde doğan Selahattin Ateş, Bürokrat, akademisyen ve sivil toplum gönüllüsüdür. Mekteb-i Mülkiye'de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetiminde lisans/yüksek lisansını, TODAİE’de doktorasını tamamlamıştır. 2018'de doçent olmuştur. University of West of England, Passau Üniversitesi, Asser Enstitüsü, Northern Illinois Üniversitesi, Milli güvenlik Akademisi ve Harvard Üniversitesi gibi kurumlarda araştırma ve incelemelerde bulunmuştur. Asarcık ve Ayvacık'ta kaymakam vekili, Pamukkale, Çamoluk, Keban ve Kırkağaç kaymakamı olarak görev yapmıştır. Mülkiye Başmüfettişliği, Başbakanlık İnsan Hakları Mülteci ve Göçmenler Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. AB Temsilciliği (23. ve 24. Fasıllar), AGİT seçim gözlemciliği (Bosna-Hersek, Kosova ve Makedonya) yapmış, NATO-TİKA (Afganistan) üst düzey yönetici eğitimi vermiştir. “Batı Karadeniz Fırsat Eşitliği Derneği” kurucu başkanı ve seçilmiş Genel Başkanıdır. Çeşitli TV'lerde programlar yürütmekte olup, kitapları yanında çeşitli dergilerde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır.

Editör: Mehmet Salman