15 Temmuz Destanı – 2 Şanlı Destan – Kastamonulu Şehitler

Abone Ol

ŞANLI DESTAN

15 Temmuz 2016 günü Türkiye, tarihinin belki de en önemli imtihanını verdi. Daha önceki girişimlerinin hepsinde de başarısız olan darbeci zihniyet, elindeki tüm argümanları boşa çıkınca silahlı müdahaleden başka bir çare göremedi.

Tüm planlar geceyarısı 03.00 te başlayacak bir darbe üzerine kurulmuştu.

Ancak akşama doğru MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanının plansız-programsız ikili görüşmesi, darbe harekatının saatinin öne alınmasına sebep oldu.

İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü trafiğe kapatıldı. Ankara’da ise savaş uçakları alçak uçuşa başladı. Genelkurmay Başkanlığı Karargahı ve TRT Genel Müdürlüğü bir grup askerce ele geçirildi.

Astsubay Ömer Halisdemir, Özel Kuvvetler Karargahı’nı ele geçirmek isteyen darbecilerin başındaki sözde Tuğgenerali alnından vurarak öldürdü. Darbe girişiminin henüz ilk saati dolmadan girişimin en tepe noktadaki isminin öldürülmesini Başbakanın kararlı açıklaması ve dik duruşu izledi.

Cumhurbaşkanının, Başkomutanın milleti havalimanlarına, şehir meydanlarına davet etmesi, kendisin de Atatürk Havalimanına gittiğini  ve bu girişimi yapanların en ağır şekilde bedelini ödeyeceğini söylemesi üzerine milyonlar şehirlerin meydanlarına akın etmeye başladı.

Ağır silahlara, tanklara, uçaklara karşı elinde sadece ve sadece Türk Bayrağı ile duran milyonlar ile gerçek Türk Askerinin ve polisinin dik duruşu karşısında FETÖ teröristleri başarısız olacaklarını anlayınca kimisi yurt dışına, kimisi dağlara kaçtı, kalanları da ya teslim oldu ya teslim alındı.

Ve 15 Temmuz 2016 akşamı 22.00’da başlayan işgal girişimi TÜRK MİLLETİNİN bir kahramanlık destanına daha imza atmasına sebep oldu.

250 şehit, iki binden fazla gazi, milyonlarca nefer ile dünya tarihinde ilk kez bir darbe girişimi halk-asker-polis elele verilerek hezimete uğratıldı.

Bu şanlı destanın tüm şehitleri ayrı birer kahramanlık öyküsünün, tüm gazileri ayrı birer şanlı direnişin, tüm neferleri ayrı birer istiklal madalyasının sahibi…

Ancak şu kısacık zaman dilimine on binlerce destanı birden sığdırmanın imkansızlığı sebebiyle;

Cumhurbaşkanımızın, başkomutanımızın son yolculuğuna uğurlarken gözyaşlarına boğulduğu yakın dostu Erol Olçok ve oğlunu,

Darbe girişiminin başındaki sözde Tuğgeneral Semih Terzi’yi alnından vurup bu işgal operasyonunun kaderini Türk milleti lehine değiştirip 30 kurşunla şehit edilen Ömer Halisdemiri,

En üst düzey rütbeli şehidimiz Piyade Kurmay Albay Said Ertürk’ü,

15 yaşında, hayatının baharında, vatan tapusuna kanıyla ve canıyla imzasını atan en genç şehidimiz Halil İbrahim yıldırımı,

İlme adanan hayatını vatanı için feda eden Prof. Dr. İlhan Varankı,

Öğle yemeğini beraber yediği arkadaşı tarafından şehit edilen ve 15 Temmuz destanının ilk şehidi Astsubay Kıdemli Başçavuş Bülent Aydın’ı,

 Dünyaya beraber gelip şehitliğe de beraber koşan ikiz kardeşler Ahmet ve Mehmet Oruçu,

Daha önceden şehit ailelerine şehitlik haberi vermek gibi zor bir görevde sayısız kez “Şehitlik en yüce mertebe” diyen ve bu mertebeye kendisini de kavuşan Demet Sezeni,

Ve diğer şanlı şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi anlatabilmemiz mümkün değil.

Ben tüm şehitlerimiz ve gazilerimiz adına Kastamonulu Şehitlerimizi yad ederek bu vazifeyi ifaya çalışacağım.

KASTAMONULU ŞEHİTLER

AYŞE AYKAÇ

SON NEFESTE KELİME-İ ŞEHADET

Kastamonu sadece erkeği ile değil kadını ile de hatta kadınının daha da ön planda olduğu bir kahramanlık yurdudur. Şerife Bacıları, Rahime Kaptanları, Halime Çavuşları bağrında yetiştiren bu topraklar 15 Temmuz 2016 gecesi de bir kahraman kadınını tarih sahnesine çıkardı.

Her şehit haberinde “ Keşke biz de şehit olabilsek” diyen, 44 yaşındaki Kastamonu – Cideli Ayşe Aykaç; o gece de her zamanki gibi evinde, ailesi ile birlikte oturuyordu.

Televizyonu açtılar haberleri izlemeye başladılar. Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerindeki tankların görüntüsünün ardından dakikalar geçtiğinde, bir kalkışma ihtimali yönündeki açıklamalar geldi. Ardından Ankara’da Genelkurmaydan silah sesleri yükseldiği, uçakların alçak uçuş yaptığı, TRT nin birileri tarafından ele geçirildiği derken TRT’de bir darbe bildirisi. Dakikalar sonra Cumhurbaşkanı, Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın “milyonların korkusunu üstünden atan, yüreklere cesaret veren” meydanlara iniyoruz çağrısı…

Ayşe Aykaç hiç tereddüt etmeden ve vakur bir şekilde ayağa kalktı, abdest aldı ve namaz kıldı. Ardından çocuklarıyla helalleşti ve eşi Mustafa Aykaç ile birlikte sokağa çıktı. İstikamet darbeciler tarafından tutulan Boğaziçi Köprüsü idi. En ön safta yerlerini aldı karı-koca. Ellerinde sadece Türk Bayrağı olan Yüzlerce insanın üzerine darbeci teröristler tarafından kurşun yağmaya başladı. Ayşe Aykaç önce kolunda ardından göğsünde bir sızı hissetti.  Hainlerin silahlarından çıkan bir kurşun, Ayşe Aykaç’ı bulmuştu. Hemen kelime-i şehadet getirmeye başladı. Ve hayat arkadaşı Mustafa Aykaç’ın kollarında son nefesini vererek şehadet mertebesine ulaştı.

İLK NEFERLERDEN HİKMET

24 yaşındaki Hikmet Baysal, Başkonumatının çağrısını alıp sokağa çıkan ilk neferlerden oldu. Arkadaşı Ferdi yurduseven ile birlikte motosikletle Atatürk havalimanına gitti. Darbeciler püskürtülene kadar meydandaydı. Sonrasında görevini yerine getirmiş olmanın huzuruyla ve şehitlik hasretinin burukluğuyla Sultangazi’deki evine dönerken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Görevini yerine getirmenin, ülkeyi işgal girişimini bertaraf etmenin gururuna şehadet şerbeti içmeyi de katarak fani alemden ebedi aleme alnı ak başı dik bir şekilde yürüdü.

İLK ŞEHİTLERDEN YEDİ HİLALCİ

Yedi Hilal Derneği Üsküdar Şubesi Başkanıydı Mehmet yılmaz. 45 yaşındaydı. 15 Temmuz akşamında televizyonlardan Boğaziçi köprüsünün tanklarla kapatıldığı gördü. Ve eşine “Allaha emanet ol” diyerek köprüye gitti. O esnada kimse ne olduğunu henüz tam manasıyla bilmiyordu. Ve sokaklar henüz bomboştu. Köprüye giden ilk kişilerden birisi oldu. İlk şehitler safındaki yerini aldı.

VATANIMI DAHA ÇOK SEVİYORUM

Onur Ensar Ayanoğlu, 27 yaşındaydı. 9 yıldır sevdalı olduğu kızla 13 Mayıs’ta nişanlanmış, üniversiteyi de bu yıl kazanmıştı.

15 Temmuz akşamı, başkomutanın çağrısını cevapsız bırakmayan milyonlardan birisi de o olmuştu. Onur’un dışarı çıkacağını öğrenen nişanlısı “beni seviyorsan gitme” dedi. Onur ismine yakışır bir tavırla “ Seni çok seviyorum ama vatanımı daha çok seviyorum” diyerek kardeşi Oğuz ile birlikte önce Kısıklı’ya sonrasında ise Boğaziçi Köprüsüne gitti.

Darbeci teröristler tarafından vurulan vatandaşlara yardım etmek için koşuştururken üstü başı da kan içinde kalmıştı. Darbeci teröristlere doğru yürüyen bir gruba katıldı Onur ve kardeşi Oğuz. Darbecilerin üzerine elinde bayrakla ve hızlı adımlarla giden bir adamın aniden yere düşmesiyle yanındaki kızının yükselen feryadı Onur’un kulaklarında çınladı. Hemen kızın yanına koştu “ Bacım, vururlar seni, kendini kolla” diyerek yerde yatan adama yardıma koştu. Tekrar açılan ateşle beraber yaralı adama kendini siper etti. Boynundan vücuduna doğru inen kırmızı yol, Onur’un yürüdüğü şehadet yolunun habercisi oldu. Kardeşi Oğuz da kalçasından vuruldu.

Onur’un evlilik hayalleri, gelecek hayalleri Boğaziçini Şehitler yapan köprünün imzalarından birisiyle nihayete erdi.

VATANI KURTARMAYA GİDİYORUM

39 yaşındaydı Murat Demirci. Birisi kız birisi erkek iki evlad sahibiydi. Kendisi babasını henüz 4 yaşında iken kaybetmiş ve hep baba hasreti yaşamış olduğundan evlatlarına beslediği sevgi de çok fazlaydı. Güvercin meraklısıydı ve yıllardır güvercin besliyordu. Bir hafta önce sebepsiz yere güvercinlerini bir arakadaşına hediye etti ve “onlara iyi bakmasını” söyledi.

15 Temmuz gecesi eşine “ ben çıkmazsam, başkası çıkmazsa yarın uyuyamayız, ülke karışır. Vatanı kurtarmaya gidiyorum.” Dedi ve sokağa çıktı. TRT binasının önünde darbecilere karşı duran kalabalığın arasındaydı. Kızını aradı “seni çok seviyorum, çok özlerdim seni” dedi. Bu belki de onun son sözleriydi. TRT binası önünde darbecilere direnen Murat Demirci, saat 05.00 sıralarında başından vuruldu. Beyni parçalanan Demirci, sabah saat 11.00’e kadar bu şekilde yaşadı. Bir polisin haber vermesi üzerine hemen hastaneye koşan şehit eşi Vildan Demirci, gittiğinde eşinin yaşadığını fakat bilincinin yerinde olmadığını öğrendi.

Bu milletin yarına huzurla uyanabilmesi için Murat demirci fani alemde son uykusunun ardından şehadet şerbetini içerek ebedi aleme gitti.

TEBESSÜM EDEN ŞEHİTLER

Mustafa Kaymakçı, Başkomutanının çağrısı üzerine abdestini alıp Boğaziçi Köprüsüne koşarken eniştesi Murat Arslan da Kısıklı ya yönelmişti.

Kayınbiraderini telefonla arayarak durumunu sordu. “Burası çok karışık, silahlar atılıyor” dedi Mustafa Kaymakçı. Bir sonraki telefon konuşmasında da “ Murat, herhalde buradan geri dönüş yok. Hakkını helal et” dedi. Sonrasında telefonun diğer tarafından silah sesleri duyuldu. Ve Mustafa Kaymakçı’nın son sözleri: “ Allah rızası için geri çekilmeyin, devam edin, üstüne gidiyoruz, geri çekilmeyin.”

Murat’ın bir sonraki aramasında ise telefonu başkası açtı ve Mustafa’nın yaralandığını söyledi.

Darbeci teröristlerin yaylım ateşinde omzundan yaralanan Mustafa Kaymakçı, bir motosikletle hastaneye yetiştirilmeye çalışılırken yolda şehit düştü. Hastaneye gelen eniştesi Murat Arslan, kayınbiraderinin şehit düştüğünü öğrendi. Teşhis için morga gittiğinde gördüğü manzara karşısında tüyleri diken diken oldu. Çünkü kayınbiraderi Mustafa Kaymakçı ve morgdaki tüm şehitler tebessüm ediyordu.

Vatan, millet, din, bayrak, hürriyet uğrunda fedayı can eyleyen tüm şehitlerimize rahmet ve minnetle…