İzbelili bilim insanları açıkladı, şehrimizde çocuklar üzerinde yaptıkları eğitim deneyinin sonuçları vahim, mevcut “teorik sistem” ile yürünecek yol namümkün…
Çocukların gelecekleri “duvar”.
Epeyce yıldır “toslayan” tosladı zaten duvara…
Henüz toslamayanlar ise çıkmaz sokakta geleceklerini arıyor.
Olmaz kardeşim olmaz…
Hayattan kopuk mevcut “eğitim sistemi”, partilerin arka bahçesi “idareciler”, sosyal haklarından kopuk “sözleşmeli öğretmen sistemi” ile bu kervan yürümez.
Laboratuvarların yerini “test kitabı” aldı…
“Formül” hatmederek nereye?
Okul idarecilerini yerel seçim döneminde gördük…
Okulları miting alanına çevirdi kimi.
“Sözleşmeli öğretmen sistemi”…
Asgari ücretten az alan öğretmenler.
Maarifte dostlar alışverişte görür…
Çocuklar geleceklerini kaybetmeyi sürdürür.
Not: Serdar İzbeli “mucit” adam…
Üşenmemiş sosyal deney yapmış.
İzbeli Çiftliği’ni ziyaret eden ailelerin çocuklarına hayatı öğrenmeleri için saman taşıttırdığını, odun kırdırdığını, ahır süpürttüğünü bilirim evvelden…
Mükafat olarak mevsimine göre dağ çileği fidesi hediye eder, yahut organik süt, kestaneden ahlata.
Çocukların hayatın ritmine, rengine, şekline eğitilmediklerinden dert yanar hep…
Gerçek hayat ile matematiği örtüştüremeyen bir eğitim sistemi neticede.
Oysa “logaritma” bile…
Gerçek hayattaki karşılığı ile pek ala anlatılabilir.
“13-15” yaş aralığındaki “50” çocuk ile deneyini yapmış Serdar İzbeli…
Konağın önünde bir oluk var, suyu buz, tıpası olmadığında sürekli akar, alt tarafında yapay havuz, ilerisinde bostan, sera. Oluk dolu iken, 5 litrelik boş su kabını, oluktan doldurmasını istiyor deneklerden. Musluktan değil, oluğa daldırarak.
50’de…
Sıfır.
Deneklerden biri bile boş su kabını oluğa daldırarak doldurmayı başaramıyor…
Su kabını kimi daldıramıyor, kimi yüzeyi geçemiyor, kimi yarısında bırakıyor.
Buna “5’lik su bidonu deneyi” dedik…
“Oluk deneyi” de denebilir.
Bir ilerisindeki deney “ağzı” ve “çıkış haznesi” olan sulama kabı ile aynı işlemi yapmaktı…
Deneklerden hiçbiri ikinci aşamaya geçemedi.
Sulama kabını doldurmak daha zor illa ki…
Çıkış haznesinden “kayıp kaçak su” olasılığı yüksek.
“Havuz problemi” elbette çözülsün de…
Durum da ortada yani.
(Serdar İzbeli ile kayboluruz bazen…
“İçten içe” yollarda.
Akar da zaman tüm düzenliliği ile…
Zamanın dışına çıkarız biz.
“Hayalimiz” dedi bir minarenin dibinde durduğumuzda…
“Çocukluğumuzda müezzinler ezanı minarenin şerefesinden okurlardı.”)
Not 2: Her mevsim ve her ay ve her gün turizm merkezi olduğu iddia edilen ilimizde…
Bahar sezonu başladı.
Tekrarlamaya gerek yok…
Turizmin her çeşidine ev sahipliği yapmak gibi bir hünerimiz var!
Bakmayın siz kimi otellerin satışa çıktığına filan…
Alaçatı’dan farkımız yok!
Trabzon’a Suudi Arabistan’dan direkt sefer konduğunu yazılıyordu televizyon ekranlarının altlarında…
Trabzon da kimmiş Kastamonu’nun yanında!
Uçakla İstanbul git-gel…
Bu konfor yeter de artar bize!
E bir de “katmadeğerli” yahut “dibine tane döken” turizm kavramı var…
Kişi başı kaç “TL” bırakıyor ardında turist.
Tabana yayılıyor mu kalan gelir?..
Gelirin ne kadarı yeniden yatırıma dönüşüyor filan?