Bu memleket bizim… ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cennet bizim

Abone Ol


Özel İdare Genel Sekreteri Nida Sinsi; Şenpazar ve Cide bölgesinde devam eden yatırımlar ve program dâhilinde yapılacak yollarda incelemelerde bulundu.

Yağmurlu bir nisan gününde, Ağlı /Azdavay/Şenpazar yolundayız.

Genel Sekreter Nida Sinsi; sabah erken saatte başladığı mesaisine, dairedeki evrak yoğunluğunun ardından bir türlü susmayan cep telefonuyla devam ediyor.

Ben de bir yandan yağmur damlalarının camda bıraktığı izleri seyrediyorum. Arada bir de buğuyu silip etrafa bakıyorum.

Bu yol, Kastamonu/Ağlı/Şenpazar yolunda her şey o kadar tanıdık ve bildik ki! İşte Azdavay/Şenpazar kavşağı, dışarıyı görmeme gerek bile yok, biliyorum ki solda Bereketli köyü var. İlk köy müzemizin olduğu ve Kesikbaş türbesiyle içimi ürperten köyümüz. Yolun sağında ise balıyla meşhur Karaçam köyü yamaçta gözükür. Kavşaktan dönüp ilk viraja varmadan bizi Yeşilpınar Mahallesi ayrımı karşılar. Bu mahallede bizim İş Mak. Opr. Bekir Köse oturur. Babasıyla eskiden beri tanışırız, kendisi usta bir marangoz olup torunum Ilgaz’a bir greyder bile yapmışlığı vardır.

Bu yolda bir de Selmanlıköyü var. Buranın muhtarı da aile dostum olan Cevat Bal, ona da bir selam yollamazsam vallahi darılır.

Yollar da hızla geçiyor, tıpkı yıllar gibi…

Dağa taşa bakıp eskilere dalıp gidiyorum.

Düşünüyorum da bu yollarda geçen yıllarımda ne çok anı biriktirmişim. Her geçtiğimiz köyler, evler, yollar, ağaçlar, dereler o kadar tanıdık ki.

Her mevsimde kaç kez fotoğrafladım bilmiyorum ama her seferinde ilk kez görmüşçesine hayran olduğum sisli tepelere yine bakıyorum.

Mevsim değişimi çoktan başlamış. Bahar gelmiş memleketimin dağlarına, kurak geçen sonbahara inat, nisan yağmurlarıyla yıkanıyor dağlar, kayalar, topraklar.

Meşeler, kayınlar göğermiş, yapraklar artık yeşilin her tonuyla dağları boyamış. Adeta yağmur değil, gökten bahar yağıyor.

Kıvrıla kıvrıla giden Derelitekke, çayını, Valayvadisini, uzak dağların zirvelerinden süzülen kar şelalelerini izliyorum.
Nazım Hikmet’in dizeleri geliyor dilimin ucuna,

Davet şiirinde ne diyordu üstat.

“Bu memleket, bizim.”

Peki, “bizim memlekete” bir bakalım nelerimiz var, nelerimiz yokmuş.

Bizim memleketin “en” leri…
Kastamonu’muz, dağlarıyla, deniziyle, doğal güzellikleri, kültürü ve sanatıyla sadece batı Karadeniz’in değil tüm ülkenin en önemli illerinin arasında yer almayı hak eden bir konuma sahip.

Bir kere en başta tam bir orman memleketiyiz.

En çok ormanı olan illerden biriyiz.

“693 bin hektarlık verimli ormanlarıyla Kastamonu, Türkiye'de en fazla verimli ormana sahip ilimizdir.

180 bin hektarı da bozuk orman olmak üzere toplam 873 bin hektarlık orman alanına sahip Kastamonu, toplam ormanlık alan sıralamasında Türkiye'de Antalya'dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Buna göre en ormanlık il Karabük. Bu ilin yüzde 67,3’ü ormanlarla kaplı. Hemen ardından yüzde 66,9 ile Kastamonu ve yüzde 65,5 ile Muğla geliyor.”

En çok ilçesi olan iller arasında 5.sıradayız.

Türkiye, 81 il, 973 ilçe, 32.125 Mahalle ve 18.211 köyden oluşmaktadır.

İllere göre ilçe sayısı en çok olan illerin başında İstanbul geliyor. Onu takip eden il ise 31 ilçe ile Konya, biz de merkez dâhil 20 ilçemizle Türkiye’de 5. konumundayız.

En çok köyü olan iller arasında ikinciyiz, ünite/mahalle sayısı bakımından ise Türkiye birincisiyiz.

Türkiye’nin büyük şehirlerinde hiç köy kalmadı hepsi mahalleye dönüştü. Büyükşehir statüsü dışında kalan 51 il arasında Sivas 1.233 köyü ile zirvede.

Sıralamada ikinci sırada1.054 köy ile memleketimiz gelmekte.

Ancak bizim coğrafya da köyler çok dağınık bir köyün birçok ünitesi, bağlısı (köylere bağlı mahalleler/parçalar var) onlarla birlikte bakacak olursak, yani kısaca 1.054 köy ve onlara bağlı 2 bin 614 ünitesi ile toplamda 3 bin 668 kırsal kesim yerleşkesi ile Türkiye birincisiyiz.

Nüfusa göre bakacak olursak ülkemizin 51. vilayetiyiz.

Kastamonu nüfusu 2022 yılına göre 378 bin 115.
Fakat Kastamonulu olarak dışarıda, gurbette çok daha fazla bir nüfusa sahibiz.

2018 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre Türkiye’de 1 milyon 64 bin 716 Kastamonulu yaşıyormuş.
Kastamonulu hemşerilerimiz Türkiye genelinde en fazla İstanbul’da (559 bin 898)  ikamet ederken, ikinci sırada Ankara (44 bin 228), üçüncü sırada ise Kocaeli’nde (30 bin 395 ) yaşıyor.

Kastamonu olarak her sıralamada ön saflardayız ama iş nüfusa gelince durum değişiyor. Memlekette bulunanlar, dışarıdaki hemşerilerimizin ancak üçte biri. Örneğin İstanbul’da Sivas’tan sonra 2.sıradayız.

Rakamlar, sayılar, istatistikler sıkıyor, bunlar bana çok şey ifade etmiyor. İçinde bulunduğum anı, bu güzelliği, bu yağmuru dinliyorum.

Dışarıda hayat var.

Şenpazar/şehribanı Çayında akan zaman…

Yağmur hiç durmadan yağmaya devam ederken biz de Şenpazar’a giriş yapıyoruz. İlk durağımız Kaymakamlık binası.

Genel Sekreter Nida Sinsi ilçedeki çalışmalar için Şenpazar Kaymakamı Emre Kazanasmaz’ın makam odasında toplantıya katılıyor. Ben de elimde makineyle, Şenpazar’ın halk pazarında alıyorum soluğu.

İlk önce köy ürünlerinin satıldığı yere bakıyorum, yağmur “zıkı” yağıyor. Herkes bir tentenin altına sığınmış bekliyor. Hem ramazan, hem de yağan yağmur nedeniyle pazar bugün çok sessiz sedasız ve hareketsiz.

Gözüme ıspıt satan nenem takılıyor. Hemen yanına gidip; annem, nenem bu nedir diyerek evirip çeviriyorum. Beni şöyle bir süzüyor;

-Ay oğul bu ıspıttır yemeği güzel olur, yumurta, soğanla kavur ye.

-Ah anam ben ne bilirim ki, hele şunu elinde tut bir bakalım nasıl bir şeymiş fotoğrafını çekeyim.

Şenpazar; benim memleketimin en güzel yerlerinden biri. İnsanını, doğasını kültürünü çok severim. Bunu birçok yazımda dile getirdim. Hatta geçmiş dönemdeki Belediye Başkanımız Suat Saygın beni Şenpazar’ın fahri hemşerisi ilan etmişti.

Sokakta gezerken illa ki bir tanıdık, bir arkadaş, bir dost, bir güler yüz denk gelir. İşte Keşraf lokantası sahibi aynı zamanda merkez Mahallesi Hasan Soysal el ediyor,
- ooo şefim nediyon buralarda, hani bizim Şenpazar fotoları,

-Cem Başkan yaptıracak merak etme diyor karışıyorum pazarın kalabalığına. Eski yeni birçok dostla merhabalaşıyor, ayaküstü köyden kırdan, bağdan bahçeden bahsedip iki lafın belini kırıyoruz.

Yağmur bir türlü ara vermiyor. Yolumuz uzun, zaman kısa. Toplantı bitiminde Kaymakam Genel sekreteri uğurluyorken.

Ben de pazardan hızlı adımlarla araca doğru gidiyorum,

-Yolculuk nereye diyor hemşerilerimden biri,

-Cide dağları diyorum.

Yoldayız, etraftaki manzara değişse de değişmeyen tek şey Genel Sekreter Nida Sinsi’nin elindeki susmayan telefonu, kucağındaki evrakları, baktığı haritaları, raporları, envanterleri. Her girdiğimiz yolda durup, gördüğü eksiklikleri ajandasına notlar şeklinde yazıyor. Telefonla talimatlarını söylüyor.

Yolumuz, Harmangeriş, Âşıklı, Dereköy’den Dağlı geçidine ulaşıyor, oradan da en sevdiğim güzergâh olan Loç vadisine dalıyoruz.

Dağlı kuylucu, Şenköy’den sonra Hamitli köyü muhtarı Mehmet Ay’ı arıyorum. Biraz konuşuyoruz haklı olarak, Gömeren’de köprüyü yaptık, su değirmeni bitti sayılır, niye gelmiyorsun diye inceden bir sitem yolluyor.

Yolumuzun üstünde bir de Çamdibi Köyü var. Muhtarımız Şahin Çelik; Genel Sekreter Nida Sinsi’ye muhtarlık bürosunda köyünü anlatıyor. Yapılan, yapılacak olan yatırımlarla ilgili bilgi veriyor. Benim aklımda ise yıllar önce Sayın Valimiz Erdoğan Bektaş’la gezdiğimiz o muhteşem Kılıçlı Mağarası var. Mutlaka gelip çekeceğim diyorum.

Cide’de sadece deniz yok…

Cide topraklarındayız.

Cide dediğimiz zaman herkesin aklına tuğ tepesinden çekilen ve masmavi Karadeniz’i bir kalp şeklinde saran kucaklayan yeşille mavinin kavuştuğu o simgesel fotoğraflar gelir.

Doğrudur, Cide ilçemiz Karadeniz’in en uzun sahil şeridine sahiptir. Ama bir gerçek daha var ki “Cide” sadece sahilden ibaret değil; deniz seviyesinden sonra rakım hemen binlere yükselip dağlar başlar.

683 km2 yüzölçümüne sahip olan Cide ilçemiz, genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir.

İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür.

İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800-900 m arasıdır. İlçenin %70’i ormanlarla kaplıdır.

İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekâni, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır.

1868 yılında ilçe olan Cide'nin 85 köyü ve bu köylere bağlı 204 mahallesi bulunmaktadır.

Bu köyler; Aydos Çayı, Fakaz Çayı, Devrekâni Çayı ile kolları tarafından parçalanmış olan arazide, birbirinden uzak ve yarı dağınık halde kurulmuştur.

Genel sekreterle Cide dağlarında…

Cide’nin iç kesimlerindeki yollardayız. Loç bölgesi dünyanın sayılı doğa güzelliklerine sahip. Buraları gördüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Bu coğrafya o kadar çeşitlidir ki, bitkisi, kültürü, halk edebiyatı ve birbirinden ilginç öyküleriyle her köşesi tam bir belgesel konusudur.

Örneğin Gökçeler asma köprüsü, kesme kaya yolu, Çavuş, Ortaca, Menük köyleri, kısaca hepsinde ayrı bir belgesel olacak ilginç öyküler var.

Ortaca köyünün tepelerindeyiz.

Telefon çekmiyor, yağmur dinmiyor.

Genel Sekreter Nida Sinsi, araçtan inip karşısındaki manzaraya bakıyor, o müthiş bahar resitalini, bulutların dansını, yeşilin her rengiyle boyanmış ormanları keyifle izliyor.

Ötede beride kırmızı kahverengi renkleriyle göze çarpan ve çok dağınık halde yerleşmiş köylerimiz, mahallelerimiz gözüküyor.

Nida Sinsi, bu toprakları, bu coğrafyayı en iyi bilen kişilerin başında geliyor.

1998 yılında Köy Hizmetlerinde ziraat mühendisi olarak başlayan ve kurumun her kademesinde görev yapan Nida sinsi, 2013 yılında önce Genel Sekreter Yardımcısı,  2022 tarihinden itibaren de asaleten Özel İdare Genel Sekreterliğine atandı.

Doğup büyüdüğü iline, doğduğu topraklara hizmet eden Genel Sekreter Nida Sinsi;  kırsal kesimin sorunlarını, araziyi, yolları, kültürü, insanını çok iyi tanıyor.

Yan yanayız.

Uzaklardaki köylere bakıyor, “bu memleket bizim”,

Ulaşamadığımız hiç bir yer kalmamalı, orada yaşayan tek kişi bile bizim için çok önemlidir. O tek kişi bizim için vatandır, memlekettir, bayraktır. Diyor.

Yağmur yine yağıyor,

Bizim de Genel Sekreter Nida Sinsi ile yolculuğumuz, Kastamonu’da Cide dağlarında, köy yollarında 20 yıldır olduğu gibi yine aynı şekilde devam ediyor.