Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İstanbul’da geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirilen “Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Kurulu Değerlendirme Toplantısı” ardından açıklamada bulundu, 81 ilde uygulanacak proje ve kararları bir bir açıkladı…

Şehircilikte “devrim” niteliğinde kararlar yolda.

Toplantının tamamına ilişkin yayım ve yayınları incelemenizi öneririm…

Şehrimize yontabileceğimiz o kadar çok konu var ki.

“Tüm afet türlerine ilişkin erken uyarı gözlem istasyonları, millet bahçelerinin afet toplanma alanı ve barınma alanı olması, okullarda afet bilgisi derslerinin yaygınlaştırılması, baz istasyonlarının güçlendirilmesi, diri fay haritalarının güncellenmesi, mikro bölgeleme çalışması yapılması, kamu binalarının dayanıklılık testlerinin yapılması, yapı izleme sistemlerinin kurulması, tüm inşa sürecinde perdeli ve panel sistemli betonlar kullanılması, bina kimlik belgesi sisteminin eski binalarda da denetimini yapmak suretiyle hayata geçirilmesi, binaların periyodik muayeneye tabi olmaları, yeşil bina modelinin hayata geçirilmesi, ahşap ve yerele özgü yapı teknolojilerinin yaygınlaştırılması, mesleki mesuliyet sigortasının zorunlu hale getirilmesi, risk altındaki şehirlerde su ve kanalizasyon altyapısının güçlendirilmesi…” şeklinde liste uzayıp gidiyor…

81 ilde uygulanacak.

Alınan kararlar içinde biri var ki, şehrimizi tam da “kitabın ortasından” ilgilendiriyor, ne oranda hayata geçeceği şu an için belirsiz haliyle…

Teknik uzmanların işi daha doğrusu.

Bakan Kurum’un ifadesiyle…

“Dere yataklarının yapılaşmaya açılmaması için gerekli düzenlemeyi hayata geçireceğiz. Riskli bölgelerde imara kapatılması gereken bölgelerin tespitini yapıyoruz. Kat yüksekliklerini de sınırlandıracağız.”

Şehrimizin “dere yatakları”, güneyde Olukbaşı’ndan başlıyor, şehri boydan boya geçiyor, güneyde İnebolu-Taşköprü yolu çıkışlarında son buluyor…

Karar, tüm bu hat için geçerli olacak mı?

Var olan yapılaşmanın yıkılmayacağı aşikar…

Bundan sonrasında kararın hükmü vücut bulacak besbelli.

Şehir rantının en yüksek olduğu hat…

Yapılaşmaya nasıl kapatılacak?
 

(Söz konusu toplantıya ilişkin bir önceki yazımda altını çizdiğim “Ulusal Risk Kalkanı, “Yükselen Anadolu”, “Kalkınma Öncelikli Kentleşme” konularının ilimiz yerel yönetimlerince kayda alınması ve şehirde çoksesli bir istişare sürecinin başlaması elzem…

Kastamonu’nun hem envai doğa felaketlerinden yakasını kurtarması hem de kentleşme sürecini sürdürülebilir kılması için önümüzdeki süreç ihmale gelmeyecek ölçüde kıymetli.)

Not: Ticaret Odası aralığındaki Saray Lokantası’nın sahiplerinden Fehmi İbrahimoğlu, “Limon 4’e bölünür, üstü bizim kişiliğimizi bozar” dedi, esnaflık ahlakına hayran kaldım duyduğumda…

Mevzu, lokantada çorba yanında servis edilen dilim limonun, tam bir limonun kaçta kaçı olacağı üzerine çıkmıştı bir GMG KSK maçı dönüşü, 8’e kadar yol verdim ben.

Edip Nazlı’nın eczanesinde konuyu tartışmaya açtım, şehrimizin tanınan iki şahsiyeti daha masanın etrafındaydı, tam zamanıydı…

Kuyumcu Ahmet Mekereci ve Kastamonu Güven’in efsane kaptanı Turhan Okutan fikirlerini beyan ettiler.

Ahmet Mekereci, limonun fiziksel ve kimyasal özelliklerini izah ederek girdi söze, ansiklopedik konuştu…

“Mandalinaya aşılanan limondan uzak durun” dedi evvela, hayda, bakar mısınız “mandalina kasa limon”, “erkek limondan da uzak durun” diye ekledi, dişisi olmalıymış, tezgahtan limon seçerken aklınızda bulunsun bari, Nevşehir’in mağara depolarında saklanarak kabuğu doğal yolla inceltilen limonmuş en hası, “yatak limon”.

Ağzımız açık dinledik haliyle Ahmet Mekereci’yi…

“Limon pahalı, 8’e kadar bölünebilir, lokantacıyı zarar ettirmeyelim” diyerek bağladı lafı.

Efsane kaptanı Turhan Okutan frene bastı…

“4’e bölünür, fazlası olmaz”.

Eczacı Edip Nazlı ortayı buldu…

“6 dilim, bana mı kaldı?” diyerek.

Parti anketi yapacak halimiz yok?..

Derdimiz “tencere”, ekonominin nabzı, sizce kaç dilim olmalı limon?