Çağı böyle mi yakalayacağız? Türkiye Yüzyılına böyle mi hazırlanıyoruz?

Abone Ol

1923 den 2023'e, yüzyılda 60 hükümet kurulmuş, Milli eğitimde, yanlış saymadıysam  tam 79 bakan göreve gelmiş. Son 21 yıldır tek parti iktidarda olmasına rağmen, Milli Eğitim Bakanlarıı en çok bu iktidar döneminde değişmiş. Sanırım bu bir rekor.

Bakanlardan kaçının ismini sayabilir siniz? Kaçı eğitim kökenli idi? Asıl meslekleri ne idi? Ben baktım. Merak edenler bakabilir.

Ne milli eğitimmiş arkadaş!

1 asır geçti bir türlü rayına oturtamadık. Oturtacağımızda yok!

Sürekli bir yap boz! Şimdi yenileri gündemde. Liselere giriş sınavı LGS tekrar uygulanacak mış. Başarısız öğrencilere sınıf tekrarı getirilecekmiş. Devamsız öğrencinin okulla ilişiği kesilecekmiş. İyide kardeşim neden kaldırdınız? Şimdi neden koyuyorsunuz ?

En son, geçtiğimiz ay bir reform(!) daha gerçekleşti.

Sınıf geçme puanı Türkçe dersi için 70, diğer dersler için 50'ye yükseltildi.

Daha önce, sınıf geçme  puanı 45 ti. Bu puanların altında puan alan öğrencilerin sınıf geçme ya da kalmalarına şube öğretmenler kurulu karar verecekmiş.

Geçtiğimiz günlerde, Sn.bakan İlkokul, ortaokul, lisede tekrar eden konular bulunduğunu, bu konuları sadeleştirmek veya çıkartmak üzerine çalışmaları yoğunlaştırdıklarını, bazı konuların da pedagojik usullerle anlatılmadığını, lisede anlatılan konu ya da ilkokulda anlatılan konunun birbirini tamamlamadığını ifade etmişti.

Tekrarlayan konular olduğunu şimdi mi farkettiniz? Demek ki, önceki bakanların gözünden kaçmış. Neyse öğrenciler pekiştirmiştir.

Öğretmenlere uzmanlık sınavı getirilmişti. Ne oldu? Çözdük mü eğitim sorununu? 1 milyon 200 bin öğretmenin kaçını uzman yaptık? Öğretmenlik başlı başına zaten bir uzmanlık mesleği değil mi?

Haa, aklıma gelmişken, Yıllarca reklamı yapılan Fatih Projesi ne oldu? Hani eğitimde çığır açacaktı! Bakanın biri bu projeye 4 milyar lira harcandığını söylemişti. Gerçek rakamın 30 milyar olduğunu söyleyenler de var. Akıllı tahta, tablet ve teknik altyapıya harcanan bu para boşa mı gitti? Akıllı tahtaların birçok okulda teknik alt yapı yetersizliği nedeniyle kara tahtaya döndüğü söyleniyor. İster istemez “Bu proje ile birileri ihya mı edildi?” Sorusu geliyor akla!

Velhasıl, harikalar yaratıyoruz!

Reformlar ardı ardına geliyor.

Son 21 yılda milli eğitimde 9 bakan değiştirmişiz. Her gelen müthiş reformlara(!) imza atmış. Çoğuda sınav sistemine yönelik. 4+4+4, LGS - OKS  - SBS - ÖSS - YGS - LYS , TEOG,

Birinin kaldırdığını diğeri göreve gelince tekrar koyuyor. Bu kısaltmaların ne anlama geldiğini kaç kişi biliyor?

Niteliğin değil, niceliğin esas alındığı bir tuhaf eğitim sistemi.

Ülkemizin, Cumhuriyetin ilanından sonraki dönemde, üretebildiği en önemli milli eğitim projesi tartışmasız "Köy Enstitüleri Projesi"dir. Bu büyük proje ne yazık ki sürdürül(e)medi.

Köy Enstitüleri kadar kapsamlı olmasa da, benzer bir projeyi CHP li milli eğitim bakanı Mustafa Üstündağ döneminde (1974) görüyoruz. İlk öğretim sonrası, orta okul döneminde öğrencilerin yetenekleri doğrultusunda, teknik eğitime yönlendirilmelerini amaçlayan bir proje idi. Bunun için öğrencinin hangi alanda yeteneğinin olduğunu tespit etmek öncelikli hedefti.

Bu hiç kolay değildi. Endüstrinin, sanatın her alanında öğrencinin ( ölçüm amaçlı, temel konularda, basit ve biraz yüzeysel ) faaliyet göstermesi ve çok iyi gözlemlenmesi gerekiyordu. Öncelikle bunu yapabilecek kapasitede öğretmenlerin yetiştirilmesi amaçlanmıştı. İşin daha da zoru, büyük finansman gerektiren farklı atölyelerin de her orta okulda oluşturulması gerekiyordu. Öğretmen; sanatın ve endüstrinin her alanında, belli bir bilgi birikimine sahip olmalıydı ki, öğrencisine farklı alanlarda çok detaylı olmasa da, bu eğitimleri uygulamalı olarak verebilsin. Eğitimi verirken de ögrencinin yeteneklerini gözlemleyebilsin.

Neticede öğrenci mezun edilirken bu öğretmenler tarafından tavsiye edilen bir teknik liseye yönlendirilebilsin.

Ankara pilot bölge seçilmişti.

Gazi Üniversitesi bünyesinde, "Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi" bu amaçla, 14 Mart 1974 tarihinde, Ankara'da, Beşevlerde kuruldu.

Bu çok özel öğretmenlerin en iyi şekilde yetiştirilebilmesi için ne gerekiyorsa, en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü.

Elektrik, Elektronik, Oto Elektriği, Motor, Metal işleri, Ağaç işleri, Seramik, Grafik tasarım, Heykel, Resim atölyeleri gibi bir çok atölye tam donanımlı olarak hazırlanmıştı. Uygulama ağırlıklı teorik eğitimler veriliyordu. Burada yetişen öğretmenler stajlarını yine Ankara'da  özel donanımlı orta okullarda yapmaktaydırlar.

Ankara pilot bölge seçildiği için Balgat, Yenimahalle , Ulus gibi yerlerde fakülteye benzer şekilde bu okullar da teknik olarak hazırlanmıştı.

Ülkenin teknik ara eleman ihtiyacına da cevap verebilecek gerçekten reform niteliğinde bir proje hayata geçmişti.

Sonra ne mi oldu? Köy Enstitülerinin başına gelen bu okullarında başına geldi. Daha sonra kurulan hükümetler projeye sahip çıkmadılar. Güzel olan herşeyi yok ettiğimiz gibi bunu da yok ettik.

Milli eğitimde gerçek bir reform yapmak istiyorsak, eğitim sistemini sil baştan değiştirmeliyiz . Köy Enstitüleri benzeri projeleri hayata geçirmeliyiz. Küçük rütuşlarla, yap bozlarla kaybedecek zamanımız yok!

Bizim çağı yakalamak ve dünya ile rekabet gücümüzü artırmak için mesleki ve teknik eğitime ağırlık vermemiz gerekiyor. Almanya, Japonya böyle kalkındı.

Bu gerçeği neden görmezden geliyoruz.? Milli Eğitimde neden doğru düzgün proje üretemiyoruz? Anlamak mümkün değil.

İlyas Erbay

ilyas.erbay@gmail.com