Kastamonu Belediye Başkanı Hasan Baltacı, Kasım ayı olağan Belediye Meclis toplantısında şunları söyledi:
“Hatırlayın 2019 yılındaki yerel seçimlerde seçimleri yapmakla sorumlu olan seçim sonuçlarını garanti altına almakla sorumlu olan seçim güvenliğini sağlamakla sorumlu olan iktidar İstanbul’daki seçimleri ‘Hiç bir şey olmadıysa yine de bir şey olmuştur’ diyerek iptal ettirmişti. O seçimler tekrar edilmişti. Milletin iradesine darbeydi. Millet sandıkta yine gidip cevabını vermişti. İnsanlarımızın ne dediğini görmek istiyorsak insanlarımızın seçimde kullanmış oldukları oy tercihlerine saygılı olmak gerekir. Eğer kanundan bahsedeceksek değerli arkadaşlar kanunları istediğimiz gibi yorumlamak yerine kanunları herkese eşit olarak uygulamak lazım. Bir gün çıkıp Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımıyorum deyip. Bir gün çıkıp kanunda böyle yazıyor biz bunu yapıyoruz demek tutarlı değildir. Demokratik ölçülerle bağdaşık bir tutum değildir. Türkiye’nin gündemini bir müddettir kayyum atamaları meşgul ediyor. Bu kayyum uygulaması neden yapılır. Neden bir belediyeye kayyum atanır? Seçilmiş bir belediye başkanı kayyumla neden uzaklaştırılır? Yerine Belediye Meclisinden bir başkan seçmek yerine neden bir vali, kaymakam veya vali yardımcısı kayyum olarak atanır? Bununla ilgili Kastamonu’dan iki tane örnek vermek istiyorum. Bu iki örneği alın siz İstanbul’a uygulayın, alın siz Mardin’e uygulayın, alın siz Batman’a uygulayın ya da kayyum atanan herhangi bir yere uygulayabilirsiniz.”
“KAMULAŞTIRMA YOLUYLA KUPON ARAZİLERİN
NASIL TAKAS EDİLDİĞİ VE ŞEHRİN RANTININ
KİMLERE GİTTİĞİYLE İLGİLİ BİR ÖRNEK VERECEĞİM”
“Esasında kayyumlar mevcut düzen devam etsin diye atanıyor. Yani seçimle iş başına gelmiş bir belediye başkanı bu rant düzeni devam etsin diye görevinden alınıyor. Bakıyorlar ki seçimle elde edilecek bir başarı yok, o zaman diyorlar ki şehrin rantı büyük biz buna bir çare bulalım deniliyor ve oraya kayyum atanıyor. Bu rant hikayesiyle ilgili Kastamonu’dan iki tane örnek vereceğim. Bu rant hikayesinin ne denli büyük olduğunu siz çarpın bölün toplayın Esenyurt’a uygulayın. Çarpın, bölün, toplayın İstanbul’a uygulayın. Sırf bu düzen devam etsin, bu düzenin çarkları kırılmasın diye bu ülkenin demokrasisine milletin iradesine halkın iradesine her geçen gün darbe vuruluyor. 26 Aralık 2018 günü o dönem Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı olan Sayın Hikmet Erbilgin, seçimlerden kısa bir süre önce bir basın açıklamasıyla o gün belediye başkanlığı görevi yürüten ve 2019 mart ayında aday olan Tahsin Babaş’a bazı sorular yöneltmiş. 8 tane soru yöneltmiş. Hatta demiş ki ‘o billboardları kendi seçim kampanyanızda kullanmak yerine bize de burada yer açarsanız bizde bu 8 soruyu billboardlardan size sorabiliriz’ demiş. Bir tanesi çok ilginç. Demiş ki ‘Hepkebirler Mahallesi’nde bulunan iki katlı bina değerinin çok çok üzerinde bir arsayla kamulaştırıldı mı? Bu takas işlemi kimler tarafından yapıldı? Bu arsalar kamulaştırma bahanesiyle kime peşkeş çekildi?’ Diye sormuş. Ama cevap alamamışız. O gün açıklama yapan arkadaşımızın izlerine basarak 2019 yerel seçimini Milliyetçi Hareket Partisi kazandı. İşte dediler ki ‘Beytülmalın hesabını soracağız. Takasları soracağız.’ Gibi bir uyanıklıkla bir seçim kampanyası yürüttüler. Ama heyhat gelin görün ki 5 yıllık dönemleri boyunca kamulaştırmalarla ilgili tek bir cümle etmediler. Ben şimdi size bu şehir rantıyla ilgili ve kamulaştırma yoluyla kupon arazilerin nasıl takas edildiği ve şehrin rantının kimlere gittiğiyle ilgili bir örnek vereceğim.
“148 DAİRE EDERİNDEKİ ARSA İLE ACEM HANI TAKAS EDİLİYOR”
“Belediye Başkanlarının seçim broşürlerinde yazan sözde gastronomi hanı yapılacak olan Acem Hanı. Eski Belediye’nin üzerindeki hamamın hemen arkasında bulunan Acem Hanı’nın kamulaştırma hikayesini anlatacağım. Acem Hanı dört tane gerçek kişiye aitmiş. 10 Mayıs 2017 yılında burayı bir şirket almış. Bu şirket 16 gün sonra 26 Mayıs 2017 tarihinde belediyeye başvurmuş. Demiş ki burası belediye kültür alanı olarak kamulaştırılsın demiş. Bu şirketin aldığı mülk Acem Hanı, aslında bir konut alanı ama aldıktan 15-16 gün sonra Belediye ye demiş ki burası belediye kültür alanı olarak kamulaştırılsın demiş. Ve belediye başkanımızda hay hay demiş. Ne demek demiş. ‘Orası konut alanı olarak aldınız ama sizi mi kıracağız kültür alanına çevirelim’ demiş. İki ay gibi kısa bir süre içerisinde buraya imar planı hazırlanmış. Kamulaştırmayla ilgili kararlar alınmış. Burası 2,5-3 ay içerisinde belediye kültür alanına çevrilerek kamulaştırma kararı alınmış. Sonra bedeller tespit edilmiş. Sonra da denmiş ki biz burayı size nakit olarak ödemeyelim kamulaştırılacak Acem Hanı’na bir arsa teklif edelim. Kamulaştırma karşılığında trampa yani takas yoluyla size bir arsa teklif edelim Acem Hanı’nı biz alalım demişler. Kuzeykent’te bulunan 114 ada 4 parsel ile kamulaştıralım demişler. 5 ay gibi bir zaman içerisinde Acem Hanı, eski belediyenin arkasında bulunan Acem Hanı, Kuzeykent’teki bir arsa ile bu arsa o günkü imar planına göre üzerine tam 148 tane daire yapılabilecek bir arsa. Kupon arazi yani. Görmek isteyen varsa Acem Hanı da, arsada yerin de duruyor. 148 daire ederindeki arsa ile Acem Hanı takas ediliyor. 3-5 ayda her şey oldubittiye getirilerek işlemler tamamlanıyor. 2020 yılında ise kültür varlıkları koruma kurulu buranın can ve mal güvenliğini tehlikeye attığından dolayı yıkılmasını istiyor. Yani kamulaştırdığımız mülkün yıkılmasıyla ilgili karar veriyor.”
“ÇEKİP GİTMELERİ İYİ OLMUŞ AMA GERİYE DE BİR ENKAZ BIRAKMIŞLAR”
“Seçimden sonra biz burada bir incelemede bulunduk. Neydi iddia edilen şey, niye burayı kamulaştırmışlardı. Güya buraya gastronomi merkezi yapılacaktı. Kastamonuı’nun yemekleri, lezzetleri bütün Türkiye’ye ve dünyaya tanıtacaklardı. Oysa sadece kamulaştırılırken bile yenilmiş, içilmiş çekip gitmişler. Çekip gitmeleri iyi olmuş ama geriye de bir enkaz bırakmışlar.”
“ARKADAŞLARIN AKLINA GASTRONOMİ DENİNCE KUPON ARAZİLER GELMİŞ”
“Bizim aklımıza gastronomi deyince etli ekmek gelir, pastırma gelir, Kastamonu helvası gelir, Ecevit çorbası gelir, tirit gelir değil mi? Arkadaşların aklına gastronomi denince kupon araziler gelmiş. Ama gelin görün ki şimdi beledini katbekat ödediğimiz Acem Hanı Kastamonu Belediyesi’nin mülkü değil, kamulaştırdığımız halde mülkümüz değil. Niye kamulaştırdığımız halde burası Kastamonu Belediyesi’ne ait değil biliyor musunuz? Meğer bu Acem Hanı aslında bir vakfa aitmiş. Sinanbey Cami Vakfı’na aitmiş. Peki ne olmuş. Vakıf mallarını korumakla yükümlü Vakıflar Bölge Müdürlüğü bu kamulaştırmaya sessiz kalmış. Tam 7 yıl boyunca kulağının üzerine yatmış. Burası kamulaştırılırken ‘kardeşim siz ne yapıyorsunuz kimin mülkünü kamulaştırıyorsunuz?’ dememiş. Sonra zaman gelmiş geçmiş 31 Mart 2024’de seçim yapılmış. Kastamonulular bir tercihte bulunmuş ve demişler ki Kastamonu Belediyesini siz yönetin, Cumhuriyet Halk Partisi yönetsin demiş. Biz de Kastamonululara verdiğimiz bir söz vardı. Biz ‘bu memleketin malına, mülküne, hakkına, hukukuna sahip çıkacağız’ dedik. Onun için ilk yaptığımız işlerden bir tanesi Kastamonu Belediyesine ait mülkleri tespit etmek ve gidip yerinde incelemek oldu. Bu kapsamda tam 148 daire değerindeki arsayla takas edilen Acem Hanı’nı da inceledik. İnceledik ama içimiz sızladı. Viraneye dönmüş burası. Harabeye dönmüş burası.”
“ELİMİZDE NE KAMULAŞTIRDIĞIMIZ MÜLKÜ VAR, NE DE KAMULAŞTIRMA KARŞILIĞINDA VERMİŞ OLDUĞUMUZ ARAZİ”
“Ama dedik ki burası madem kamulaştırıldı, bizde bu eseri Kastamonu Belediyesi’ne kazandıralım dedik. Bir hesap yaptık. O Acem Hanı o kupon araziyle takas edilen Acem Hanı’nı restore etmeye kalksak tam 100 milyon Türk lirası harcanması gerektiğini tespit ettik. Bırakın kamulaştırmayla elimizden giden arsayı, kamulaştırdığımız mülkü restore edip Kastamonu’ya kazandırsak tam 100 milyon para harcamamız gerekiyordu. Bu ekonomik kriz ve devraldığımız borçla böylesine yatırım yapma şansımız yoktu. Ama burayı kamulaştıranlar buranın vakıf malı olduğunu bilmiyor olabilirler ama biz biliyorduk. Vakıflar Bölge Müdürküğü’ne telefon ettik. Dedik ki biz burayı Kastamonu’ya kazandıralım dedik. Sonra o Vakıflar Bölge Müdürlüğü, vakfa ait olan ama seslerini çıkartmadıkları haksız yere kamulaştırılan 7 yıldır ses etmedikleri göz yumdukları o Acem Hanı’nı koşa koşa tapu müdürlüğüne gittiler. Ellerindeki vakıf senedini gösterip bura kamulaştırılamaz burası vakfa aittir dediler. 26 Eylül 2024 günü Sinanbey Cami Vakfı adına Acem Hanı tescil edildi. Şimdi ne oldu! Elimizde ne kamulaştırdığımız mülkü var, ne de kamulaştırma karşılığında vermiş olduğumuz Kastamonu’nun en değerli arazilerinden biri var. İkisinden de Kastamonu Belediyesi olmuş durumda. Öyle bir kamulaştırılma yapılmış ki güya tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkıyoruz diye bu şehrin arsalarını peşkeş çekilmiş. Hadi onu yaptınız. Öyle bir kamulaştırma yapılmış ki Vakfa ait bir yer kamulaştırılarak daha sonrasında da vakıf burayı kendi mülküne alarak Kastamonu Belediyesi’nin elinde hiç bir şey kalmamış arkadaşlar. Bunu niye anlatıyorum bu Kastamonu’daki bir rant hikayesi. O arsaya 148 daire yapılabiliyordu. müteahhitte vermiş olsanız belki 60’a yakın kat karşılığı daire alabilirdiniz. Açık ihaleyle satışa sunmuş olsaydınız belki 150-200 milyon para edebilirdi. Hem o arsadan ve varlıktan mahrum kaldık. Hem de 100 milyona restorasyonu bitecek olan bir tarihi eseri aldık. Ondan da mahrum kaldık. Şimdi Kastamonu Belediyesi’nin elinde iki tane mülk ikisi de yok arkadaşlar. Böylesine rantın olduğu bir hikayede elbette ranttan mahrum kalmak istemeyenler belediyelere kayyum atanacak. Siz Kastamonu’da verdiğim bir örneği bir arsa örneğini İstanbul Esenyurtta düşünün. Rantın ne kadar fazla olduğunu ve neden kayyum atandığını buradan hesaplayın. Öyle açıp kanun maddesini okumak hele ömrü kanunlara hukuka saygılı olun kardeşim Anayasaya saygılı olun demiş bizler için bir anlam ifade etmiyor arkadaşlar.”
“ACEM HANI HİKAYESİNİ YARGIYA TAŞIYACAĞIZ”
“Tabi biz işi burada bırakmayacağız. Ne demiş o dönem İl Başkanlığı yapan değerli kardeşimiz Hikmet Erbilgin “Şimdi türkümüze devam edelim. Ekmeğini aç olanla böl oğlum. Haram yeme hak uğruna öl oğlum.” demiş. Bizde bu şehrin hakkı, hukuku uğruna elimizden ne geliyorsa sonuna kadar yapacağız. Acem Hanı hikayesini yargıya taşıyacağız. Dosyalarımızı hazırladık. Önümüzdeki günlerde İçişleri Bakanlığı Müfettişlerine bunları sunacağız. Ve Kastamonu’nun hakkına sahip çıkacağız. Hem kamulaştırmayla bu şehrin rantına ortak olanlara hesap soracağız. Hem de 7 yıl boyunca buna göz yumanlardan hesap sormakta bizim boynumuzun borcu.”
“İKİ ŞİRKET 5 YILDA 56 MİLYON 636 BİN TL’LİK FATURA KESMİŞ”
“İkinci örneği de 2019-2024 yılları arasıyla ilgili vereceğim. Lütfen belediye meclis üyeleri yaptığımız açıklamaları iyi dinlesinler. Daha sonra ‘belediye meclisinde efendim siz açıklayacaksınız dediniz ama hiçbir şey açıklamadınız’ gibi ifadelerde lütfen bulunmayın çünkü bugüne kadar altı aydır birçok meselede açıklamalar yaptık. Hentbol takımıyla ilgili açıklama yaptık, reklam şirketleriyle ilgili açıklama yaptık. Bunları lütfen dikkatle dinleyin. Daha önceki belediye meclis toplantısında ismini vermediğim bir reklam şirketinden bahsetmiştim. Demiştim ki 200’ün üzerinde fatura kesilmiş kardeşim demiştim. Belediye başkanları 5 yıllık bir görev süresi için seçilir arkadaşlar. Yılda 52 hafta 5 yılda da 260 hafta vardır. Kastamonu Belediyesi 2019-2024 yılları arasındaki o 260 haftada bir reklam şirketine tam 231 tane fatura bedeli ödemiş. Aynı reklam şirketinin yan şirketine de 33 tane fatura bedeli ödemiş. Kim bu reklam şirketi? Hepimiz biliyoruz reklam şirketi Kent Reklam arkadaşlar! Bu Kent Reklamın ortağı olan bir başka firmaya da 33 tane fatura kesilerek doğrudan teminle ödemeler yapılmış. Bu Kent Reklam tam 260 hafta boyunca 231 tane doğrudan teminle Kastamonu Belediyesi’ne fatura kesmiş. Bu reklam şirketinin ortağı olan bir kişi gitmiş pandemiden 36 gün sonra bir şirket kurmuş. Kastamonu Belediyesi’ne dezenfektan satmış, kolonya satmış, hijyen seti satmış. O da 33 tane doğrudan teminle Kastamonu Belediyesine fatura kesmiş. Her iki şirketin kesmiş olduğu 264 faturanın karşılığında o günün dolar kuruyla güncellenerek yapılan hesaba bakıldığında 1 milyon 649 bin 272 dolar. Yani bugünün Türk lirasına çevirdiğimizde 56 milyon 636 bin tl lik fatura kesilmiş. Bunun büyük bir kısmı ödemiş. Ödenmeyen küçük bir kısmı kalmış. Yedikleri içtikleri kestikleri fatura yetmiyormuş gibi birde Kastamonu Belediyesini son dönemde gitmişler icraya vermişler.”
“264 TANE DOĞRUDAN TEMİN İHALESİ
VERİLMESİNİ YARGIYA TAŞIYACAĞIZ”
“Ne yapmışlar biliyor musunuz? 55 bin adet tanıtım kitapçığı basmışlar. 155 bin adet karton çanta basmışlar. 51 bin adet takvim basmışlar. Yetmemiş 26 bin adet CD basmışlar. Göreniniz, duyanınız varsa lütfen bize söyleyin. Tamamı gerçek olsa 5 yıl boyunca bir firma ve bağlı firmasına tam 264 tane doğrudan temin ihalesi verilmesini yargıya taşıyacağız arkadaşlar”
“BU HALKA AİT OLAN NE VARSA HEPSİNİ GERİ ALACAĞIZ”
“Yargıya taşıyacağız ve seçimden önce verdiğimiz sözü tutacağız. Bu halka ait olan ne varsa hepsini geri alacağız. Bu suça ortak olan kim varsa da fitil fitil burnundan getireceğiz. Bundan sonraki belediye meclis toplantılarımızda da yapmış olduğumuz incelemeler sonucunda her ne varsa Kastamonu halkıyla paylaşacağız. Bu şehrin malı mülkü parası pulu kime gitmiş herkes duyacak, bilecek ve bizde gereğini yapacağız diyorum.”
“KASTAMONU’NUN MALINA MÜLKÜNE ÇÖKMÜŞLER”
İlk başta yapmış olduğum açıklamada ‘Lütfen Belediye Meclis Üyeleri burada yapmış olduğumuz konuşmaları dikkatle takip etsin’ dedik. Burada hem belediye meclisi gündemi hem de bizim gündeme getirdiğimiz konularla ilgili açıklama yapıyoruz. Bu açıklamaların hepsine sessiz kalınıyor, bekleniyor. En sonunda ‘Keşke Kastamonu’yu konuşsaydık’ diyorsunuz. Sabahtan beri neyi konuşuyoruz. Kastamonu’nun malına, mülküne çökmüşler onu konuşuyoruz. Necati Bey şu cümleyi kurarken düşündünüz mü? O kamulaştırma yapılırken siz Belediye Meclis üyesiydiniz. Nasıl bilmiyorsunuz? Bu milletin malına mülküne çökülürken ‘bilmiyordum’ demek kadar kötü bir şey var mı? Çıkıp çıkıp her seferinde de ‘Kastamonu’yu konuşun’ diyorsunuz. Acem Hanı Kastamonu’nun değil mi? Kuzeykent’te peşkeş çektiğiniz arsa Kastamonu’nun değil mi? Sen o gün burada belediye meclis üyesi değil miydin? Birde üstüne bize siyaset öğreteceksiniz.
“21. YÜZYILDA MR CİHAZI AÇTINIZ!”
Neymiş 200 çocuğa süt veriyormuşuz da, hava da uçak geziyormuş. Daha geçen gün 21’inci yüzyılda Kastamonu Devlet Hastanesi’nde MR cihazı açtınız. MR cihazı. Bir hastanenin olmazsa olmazı. Neden bahsediyorsunuz.
“12 KAVŞAKTA ÇALIŞIYORUZ”
Önceki meclis toplantısında ulaşım ana planına başladığımızı söylediğimizde burada yok muydunuz? 30 yıldır o kavşak orada duruyor. Sizin döneminizde neden sinyalizasyon yapılmamış. Biz talimat vermişiz. 12 kavşakta çalışıyoruz. 3 tane kavşak kilit olmuş. Aylardır oralarda sayımlar, dökümler, kamera kayıtları alıyoruz. Bunu siz böyle iki günde yapılabileceğini mi düşünüyorsunuz?
“İNSAN BİRAZ UTANIR!”
Serkan Mütevelli ‘yoksulluk var kardeşim’ demiş. İnsan utanır. 22 yıl ülkeyi yöneteceksin. Türkiye’nin en yoksul ili olacağız. ‘Bunu konuşmayalım.’ Halkın ekmeğini konuşmayacağız da neyi konuşacağız? Bunları düşünmeden mi söylüyorsunuz? Şurada bir vicdan olur. Halkın ekmeğine çökmüşler. Acem Hanı’nı Vakıflar almış. Kuzeykent’te ki parseli bir şirket almış. Çökmüşsünüz. Kent Reklam üzerinden 56 milyon bu memleketin malına çökmüşler. Onlar bugün olsaydı biz başka şeyler yapacaktık. ‘Halkın malına çökmüşler’ diyoruz. ‘Kastamonu’yu konuşun’ diyorsunuz. Daha neyi konuşacağız. İşte bunun için kayyum atıyorsunuz. ‘Rant için memleketin malına çökmek için kayyum atıyorsunuz’ diyoruz. ‘Kayyumları konuşmayın’ diyorsunuz. Yani iktidarınızın yaptığı bütün kötülükleri unutalım. Ondan sonra başka konuları konuşalım. Uçak konuşacakmışız. MR cihazı açmaya utanmadınız siz. O MR cihazı yıllardır orda olması gerekiyordu. Birde çıkıp ‘kamulaştırmadan haberim yok’ diyeceksiniz. İnsan biraz utanır. ‘Efendim şirkete rücu edin’ diyorsunuz. Neden şirkete rücu edecekmişiz? Haksız hukuksuz işlem yapanlar hakkında karar alınmayacak mı? Onlara rücu edilmeyecek mi? İşin ucu size uzanmayacak mı? Böyle mi düşünüyorsunuz? Belediye meclisinde konuşuyoruz, konuşuyoruz. En sonunda 28 Şubat’a bağlarken utanmıyorsunuz. Ağzınızda bir 28 Şubat. Necati bey bu ülke 90’lı yıllarda çok acı günler yaşadı. O acı günlerin sebebi bugün ortağınız olanlar. Ama o günlerde bile Recep Tayyip Erdoğan, şiir okumaktan yargılanırken yerine kayyum atanmadı. Yargılama bittikten sonra kendisi tırnak içerisin de söylüyorum. ‘Suçlu bulunduktan’ sonra bile yerine kayyum atanmadı. Öyle ki Refah Partisi’nin meclis çoğunluğu yokken bütün partiler birleşti Refah Partisi’nin adayını seçti. İnsan bundan utanır. Ondan sonra sürekli 28 Şubat. Sürekli tek parti. 1930’larda bu ülkede uçak yapılıyordu.
“MECLİSTE NE KONUŞULACAGINA KEYFİYET KARAR VEREMEZ”
Dünya Filistin’i seyrediyormuş. Dünya devletleri, o emperyalist devletler Filistin’i seyrediyor. Onlar seyrederken siz ticaret yapıyorsunuz. ‘İsrail’le ticareti kesin’ dedik. ‘Kestik’ dediniz. Üstüne gidip Filistin limanlarından İsrail’le ticaret yapmaya devam ediyorsunuz. Utanmadan bir de burada konuşuyorsunuz. Orada öldülerse malzeme mühimmat buradan gitti. Sizin iktidarınız döneminde gitti. Sayfalarca açıklanıyor. Sessiz kalan seyreden ticarete izin veren sizsiniz. Bu mecliste ne konuşulacağına keyfiyet karar vermez. Bu memleketin gerçek sorunları karar verir. Sizin yapmadığınız, vermediğiniz sağlık hizmetinden dolayı biz Ankara’da Derman Evi açmak zorundayız. 6 sene milletvekilliği yaptım. Bu Kastamonulular Ankara’da hastanelerde sürünürken o koridorlarda yatarken, o arabanın içinde perperişan olurken bize ulaştılar. Size değil. Onun için orada derman evi açıyoruz. Onu küçümsüyorsunuz. Onu küçümse, bunu küçümse. 22 yıl boyunca. Kadın cinayetleri diyoruz. İdamla mı önleyeceğini zannediyorsun? İdam varken önledin mi? Meclis kanun yapsın biz uygulayalım. Yapılmışı var uygula. Yapılmış kanuna uymayacaksın, Anayasa’ya uymayacaksın. Sonra Meclis kanun yapsın. Uymadıktan sonra yapmak ne? Siz bunlara cevap veremeyeceğimizi mi düşünüyorsunuz? Bizim aklımız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kalmadı, Ahmet bey. Bizim aklımız burada. Bak açıklıyoruz. Bak çatır çatır açıklıyoruz. Hesabını da vereceksiniz. Ortağınızla birlikte bu milletin malına çöktüğünüz günlerin hesabını vereceksiniz. Zorunuza gidiyor. Şunu biliyoruz. Elbette ki 200 çocuğa süt dağıtmak, 250 gencin elinden tutup etüt merkezi yapmak, elbette ki bir binada Derman Evi yapmak bu memleketin sorununu çözmeyecek. Biz bunu biliyoruz. Bu memleketin sorununu Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarının çözeceğini bilerek hareket ediyoruz. Bu doğrultuda çalışmamıza devam ediyoruz.